Lina Kara, babasıyla ettiği kavga sonucu babasını kendi kafasına sıktığı bir kurşunla kaybeder. Bu kayıp kendisinden de birçok şey götürür. Borçlar ve vicdan azabı arasında sıkışırken zaman pek iyi davranmaz ona. On ay kadar sonra eski halinden eser...
Burayı ne kadar özlediğimi yalnızca baktığımda hissedebiliyorum, Lina bir konuda haklı gözden uzak olunca özelemekle yetinebiliyor insan ama bir kez görünce bir daha eskisi gibi uzak duramıyor. Wattpad her zaman sığındığım yerdi, bir evdi pek çoğumuz için. Gençliğimin en güzel yıllarını onunla geçirdim ve bana hayal bile edemeyeceğim şeyleri başarabileceğimi öğretti, deneyiletti ve gösterdi. Şimdi buraya öylece giremiyor olmayı tarif edemem ama hep geri dönerim. Çok seviyorum burada olmayı... Burada hep olmak istiyorum... sonsuza kadar...
PDF olarak iki bölüm paylaşmıştım sizlerle. Azerbaycan ve başka ülkelerden de okurlarım olduğu ve belli bir protesto kalmadığı için pdf olarak attığım bölümleri buraya atıyor olacağım. Açılana kadar pdf 'le devam ederiz ama buraya da yüklemeye devam edeceğim çünkü burada kalmış olmak istiyorum, yazdıklarımın burada kalmasını çok istiyorum...
Yeni bölümlerde görüşmek üzere...
Keyifli okumalar dilerim....
Cehennemde açan Cennet Çiçeklerine....
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÖLÜM 43 | Üç Kırık, İki Aşık, Bir Cenaze
♪ Born To Die - Lana Del Rey
♪ I Found - Amber Run
♪ Chihiro - Billie Ellish
Bir sabaha uyanmak. Sana doğan bir güneş, seni takip eden bulutlar, bir meltem sana yol veren. Hepsi bir hayal senin için. Kimileri hükmetmek için doğar kimileri hizmet etmek için. Sense gölgelere aitsin, eklemlerinden göğe uzanır iplerin, olursun yaratıcının bir kuklası. Saklan ve yüklen kimsenin üstüne almayacağı tüm sıfatları. Böyle yaşarsa nasıl dik durur insanın omuzları? Omurgam var ama taşıyamaz üzerinde dik başımı. Kesilir atılır bir kenara, içi istenilenle doldurulmamışsa ne işe yarar soytarı? İşte hükümdarım ve tacı, dik başında. Kendi başı omzunda kaldıkça bir soytarı ölse ne kaybeder dünya? Soytarı durmaz yürür ipine, her şeyden önce gelir görev bilinci. Ölmeden önce gülümser, kullanmadığı dişleri ağzında birer inci. Kollarını göğe açar, döner güneşe yüzünü hayatında birinci. Sonra bakar hükümdara ve der ki: "Bu dünyadan ilk sen göçeceksin, ben ikinci." Hükümdar o an kan kusar, kaybeder bilinci...