Bölüm 8

21.6K 782 52
                                    

İyi okumalarrr...

Yerden sıçrayarak uyandım.
Kan ter içinde kalmıştım.
Tabiki bir de çamur var.

Çamur nerden çıktı derseniz en son ormanda poyrazdan kaçarken başım dönüp düşmüştüm. Sabah olmuştu sanırım bayılmıştım. Ne biçim bir rüya görmüştüm öyle...

Böcekler ,kaçırılmalar,havuzlar,kanlar...
Ben hayatımda bu kadar korkunç bir rüya görmemiştim.

Bütün korkularımı bilinç altım birbirine katmış çorba yapmış bana adeta bir film gibi sunmuştu.
Poyrazdan korkuyordum, poyraz sayesinde kaçırılmaktan korkuyordum, zaten böceklere söyliycek lafım yok, kan desen dayanamam...

Düşüncelere dalmışken etrafımda bir sürü ayak sesleri duyuyordum hatta ayakları görüyordum. Ama onlar beni göremiyorlardı çünkü uzun otlardan oluşan çalılığın tam ortasına düşmüştüm.

Adamlardan biri "abi ayakkabısını bulduk ama kendisi yok her yere baktık."dedi.

Sonra ayak sesleri kesildi. Biraz daha etrafı dinledikten sonra gittiklerini anladım ve yavaşça çalılıkların içinden kalktım.

Oturur vaziyete geldim başım hala biraz dönüyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ve başımın dönmesinin geçmesini kendime gelmeyi bekledim. Sonra ayağa kalktım. Etrafıma bakındım.
Ne görmeyi beklemiştim ki her yer ot, her yer ağaç ve her yer böcek! Aklıma böcekler gelince koştura koştura ormandan çıktım. Ana yola gelmiştim. Şimdi ne yapacaktım?

Tek tük araba geçiyordu . Tabi sabahın 6'sı kim yola çıkar.

Zaten tek tük araba geçiyo geçen arabaları da kaçırmamak için otostop çekmeye başladım.
Uzun bekleyişimden sonra bir araba önümde durdu. İçinde üç tane 18 yaşlarında erkek.

"Ooo bu saatte ormanda bu kılıkta ne işin olabilir ki bebeğim?" Ağzını yaya yaya konuşan çocuk sarhoş olduğunu her halinden belli ediyordu.

"Gökten düşerken canın acımadı mı melek gibisin güzelim." Diyen diğer arkadaşa sabah sabah küfretmemek için " geç kardeşim geç binmiyorum arabanıza hadi başımı belaya sokmadan naş naş ." Dedim ve elimi geç anlamında salladım .

"Ne oldu korktun mu ?" Diyen üçüncü gece cevap olarak orta parmağımı gösterip yerden bir taş aldım ve " bu yeni arabanın mahfolmasını istemiyosanız çıkıp gidin yoksa taşı bu güzel arabanıza atmak zorunda kalıcam ." Dedim.

Bu salaklar da korkup gazı kökleyip lastiklerden acı bir ses çıkararak kaçtılar.

Az geçen arabalardan birini bulmuşken kaybettiğim için biraz üzülmüştüm açıkçası.

Sonra düşünmeye başladım. Oldu da bir araba durdu. İçinde güvenebileceğim tipler oldu. Peki ben onlara nereyi tarif edicektim. Benim bi halam vardı o da bana bakmak istememişti zaten bu şehirde değildi. Yanına gidebilecek param da yoktu. Hatta hiç param yoktu. Telefonum yoktu şu an hiç bir şeyim yoktu ayakkabım bile...

Poyrazdan başka kimseyi bu şehirde tanımıyordum. Ona da gitmiycektim. Kendi kuyumu kendim kazamazdım.
Peki ne yapacaktım? Otele veya halama gitsem para yok ,poyraza gitsem hiç olmaz o ihtimali düşünmüyorum bile , başka arkadaşım da yok yani insan çocuk esirgeme kurumunda büyüyünce ünüversitede de kimse arkadaş olmak istemiyo .

Tamam gidecek hiç biryerim olmadığıyla ve paramın, telefonumunda olmadığıyla yüzleştim.

Bir de işin şu boyutu var. Ormanlık bir yolda saçı başı dağılmış, elbisesi yırtık pırtık , makyajı akmış , her yeri yüzü gözü çamur içinde kalmış ve çıplak ayaklı bir kızı kim arabasına alır ?

Cevap HİÇ KİMSE...

Şimdi ben ne yapıcam, nereye gidicem,kim beni arabasına alır , nasıl şehir içine giderim , şehir içinde bana nasıl bakarlar , en önemlisi de bu durumdan nasıl kurtulucam, bu çıkmazdan nasıl çıkıcam ?

Poyraza mı dönücem hapis hayatı yaşamaya esir olmaya özgürlüğümün kısıtlanmasına işgencelere geri mi dönücem yoksa gidicem güçlenicem ve geri dönüp bana bunları yaşatana nefret ettiğim poyrazdan intikam mı alıcam ?

Bir günde iki bölüm..
Uzun yazamıyorum üzgünüm ama bir günde iki bölümle umarım bunu telafi ediyorumdur. Sizi seviyorum..

Mafyanın SekreteriDonde viven las historias. Descúbrelo ahora