Selamlaar! (bu bölümü atıyorum ama okur musunuz onu bile bilmiyorum açıkcası) Aslında bu bölümü yazalı çoook olmuştu fakat paylaşmamıştım çünkü hem buralarda çok kişi yok hemde kimse okumuyordu. Bu gün de belki okuyan olur diye paylaşmaya karar verdim. İyi okumalarr!
Rüyaların bir işaret olduğuna her zaman inanırdım.
Çoğu insan, rüyalarda görülen şeylerin tam tersinin gerçekleşeceğini söylerdi, ancak bence durum böyle değildi. Benim rüyalarım her zaman gerçek olurdu. Bu yüzden kötü rüyalar görmeyi sevmezdim.
Gözlerimi açtığımda, kendi odamda yatağımdaydım. Üzerimde hâlâ aynı kıyafetlerim vardı. Abim beni odama taşımış olmalıydı.Kendimi biraz doğrulttum, her yerim ağrıyordu. Etraf aydınlıktı. Cidden bu kadar uzun uyumuş muydum?
Üstümü değiştirdim ve direkt aşağı indim. Bizimkiler orada olmalıydı.
Aşağıda hep beraber koltuklarda oturuyordu hepsi buradaydı. Televizyondaki bir programı izliyorlardı. Çoğu yerde oturuyordu.
Bana olan sinirleri geçmiş gibi duruyordu. Beni gördükleri anda gülümsemişlerdi. Bende gülümsedim ve hemen Rahé'nin yanına yere oturdum. Başımı omzuna yasladım ve bir kedi gibi ona sırnaştım. ''Affettin mi beni?'' diye sordum tatlı tatlı. Gözlerini devirip bana baktı.
''Sence seni affetmeme gibi bir ihtimalim mi var?'' Kıkırdadım ve omzuna bir öpücük kondurdum. Bazen onu sinir ediyordum ama çok tatlı oluyordu.
İzledikleri şeyde herkes birbirine bağırıyordu, garip bir şeydi. ''Bu kadın da neler çekti ya...'' dedi Athen abim elindeki çekirdeği çitlerken.
''Neler çekti abiciğim?'' dedim sırıtarak.
''Kocası vuruldu, kızı kaçırıldı, bir de kızı kanserdi yani.'' Dedi yüzünde acıklı bir ifadeyle. Filme bağlanmıştı sanırım...
''Vay kadının haline.'' Dedim gözlerimi ondan kaçırarak. Cidden saçma bir şekilde filme aşırı odaklanmışlardı. İçeriden yiyecek bir şeyler almak için ayağa kalktım.
Camların üzerime doğru kırılmasıyla beraber Edyth'den küçük bir çığlık geldi. Evime saldırılıyordu.
''Yere yatın!'' diye bağırdım ve kendimi direkt olarak yanımdaki duvarın arkasına sakladım.
''Alex, perdenin arkasındaki kapakta dört tane silah var.'' Diye bana seslendi David abim.
Perdeyi öfkeyle açtım ve keskin nişancı tüfeğini yerden Rahé'ye doğru fırlattım. Bu konuda çok iyiydi. Tabancalardan birini Vegas'a, diğerini Dielan'a, sonuncusunu da kendime aldım.
Pencereden eğilerek dışarının ne kadar kalabalık olduğuna baktım. Üç araba vardı.
Hiç kimseye bir şey olmasını istemiyordum.
Hızla pencereye yönelip bir adamı vurdum ve geri çekildim. Rahé, tüfeği kullanabilmek merdivende gözükmeyen bir noktada duruyordu. Hızlı olmaya çalışsa da bu onun için zordu. Senelerdir hapisteydi, istemese de paslanmıştı.
Vegas, pencerenin en dibindeydi, arada sırada çıkıp ateş ediyordu. Dielan sürekli sıkıyordu ama bu dikkat dağıtmak içindi.
''Bunlar da kim?'' diye bağırdı David Abim yerde yatarken.
''hiçbir fikrim yok ama bulduğum anda onları lanetleyeceğimden emin olabilirsin.'' Dedim öfkeli bir sesle.
Perdeden yine sıktığımda, az kalsın bir mermi bana isabet ediyordu. Duvara yaslandım ve derin bir nefes aldım. Sakin kalmazsam hiçbir şey yapamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shiva: Ateşten Taç
ActionNe olursa olsun ailemi bulacaktım ve sonrasında da insanlara onların bana yaptığı haksızlıkları göstererek gücümü gösterecektim... - Alex...