20. Bölüm: Göz Yaşı

1 1 0
                                    

Bazı konularda yapılabilecek tek şey izlemektir. Başka hiçbir şey elinizden gelmez çünkü. Sakince ağlayarak izlersiniz ama hiçbir şey yapamazsınız. Kimse size o sırada dokunmak istemez. Sizi onlar izlerler.

Ama ben asla izlemeye razı olmadım. Ağladım ama bir şeyler yapmaya çalıştım. Tek engelleyemediğim şeyse ölüm oldu.

Ölüm engellenemezdi, ölüm yok edilemezdi. Ölümsüzlük var olabilirdi ama ölümsüzlükte insanı bir süreden sonra içten içe yok etmeye başlardı. İnsanın gördükleri onu en çok mahveden şeydi. İçten içe bir zehir gibi yayılırdı görülen şeyler.

Çığlık atarak arabaya koştum. Bunu yapmamla Dielan'ın beni tutması bir oldu. ''Bıraksana beni!'' diye bağırdım.

''Sende yanarsın!''

''Ateş beni yakamaz!'' diyerek bıçağımı çıkarttım ve elinin üzerine bir çizik atarak kurtuldum. Ateşin arasına kendimi attım. Canımı acıtmıyordu. Sadece hafif bir sıcaklık veriyordu. Arabanın kapısını açmaya çalıştım ama metal derimi yakmıştı. Bıçağımı arabanın camına geçirdim. David abim ve Vegas içerideydi. ''Abi!'' Öksürüyordu. Alevler daha arabanın içine girmemişti. Ağlayarak abimi çekmeye çalıştım. Ama hiçbir işe yaramıyordu. Ellerim o kadar titriyordu ki onun elini bile tutamıyordum. Alevlerden geriye çekildim. Rüzgarla ateşi yönlendirmeye çalıştım ama bu bir işe yaramıyordu. Onları oradan alamıyordum. İyice korkmaya başlamıştım.

Arka koltukların camını kırdım arkadakiler yoktu. İçeride değillerdi. Arabada sadece David abim ve Vegas vardı.

Arabanın arka kapısından kendimi içeriye attım ve öne doğru eğilerek David abimin emniyet kemerini bıçağımla keserek çıkarttım. Vegas'ın emniyet kemeri takılı değildi. Ağlaya ağlaya onun vücudunu sarstım. ''Uyansana!'' diye bağırdım çığlık çığlığa.

David abimin kapısını bu sefer elimin yanmasına aldırmadan açıp tekrar dışarı çıktım. Onu dışarı çekip bir kolunu omzuma aldım. Dielan koşarak yanıma geldi ve onu kucaklayarak uzaklaştırdı.

Arabaya geri döndüğümde Vegas biraz kendine gelmişti. ''Vegas!'' gözlerini zorla açarak bana baktı. Onun kapısını bu sefer açamamıştım çünkü elim abimi kurtarırken yanmıştı ve sızlıyordu. Bıçağımı çıkararak kapının kolunun arasına soktum ve kapının kolunu itmeye çalıştım. Zorlayarak kapıyı açtığımda Vegas'ı tuttum ve dışarı çektim. Kolunu omzuma koydu ve kendini bana yasladı. Zorla yürüyerek onu da abimin yanına getirdim ve yere yatırdım. ''Şu maskeni çıkar artık!'' diyerek maskesine elimi uzattım.

''Olmaz.'' Diyip elimi tuttu.

Abime bakışlarımı çevirdim. Hala gözlerini açmamıştı. Başının arkasına koşup yere oturdum ve başını kucağıma aldım. Onun bu halini gördükçe daha çok ağlıyordum. ''Abi, n'olur aç gözlerini. Abi...'' Yüzüne gelen saçlarını titreyen elimle ittim. Açmıyordu gözlerini.

''Abi! Açsana gözlerini! Ağlıyorum bak ben!'' diye bağırdım ona doğru.

''Alex,'' dedi Dielan yandan.

''Dielan, uyanmıyor.'' Dedim ağlaya ağlaya. ''Uyansana! Kalksana, silsene gözyaşlarımı!'' Sanki mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başladım. Ona doğru eğildim ve alnına bir öpücük kondurdum.

Kol saatime bir arama düştüğünde cevapladım. Arayan Syenx'dı.

''Syenx! Olduğum konuma tıbbi yardım gönder! Ne olursun hızlı ol.''

''T-tamam.'' Aramayı kapattı ve ben abime geri döndüm. Kıpırdamıyordu bile. Kulağımı kalbine dayadım. Kalbi atıyordu. Vücuduna baktım, kolunda yanıklar vardı. Yüzü pislenmişti. O gece gibi olan gözleri kapanmıştı.

Shiva: Ateşten TaçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin