uykusuz

1.1K 63 4
                                    

Bankta boş boş mustafa abiyi beklemeye başladım. O sırada önüme siyah bir araba durdu ve camını açtı. Karşımda gördüğüm kişi beni şaşırtmıştı.

"Ada "

"Gel bırakayım seni" cana yakın bir gülümsemesi vardı. Belkide emre gülüşüne aşıktı. Kafamı sallayıp arabaya bindim. Mustafa abiyede mesaj attıktan sonra ilerlemeye basladık.

"Bugün bir moralsizdin kursta ağlamış gibiydin"

"Biraz moralsizim sadece" diyip yüzüne hafifce gülümsedim. Camdan dışarı bakıp yolu izlemeye başladım. Kardeşim aşagı düşüyor. Elini uzatıyor tutmamı ister gibi yardımımı bekler gibi ve betona çarpıyor. Vucüdundan bir sıvı yayılıyor.

"Açelya kendine gel iyi misin açelya" kolumun sarsılmasıyla yanağımdaki ıslaklığı ve kolumun sarsılmasını hissettim. Araba sağa çekilmiş durmuştuk. Adanın gözlerinden korktuğu belliydi. İyiyim diye mırıldandıktan sonra yola devam ettik. Sessizliği ada bozdu.

"Anlatmak istersen dinlerim"

Anlatmalı mıydım? Ona güvenebilir miydim? Ya yiğit gibi bunu koza cevirirse?

"Peki ama her zaman dinlerim"

Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım.

"6-7 yaşındayım. Kardeşimle (feyzayla) babamın iş yerine gittik. Feyza yine oyun oynayalım diye tutturdu. Israrı üzerine oynamaya başladık. İnşaatın yedinci katındaydık. Tam yakaladım derken demire takılıp inşaattan düştü. O günden sonra yükseklik korkum var. Yükseklik korkum uzun zamandır tetiklemedi. Tetikleyince uyuyamıyorum. Hep kardesimin ölümünü görüyorum. Camlardan dışarı baktığımda onu boşlukta düserken görüyorum. Bana elini uzatıyor. Bazı nedenden tekrar tetikledi. O yüzden böyleyim" gözlerim artık benim kontrolümden çıkmıştı. Cümleleri bitirdiğim de evimin önündeydik.

"Ben cok üzgünüm" diyip boynuma sarıldı ada. Sıkıca bende ona sarılıp sorun değil dedim ve arabadan indim.

Ertesi sabah

Yine uykusuzluk yine şiş gözler vardı. Bu durumdan gerçekten kurtulmalıydım. Siyah kot pantalonumu üstüne beyaz askılı bluzumu geçirdim. Spor ayakkabılarımı da giydikten sonra kahvaltıya indim.

Hergün ki ev maratonu sonrası kursa geldim. Bugün yiğitle cover calısmamız vardı. Aslında benim aklımda bir şarkı vardı. Tabi yiğitte de olabilirdi.

Her zamanki gibi arka dörtlü boştu. Hiçbir şey demeden en köşeye geçtim . Dersin başlamasına az zaman kalada içeri yiğitler girdi. Her zamanki gibi yanıma oturdu.

Dersin yarısındaydık ve zamam geçmiyor gibiydi. Önümdeki defteri karalayıp yiğitin kolunu dürttüm.

"Cover için ne zaman çalışıcaz" bir süre kağıda baktıktan sonra bana baktı. Ben ise kagıda bakıyordum. Ve o da bir şeyler karaladı.

"İkinci ders müzik odası 1 boş" kafamı onaylarca salladıktan sonra tekrar yazdım.

"İmagine dragons radioactive ?"

"İmagine dragons demons ?" Anlaşılan aynı şarkıcının farklı müziklerini düşünmüştük. Hiç bir şey yazmadan dersi dinleye koyuldum.

Ders bitimi zilinin calmasıyla eşyalarımı topladım. O sırada adanın sesiyle irkildim.

"Kafetaryaya gidiyoruz sende gelsene açelya" aday baktığımda yanında yiğit ve emre de vardı.

"Başka zaman geleyim şimdi müzik odasına gitmeliyim" dedim. Yiğitten uzak durmam gerekiyordu.

"Hadi itiraz yok" ağzımı açmadan ada beni kaldırıp ilerletmeye başladı. Sus pus kafetaryada bir masaya oturduk. Pek konuşanda yoktu.

"Açelya uyuyor musun son zamanlarda" emrenin sesiyle ona döndüm. Sanki gözler benden cevap bekliyordu.

"Tabi düzenli uyku önemlidir" diyip gülümsedim. Saate baktığımda yeni derse az vakit kaldığını görüp tekrardan eşyalarımı toplamaya başladım. "Ben kalksam iyi olucak" dedikten sonra masadan kalktım. Sert adımlarla ilerlemeye başladım. Müzik odası bir neredeydi acaba? Hiç birine sormayı düşünmüyordum. Kapı başlarındaki tabelalara bakarak aramaya başladım.

"Burası" yiğit ne zamandır benim yanımda yürüyordu ? Peşinden ilerledim ve müzik aletleriyle dolu bir odaya girdik.

"Hangi şarkıyı seçicez ?"

"Ben diyorum ki ikisini karıştıralım"

Yiğitle kafa kafaya verip şarkı sözlerini karıstırmaya başladık. Yiğit anlatıyor bende tamam diyip bitiriyordum. Pek fikirim olmadığını için sadece onaylamak kalıyordu. İki saatin sonunda şarkıyı bitirdik ve yarın sunacaktık. bana artık evde calısmak kalıyordu.

"Bitti sonunda"

"Aynen kağıtların fotokopisini çektirmem lazım alabilir miyim ?"

"Açelya bunu beraber bir saat çalışmamız lazım "

"Peki akşam yedi de bizde" dedikten sonra elindeki kağıtları alıp koridorda ilerleye başladım. Bir dakika ben daha demin yiğiti eve mi davet ettim. Napıyorsun açelya ? Ahh açelya! Uzak durucam derken dibimde bitiriyordum.

3 saat sonra

Kağıtları ve adresimi yiğite verdikten sonra eve geldim. Yiğitin gelmesine bir saat vardı. Banyomu yapıp makyajımı tazeledikten sonra giysi odama girdim. Ne giymem gerekiyordu acaba? Zengin olmanın en güzel yanına oda dolusu kıyafet sahip olmaktı. kot şort ve üzerine belde kot gömlek giydikten sonra ayağıma lacivert babeti giydim. Aşağı kata indiğimde mutfaktaki herşey hazırdı. Bende yiğiti beklemeye başladım.

Saat yediye bir var. Ben ise salonda oturup misafir bekliyorum. Ve kapının calmasıyla hizmetçilerimizden biri kapıyı açtı. Saate baktığımda tam yediydi. Dakiklik... salona yiğitin girisiyle ayağa kalktım ve gülümsedim.

"Hemen başlayalım"

"Peki üst katta enstrümanlar" dedikten sonra beraber üst kata çıktık.

2 saat sonra

Saate baktığımda dokuzdu .ne ara bu kadar calışmıştık. Yorgunluktan ölüyor gibiydim. Ben yatağın üstünde ayaklarım bağdaş kurmuş oturuyordum. Yiğit ise armut koltukta kafayı geriye atmış ve vucuduyla yayılmıştı.

"Son bir tekrar yapıp bitirelim" dedi ve yanıma geldi. İkimizde yatak başına sırtımızı yaslayıp söylemeye başladık. Yiğit kendi bölümünü söylüyor. O kadar güzel söylüyordu ki.......

Double Zengin Where stories live. Discover now