Benim Kanım Ona Helal

93 10 45
                                    

Yıllar sonra gene buradayım çünkü BİRİLERİ benim bölüm atacağımdan umudu kesmiş. Aşk olsun dedim ve yazmaya başladım. Ha bu arada not: Babamızın Oğlu okuyucuları daha iyi anlar bu bölümü.

Çukur yaş konusunda bok gibi olduğu için ben gene liste bırakıyorum buraya. Ona göre okuyun. İlk sahnedeki yaşları bu.
Cumali 46
Kahraman 41
Selim 37
Salih 37
Leila 37

Hilal 35

Yamaç 30
Karaca 17
Akşın 17
Akın 15

Acar 12


Kahraman gözlerini kırpıştırdı ve gerindi. Yatağında henüz gözlerini aralamadan doğrulmuştu. "Leila! Uyan hadi. Acar'la pazar yapacaktık." Ama eşinden ses gelmemişti. Adam arkasına dönünce yatağın öbür kısmının boş olduğunu gördü. Ofladı ve başını kaldırdı. O zaman fark etti evinde olmadığını. Burası babasının eviydi. Burası Nedret'le evliyken kaldığı odaydı.

Kahraman bir şey anlamayarak pijamalarıyla odasından çıkıp Salih'in odasına gitti. Eğer o buradaysa belki Salih de oradaydı ve kardeşi ona açıklayabilirdi durumu. "Salih... Uyan." Kapıyı çalmıştı ama kimse açmıyordu. En sonunda adam kapıyı açtı. İçerisi Salih'in odası gibi değildi. Yamaç'ın posterleri ve kitapları vardı. "Salih?" İçerisi boştu. Kahraman bir anlam veremeyerek Selim'in odasını denedi, boştu, kızların odasına baktı, boştu. Kahraman ofladı ve uyandığı odaya dönüp dolabı açtı. Kendi giysileriydi bunlar. Giyindi ve indi aşağıya. "Anne! Baba! Kardeşlerim! Kimse yok mu evde yauv?" dedi en son cümlede Salih'in Vartolu'sunu taklit ederek. 

Salondaki sofraya baktığında herkesi orada buldu. "Oooo, günaydın. Beni neden uyandırmadınız ya?" dedi ve annesinin yanağını öptükten sonra Yamaç'ın saçlarını karıştırdı. "Abilerin nerede?" dedi. Kimse ona cevap vermiyordu ama. Hepsi şaşkınlıkla ona bakıyordu. Kahraman sonunda kızına ve oğluna baktı. "Anneniz nerede?" dedi. "Mu-Mutfakta baba." diyebildi Acar sonunda.

"Tamam, Salih ve Selim amcalarınız?"

Sanki Salih'in adını anması masanın etrafındaki şok kafesini kırmıştı. Yamaç ayaklanıp hemen abisine sarıldı sıkıca. Öyle bir sıkıyordu ki Kahraman'ın az kalsın nefesi kesiliyordu. Ayrıldıklarında Kahraman güldü. "Sakin oğlum, gören de beni hiç görmedin sanacak yıllarca." dedi. "Abilerin nerede? Dün gece ne olduysa bak salaklar beni evime değil buraya bırakmışlar."

Yamaç kaşlarını çattı. "Abi bundan önemli konularımız var." dedi. "Sen nasıl-" Tam o sırada mutfağa açılan kapı savrulmuş, içeriden fırlayan Nedret Kahraman'a sarılmıştı. Ağlıyordu. Kahraman ne yapacağını şaşırdı. Nazikçe ağlayan kadını kendinden ayırdı. "Nedret?" dedi. Annesiyle babasına baktı. "Nedret'i davet edeceğinizden haberim yoktu."

"Ne daveti abi, yenge burada yaşıyor." dedi Yamaç. "Bak biz... konuşmamız lazım, nasıl döndün sen biz... biz gö..."

"Nasıl döndüğümü ben de bilmiyorum oğlum Selim ve Salih'in işidir diye düşündüm." dedi ve kardeşine eğilip ekledi. "Biliyorsun üçümüz içince sapıtıyoruz, şakasına beni buraya getirdiler bence."

"Vartolu seni niye getirsin ki?" dedi Nedret buz gibi bir sesle. 

Kahraman ona baktı. "Nedret sen ne zaman evine döneceksin, özür dilerim ama... bir daha Leila ile tartışmak istemiyorum ben." dedi aynı şekilde. "Ayrıca Vartolu ne? Onu iş dışında kullanmıyor çocuk."

"Abi..." dedi Yamaç ama o sırada babasının sesi onu bastırmıştı. "Kahraman. Oğlum, aslanım. Nasıl kurtuldun o Vartolu'dan bilmiyorum ama hoş geldin."

Çukur One ShotsWo Geschichten leben. Entdecke jetzt