Ofisime girilen kapı aralanmıştı içeriye süzülen gölgeden tedirgin olsamda beyaz ışığın belli belirsiz netleştirme yardımıyla o gölgenin kim olduğunu görebiliyordum ona uzak bir mesafedeyken.
Oydu,Ziyaydı bu...
Buraya kadar neden gelmişti anlamıyorum,neden gelebilmek için kendini yormuştu,gökyüzü bitmeyen bir kederin içindeydi bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu sırılsıklam kalmıştı üstü,diz kapaklarında suya karışmış toprak lekeleri vardı,üzeri ve ayakta durmakta zorlanışıyla perişan bir haldeydi,içmişmiydi yoksa ama hayır o içmezdi sigarayı bile bırakmıştı yıllar öncesinde içki asla içmez.
Ona yaklaşmalımıydım? bir adımda olsa ona gitmelimiydim,hâla tedirgindim ve çekiniyordum evet bana asla bir zarar vermez bunu biliyordum ama bunca yıllık uzaklıktan sonra ona yakın olabilecek olma gerçeği hayal gibi geliyordu ya da eğer bir rüyaysa ve ben uyandığım anda son bulacaksa hayalkırıklığıymış gibi geliyordu.
Ben hâla uzakken o sendeleyerek yaklaşmaya başlamıştı bu seferde sakatlanmış olabilme korkusu içime oturmuştu,ama ikiside değildi sadece perişan ve yıkık bir haldeydi kendinden olmadığıda her halinden belliydi.
Hâla soluk soluğayken yüzündeki ıslaklığı eliyle sıvazlayarak alıp saçlarını düzeltti,becerebildiği kadar kendini toparlamaya çalışıyordu.Bense sabırla karşısında dikiliyor eğer varsa diyeceği bir şey konuşmasını bekliyordum,heyecanlı değildim gergindim.
Yutkunduğunda sanki ağlayacakmış gibi çenesi ve dudakları titremeşti titreyen parmakları ceketinin iç cebine vardığında hafif ıslanmış sararmaya yüz tutmuş kağıtlar çıkarıp bana doğru birkaç adımla ilerledi,uzaklaşmıyordum.
Elindekilere anlamaya çalışan gözlerle baktım,neydi onlar bilmiyordum neden bana uzatıyordu gene ne yapmaya çalışıyordu anlamıyorum,iyice gerilmiştim öyleki burnumdan solumaya başlamıştım öfkeden elimdeki çantayı boşluğa fırlatarak.Gözleri yaşlarla parlıyordu hareketlerimden korkmuştu belli,çocuk gibi savunmasızdı önümde.
"Ne bunlar! yeterince mektup yazıp hayatımı altüst ettiğin yetmedi kaldığın yerden devam mı ediyorsun!?"
Sesim boş ve ıssız ofisin derinliğinde yankılanmıştı.Ellerini çaresizce anlatmak ister gibi bana doğru uzatıyordu daha fazla yaklaşmaya çekinirken.
"Hayır,dinle lütfen öyle değil hayır! ıslanmasınlar diye korudum kolladım onları sana gelinceye kadar,bu yazılmış olan yazıların hepsi geçmişimizin lekeleri,bunlar için konuşmaya geldim! her şeyi biliyorum! yalvarırım anlatmama izin ver!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veda Mektubu
Fanfiction"Şimdi sana desemki aş şu dağları,kır şu aramıza örülen duvarları yık dök ne varsa gel gelmeye çalış, yetmedimi bu elem,yeterince ayrı,acı içinde kalmadıkmı dön desem yapabilirmisin? bu çok zor diyeceksin dimi? evet fakat bilirsin ben her daim zoru...