İyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın....
Güneşin batmaya yakın bir zamanda gökyüzü turuncuya boyanmıştı.
Doğuhan elinde taşıdığı Fırfır'ın sepeti ile Bartu'nun ona attığı konuma doğru yürüyordu sakin adımlarla. Ona kızgındı, en başta hiçbir şey anlatmadığı için. Her şeyi başından anlatıp durumu izah etseydi bu gibi gerginliklerin hiçbirinin olmayacağını da fark etmeliydi fakat Doğuhan bir nebze de olsa Bartu'yu anlamaya çalışıyordu. Güçlü empati yeteneğine binlerce kez küfretti, ama hala daha kızgındı.
Birkaç dakikalık yürüyüş ile Bartu'yu yanmayan bir sokak lambasına yaslanmış halde gördüğünde, derin nefes alıp verdi. Aynı şekilde Bartu'da Doğuhan'ı görür görmez yaslandığı direkten ayrıldı ve ona doğru yürümekte olan Doğuhan'a doğru ilerledi. İkili ortada buluşup adımlarını durdururken Bartu tebessüm etti ve başını hafifçe kaldırıp kahverengi gözlerini ona bakan ela gözlere kenetledi.
"Hoş geldin." dedi Bartu.
"Hoş buldum, umarım çok bekletmemişimdir."
Bartu başını iki yana salladı. "Yo, konu Eda'ysa eğer sabaha kadar beklerim."
Doğuhan gülümsedi. "Onu için yapacağın çok şey var gerçekten."
"Çok şey değil, her şey." diye düzeltti Bartu. "Her neyse, gidelim mi? Küçük Hanım'ı bekletmek istemeyiz."
"Tabii."
İkili yan yana yürümeye başlayıp Eda'nın kaldığı şehir hastanesine yol aldıklarında, aralarındaki sessizlik tekrardan hakim oldu. Bartu yanında yürüyen gence yan gözle baktığında kısa kollusunun açıkta bıraktığı dövmelerine bakındı. Kollarından boynuna, boynundan ta nerelere kadar gittiği merak etti.
Doğuhan'ın ona ağlamadığına kanıt olarak 'anlık' attığı zaman dövmelerin tüm vücudunda yer aldığını tahmin edebiliyordu elbette, acısı ise kim bilir nasıldı... kendisinde yer alan birkaç küçük dövmenin acısı anlatılamazdı, özellikle de kaburga tarafındaki küçük Çince yazı onun felaketi olmuştu. Birkaç tane de bacaklarında vardı.
"Dövmelerinin anlamı ne?" diye sordu Bartu.
Doğuhan ona baktı. "Hangi birini soruyorsun?"
Güzel bir soruydu, o kadar çoklardı ki... "Ee, boynundaki kelebek?"
"Kelebekleri severim." dedi Doğuhan.
"Sadece sevdiğin için?"
"Evet?"
"Bu kadar mı?" diye sordu Bartu, ve eliyle dövmelerini işaret etti. "Hepsini sevdiğin için mi yaptırdın yani?"
"Ben yaptım, yaptırmadım. Dövmeci olarak çalıştığım günlerde kendimi deneme tahtası olarak kullandım." dedi. "Şu an çalışmıyorum ama eski çalıştığım yere de pek müşteri geldiği söylenemez, ben de sıkıntıdan kendimi dövdüm."
"Kendini dövdün?"
"Hıhı."
"Zor bir iş olmalı."
"Öyle." dedi Doğuhan. "Onu acısını geç, dövmeyi düzgün yapacağım diye neredeyse belimi kırıyordum. Ertesi gün boyun ve bel ağrıları çok fena oluyordu... ama göze güzel gelince devam etme isteği doğuyor içimden."
"Mazoşistsin sen."
Doğuhan küçük bir kahkaha attı. "Olsam bilirdim."
"Benim de var birkaç tane."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kedimi Ver Bana [GAY]
Teen Fiction[TAMAMLANDI] 053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne demek imkansız? 053*: Artık benim kedim. Bb. Doğuhan: Ne?