3. Bölüm: "Berfin"

1.1K 161 29
                                    

Büyük bir çabayla pencereden ayrılıp, üzerimi giyindim. İçimde ki bu telaşın nedenini anlayamasam da, sanki bir yere yetişmem gerekiyormuş gibi telaşlıydı adımlarım. Merdivenleri inip avluya ulaştığımda büyük bir sessizlik karşıladı beni.

Az önce gördüklerimden eser yoktu. Acaba rüya mı gördüm diye bir telaş kapladı yüreğimi. Gözlerimi kapatıp bir kere daha düşledim genç kızın yüzünü. Hafızamda hiçbir ayrıntısı atlanmadan yerli yerinde duruyordu. Rüya olması mümkün değildi.

Gözlerimi açtığımda Baran'ın gülümseyen yüzüyle karşılaştım.

"Erdem öğretmenim dedem seni bekliyor."

"Erdem ağabey yeterli Baran, öğretmenime gerek yok."

"Olur mu Öğretmenim, babam hep söyler; "Öğretmene, doktora, askere hakime saygı duyacaksın." diye. O yüzden böylesi daha iyi."

"Pekiyi o zaman. Hadi gidelim de Bekir dedeyi bekletmeyelim."

Baran'ın peşine takılıp eve doğru ilerlerken bile arada sırada arkama bakmaktan kendimi alamıyordum. Gördüklerim rüya olamazdı.

Evin içine girdiğimizde iki basamakla inilen geniş bir salona ulaştık. Dört oda birleştirilip yapılmış gibi duran oda gerçekten çok büyüktü. Bekir dede büyük kitaplığın önünde oturuyordu. Hemen yanına gidip elini öptüğümde, bana yanındaki koltuğu işaret etti.

"Nasılsın Erdem oğul, rahat ettin mi bakalım?"

"Çok iyiyim Bekir dede. Rahat ettim elbette."

"Oh iyi iyi. Birazdan oğullarım gelir sofraya otururuz. Sana biraz ailemden bahsedeyim bu arada."

Oturuşumu ona doğru çevirip, gözlerimi gözlerine kilitledim.

"Ailem bu köyün kurucusudur. Rahmetli babam buraya gelip kurmuş bu köyü. Gelirken gördüğün birçok ev bize aittir. Çoğu kiracımız. Dört kızım üç oğlum var.

Hepsi evlenip, gittiler, iki oğlum benimle birlikte oturuyor. Büyük oğlum, orduda, Ankara'da oturuyor. Ortanca ile küçük burada yanımda. Baran küçük oğlandan torunum. İki tane de ablası var. Diğerleriyle de tanışırsın."

"Tanışırız Bekir dede."

"Hah işte geliyorlar" diyen sesiyle arkamı dönerek odanın girişine baktım. En önde orta yaşlı bir adam vardı. Hemen arkasında ise ondan daha genç görünen başka bir adam daha. Baran ve iki tane daha genç çocuk da arkalarından geliyordu.

En öndeki adam yanıma geldiğinde ayağa kalktım.

"Merhaba Öğretmen, Hoş geldin köyümüze. Ben Amir Hansoylu."

"Memnun oldum."

"Ben de Harun Hansoylu, memnun oldum."

İki adamla el sıkıştıktan sonra diğer gençlerle de tanıştım. Hep beraber sofraya oturduğumuzda masadaki çeşitlerin zenginliği görülmeye değerdi.

"Ne kadar çok zahmet etmişsiniz Bekir dede..." diyecekken konuşmam Amir bey tarafından kesildi.

"Yok bu bizim normal soframız Öğretmen. Sana özel değil."

Adamın sözleri bir an için sofradaki tüm kaşıkların durmasına sebep oldu. Tebessüm ederek başımla anladım diye işaret ettim. Anlaşılan Amir bey bu ailenin harlı kişisiydi.

Harun beyin tatlı muhabbetiyle geçen dakikalar yemeğin başındaki o garip anı unutturmaya yetmişti. Ziraat mühendisiydi Harun Bey. Babasına benzeyen yüz hatları içten muhabbetiyle insana huzur veren birisiydi. Ağabeyinin aksine. Bütün gece, Amir beyin garip bakışları altında ezilip durdum. Birkaç beylik cümle hariç konuşmadık zaten.

YÂR'E SELAM DURANLARWhere stories live. Discover now