|18| Pisliğin İçinde Doğmuş Düğümler

801 153 95
                                    

Merhaba.

Çok, çok kısa bir bölümle geldiğimi söylemek istiyorum öncelikle. Bir beklentiniz olmasın. Zaten tamamen bir geçiş bölümü. Diğer bölümlerin yoğun ve uzun olacağını umuyorum.

Watty'nin durumlar şu sıralar karışık ama hiç önemli değil açıkçası benim için? Lech'i yazabildiğim sürece burada olacağım. Gittiğimiz yere kadar gideceğiz, yani tahminimce sonuna kadar. Bırakmaya niyetim yok. Sizin de burayı bırakmamanızı umut ediyorum. Vpn'le girebildiğimiz sürece buradayım, bir sorun çıkarsa fici inkspired'a aktaracağım. Orada da nickim buradakiyle aynı.

Yani lech her zaman bir yerlerde olacak. Yazmak istediğim çok olay ve çok gelişme var. Onları zihnimde çürütmek istemiyorum.

İyi okumalar, bol yorumlar dilerim☝🏻

•••

25 şubat cumartesi

"Güney Kore'yi özlemiş misin?"

Kapı kapatıldı. Pis zeminde durgunca dolaşan irisler, duyduğu tanıdık sesle tavırlarını değiştirip sesin sahibine yöneldiler. Soğuk parmaklıkların kendince birnevi tribünlerine doğru yavaşça adımlayan adamın hiçbir ifade barındırmayan yüzü, parmaklıkların ardında köşesine sinmiş olan için oldukça sinir bozucuydu. Her zaman düşünürdü bu yüzün nasıl bu kadar duygudan yoksun olduğunu, düzgün bir cevaba ulaşamazdı fakat artık ulaşıyordu. Adam, vitanın gözlerine bakarken görülecek en duygu besleyen ifadeye sahip oluyordu ve bunu bizzat görmek, Siwan için irite ediciydi.

Doğrusu, onlarla ilgili her şey irite ediciydi.

"Ben özlemişim. Elimden alma hayalleri kurduğun işimin başına geçmeyi özlemişim en çok." Dedi ve onun tutsak olduğu parmaklıkların önünde durdu. Pis, karanlık ve koyulardan oluşan bu nezarethanede beyaz gömleğiyle parmaklıkların önünde dikiliyordu. Köşeye sinen adamı gölgede bırakacak kadar iri, onu sinirlendirecek kadar ciddi ve ciddiliğine zıt olacak şekilde rahattı dili.

"Jiseul nerede?"

Aldığı soru kaşlarını kaldırmasına neden oldu. Ellerini pantolonunun cebine sıkıştırıp onun neden böyle bir soru sorduğunu düşündü. Aklına gelen birkaç cevapla, "yoksa ona aşık mı oldun?"

Elbette alaycıl bir şekilde sormuştu lakin aldığı cevap irisleri titreyen bir yüz olduğunda, engellemekten zaten uzak olduğu kahkahası kirli duvarlarda yankılanmıştı. Zaten kalın ve derin olan sesiyle attığı kahkaha, içerideki adamın olduğu yerden sinirle kalkıp parmaklıklara ilerlemesine neden oldu.

"Gerçekten," derin bir nefes aldı, "ona aşık mı oldun?" Parmaklıklara yaslanan adama yüzünü yaklaştırdı.

"Sana nerede olduğunu sordum."

Siwan, tek elini demire sarıp mırıldandığında Taehyung zevkle dilini dudaklarının üstünde gezdirdi, "belki bir deliler hastanesindedir, belki de parmaklıkların arasında." Kafasını omzuna doğru eğdi, "çatışma alanında ölüsü bile kalmış olabilir."

Yakasına asılan ellerle istediğini aldığında, onun konuşmasına izin verdi. Yüzüne çarpan her nefesin celladı olmak için çıldıran kurdunu o an sakin tutmak oldukça zordu. Her zaman anlaşsalar da, böyle zamanlarda kurdu kendini kaybediyordu. Şimdi de, gözlerinin içine baka baka, yakasını kavrayacak kadar kendinde yüz bulan eski adamının ağzından fütursuzca çıkardığı tehditler, kurduna olan hakimiyetini tamamen yok etmişti.

"Ona bir şey olduysa veya olursa, olacak çocuğunu da, eşini de paramparça ederim."

Kurdu tüm bedenini ele geçirdi. Aklına, çatışmadan sonra bir daha göremediği vita düştü. Onu üç gündür görememenin, gidişinin, ne zaman geleceğinin belirsizliğinin öfkesi varken bedeninde bir de bu sözleri duymak, katlanabileceği gibi değildi. Gözleri alev alev yanarken, bu nezarethanenin siyahıyla yarışamayacak siyah tabakasını adama gösterirken yakasındaki eli kavradığı gibi demirliklere çarptı. Dudakları arasından çıkan acı dolu iniltiyle anında morarmaya başlayan eline bakan adamın bileğini bıraktığı gibi, onun uzaklaşmasına izin vermeden yakınında olan saçlarına daldırdı parmaklarını. Acıyla inleyen adamın ondan kurtulmak için verdiği çaba, deltanın gücünün yanında bir hiçti. Elleri arasında bir balık gibi çırpınıyordu.

LechWhere stories live. Discover now