RESUL EREĞLİ
Nakilin başarılı geçtiğini bilsem de içimdeki o korku kaybolmuyor, aksine her saniye çoğalıyordu; Tekin ya vazgeçtiyse, Leyla durumu kaldıramazsa, Tekin kalbi dinlemek ister de Leyla'dan çekinirse, ya birkaç yıl içinde tekrar nakil olmak zorunda kalırsa? Sorular göz kapaklarımı ağırlaştırırken etraftaki koyu sessizlik de yoruyordu.
Koridorun sonunda Hakan'ı gördüğümde arkama yaslanıp gelmesini bekledim. Yanıma geldiğinde oturmadan, ayakta öylece dikildi.
"Leyla anne nasıl komutanım?"
"Aynı. Yarın uyandıracaklar oğlum," diye bildiği durumu milyonuncu kez tekrar ettim, milyonuncu defa şükür çekti. "Sen neredeydin?"
"Kanat ve Fırat'la konuştum; Kanat, Oğuhan'ın evine gitmiş de biraz uyuyacakmış. Fırat da kardeşlerinin yanına geçmiş, hepsi iyimiş çok şükür." Başımı salladığımda susup yanıma çöktü ve başını duvara yasladı. "Komutanım canım yanıyor ya. Leyla annenin acılarını kendimize alamıyor muyuz?"
Bir şey demeden gülerek kolumu omzuna atıp onu kendime çektim ve başından öptüm. Bu çocuk hiç değişmeyecek.
"Kutlu'yu nereye defnettiniz?" Sorumla bedeni kasıldığı an tekrar başından öptüm. "Üzülme artık oğlum. Ölüm de Allah'tan."
"Öyle de komutanım... Çok erkendi. Daha önce bulabilirdik," dediğinde kaşlarımı çatıp ondan ayrıldım.
"Bulabilsek ben bulmaz mıydım paşam?"
"Komutanım bakmayın siz bana, ne zaman canım yansa saçmalarım işte. Kutlu'yu ilçe mezarlığına defnettik, Tekin'in evine yakın olana." Bu soğuk koridorda bile nefes alamadığımı hissetmek oldukça noktandı. "Komutanım başka bir mevzu var," dediğinde ona döndüm.
"Bitmiyor mevzular. Söyle oğlum."
"Cengiz Han..." Susup dirseklerini dizlerine dayayarak kambur oturdu. "O da burada, hastaneye kaldırılmış. Trafik kazası diyorlar."
Cengiz Han, ablamın oğlu; yani onun büyük dayısıyım. Daha yirmi dört yaşında ama normal bir çocuk değil.
"Nerede, kaçıncı katta?"
"Özel hasta katında, yüz yirmi sekiz numaralı odada. Ben gelmiyorum." Hakan'a sadece başımı salladım ve bulunduğumuz kattan çıkmak için yürümeye başladım.
Türkiye'nin en zengin yatırımcılardan olan Han holding enişteme ait ve üç evladını da kötü bir yaklaşımla iyi olmaya zorluyor. Sürekli baskı ve hakaretle güya onları iyi yolda tutmaya çalışıyor. Cengiz de doğduğundan beri biraz alık çocuk, hata yapsa da hatanın neden hata olduğunu bile bilmiyor. Darbeli bir bebeklik ve çocukluk geçirdiğinden daha da kötü oldu, saldırganlığı durdurak bilmiyor.
Odasının önüne geldiğimde kapıyı çaldım, içeriden yorgun bir ses gelmesi daha da moralimi bozdu. İçeri girdiğimde Cengiz'in bir bacağını, iki kolunu alçıda, başını da sargıda gördüm.
"Hoş geldin dayı. Aslında size ben gelecektim ama nasip," diye kendini gösterdiğinde yüzümde kırgın bir gülüşle yanına gittim.
"Bu sefer niye çarptı araba?" Anlaması kolay; araba, babası demek oluyor. Yani yeğenimi bu hale eniştem getiriyor. Defalarca dövmüştüm, hapse attırmıştım ama o da akıllanmıyor. "Sana bizde yaşamanı söylemiştim, evim her zaman sana açık oğlum."
Eğilip anlından öptüğümda güldü. Ayrılıp tam yanına oturdum.
"Seni görmek istedim, yengemin yanında olmalıyım diye rica ettim ama şirkette işler bitmemişti. Ben de zorla çıkarım dediğimde boş yere gitme dedi, sonuç..." Kaşlarıyla bedenini işaret ettiğinde yüreğim sancıdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçık Asker
ActionTekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında tam puan yapar ve kapısına Harp okulları komutanı Resul Ereğli gelerek Tekin'i alıp onu devletin gizli...