3.Bölüm

2.6K 172 23
                                    

Bazen insan durur ya, hiçbir şey yapmadan nedensizce. Hayatı geçer ya bir film şeridi halinde gözlerinden işte o zaman bir çok şey birikir anlatılacak ama söyleyemez çünkü bilir, birini söylediği an diğerini söyleyemez. Birini söylese diğeri yarım kalacak. Yanımızda birilerini bu yüzden ararız aslında, sussak bile duymalarını isteriz.

Yine daldım en derinlere, engel olamıyor ki insan düşüncelerine.

Metrobüs her zaman ki gibi doluydu ama onca insanın içerisinde hâlâ yalnız hissediyordum. Kuru kalabalıktı tüm bu insanlar, hepsinin dudaklarından dökülüyordu hayatları. Hiç tanımadıkları insanlarla hayatlarını kolaylıkla paylaşabiliyorlardı. Mesela hemen arkamdaki amca, kızı kaçmış onu bulduğundan öldürmek için ant içiyordu. Varsa yoksa şerefi, hiç düşünmüyor bu kız neden böyle bir şeye kalkıştı diye. Peki ya solumdaki kızlar, tek dertleri kapı ağzında duran uzun esmer çocuktan ibaretti. Bu tür konuşmalar dikkatimi çekmezdi ama metrobüsteki tek kızıl olduğumdan kızların konuşmalarına yoğunlaştım.

' Yok böyle bir şey daha bu dünyada '

' Of ulan of! Bu erkekse diğerleri ne? '

' O dövmenin devamını çok merak ediyorum '

' Bence sen o dövmenin nerede bittiğini merak ediyorsun '

' Gözlerin karanlığına bak be, yemin ediyorum şu an cennette gibi hissediyorum '

' Gözler o biçimde niye şu kızıl kafaya bakıyor sizce? '

' Tanıyor olabilir '

' Ya da abayı yakmış olabilir, gerçi neyine yakmış olabilir bilemeyeceğim '

' Hoş kız aslında '

' Yok be, tek numarası saçları acaba boyanın rengi ne? '

' Bence kendi saçı, Allah çocuk buraya doğru geliyor '

Ensemde hissettiğim nefesle yerimde sıçradım ama arkamı dönmedim. Kim bu çocuk? Gerçekten bana mı bakıyordu? En az yarım saattir orada duran çocuk ne diye arkama geçmişti? İstemeden de olsa aldığı nefesleri bende alıyordum, derinden. Sanki kokumu içine çekiyordu öyle alıyordu nefesini. Arkamı dönüp senin sorunun ne diye sormak isterdim fakat buna gücüm yoktu, tenime teması yoktu belki ama yakıyordu tüm bedenimi. Çok saçma bir durumdaydım üstüne üstlük bir de gülümsüyordum. Neydi bu gülümsememin sebebi?

Bir sonraki durakta inecektim ama bunu istemiyordum. Biraz daha kalmak istiyorum burada, böyle. Arkamdakinden güç alıyordum sanki, beni ayakta tutuyordu. Normal mi? Tabi ki de evet, sonuçta her insan metrobüste arkasında duran çocuğa böyle şeyler hisseder.

Böyle hisseden ben olamazdım. Ama herkese söyledigim gibi bu seferde kendime söylüyorum. Yeni bir şans ver kendine , sil bütün yaşadıklarını yaşattıklarını. Rahat bir nefes al ciğerlerine unut aklında yer edinen isimleri. Kendine yeni bir gökyüzü çiz, yık kalbine ördüğün duvarları. Unut kalbindeki kirli isimleri , sil koyu renkle duvarlarına yazdığın kurallarını. Yaşa be İris, el alem ne der diye değil sen ne dersin diye yaşa. Bunu yapabilir miydim? An itibariyle , evet. Kırgınlıklarımı daha fazla taşımamalıydım artık geçmişi düşünüp onun için yas tutmamalıydım. Geçte kalsam artık kendim olmalıydım, gülümsemeliydim. Zamana bırakmalıydım bazı şeyleri, asla dediklerimi yapmalıydım mesela çünkü beni olmaz , yapamam dediklerim yormuştu. Yapamadıklarıma ulaşmalıydı kollarım, gücüm yetmek zorundaydı bir adım fazlasına... Bundan başka duvarları yüksek bir hapishane var mıydı?

Yapılan duyuruyla inmek zorunda olduğum gerçeği içimi acıttı ama neden? Lanet olasıca bir adamın varlığı yirmi yıllık tabularımı nasıl yıkabilmişti? Metrobüs yavaşlarken kapıya yönelmek yerine hızla arkamı döndüm.
Yine çöktü ağırlık omuzlarıma, suçum neydi bilmiyorum ama bu bakışları ilk zirvede görmüştüm, gerçi gece rüyalarımda ve bir kaç kere de sokakta görmüştüm. Belkide yine hayal görüyorum ama nasıl oluyor da aynı yükü hissediyorum. Gözlerindeki donuk ifade hiç bozulmuyor , aynı duruyor ve aynı hissettiriyordu. Kapıların kapanmaya başlamasıyla burnumu sızlatan kokudan kopup kendimi hızla metrobüsten atmıştım. İner inmez arkamı dönüp baktığımda kafasını hafif yana doğru çevirmiş ve bu da beni takip ettiğinin göstergesiydi. Bir diğer gösterge ise hala gözlerimde olan gözleriydi. Uzaklaşan metrobüs ile birlikte yürümeye başladım. Bu bakışlara karşı koyamıyordum, yürümeye devam ederken dudaklarının kıvrıldığını fark ettim. Harika İris, şu an sapıktan farkın yok. Onunda yoktu aslında, arsızca bakabiliyordu gözlerime. Araya giren mesafeyle adımlarımı durdurdum. Kaybolmuştu gözleri ama yükü hala omuzlarımda, kokusu hala burnumdaydı. Aramıza giren onca mesafeden sonra bile kokusunu alabiliyordum. İnce bir sızı burnumdan kalbime iniyor ve ben bu yabancı olduğum duyguda boğuluyordum. Dengemi alt üst etmesi yine saniyesini almıştı. Aynı kişi miydi yoksa hayal dünyamın sergilediği inanılmaz oyunlardan biri miydi?

ZİRVE ( K. 1 )Where stories live. Discover now