SIR 8: ''Yangın''

116 30 4
                                    

Olduğum durumda, kelimeler nefessiz kalmış bir şekilde çırpınıyordu. Neler olduğunu hala idrak edebilmiş değildim.

Ayağa kalkarak içinde olduğum hastane odasını inceledim. Ben buraya nasıl gelmiştim?
Sadece en son uyduğumu hatırlıyordum. Ondan sonrası yok.
Kolumdaki serumdan acılı bir şekilde kurtularak, yere attım. Ince pikeyi üstümden atarak, tamamen ayağa kalktım.

Kapıya doğru ilerledim. Karşıma hemşire çıkınca duraksadım. O bana şaşkınlıkla bakarken, ben kafamdaki soru işaretleri ile cebelleşiyordum.

"Bayan kalkmanız çok tehlikeli lütfen yatın ve serumunuzun bitmesini bekleyin."

"Ben buraya nasıl geldim? Ne işim var burada?" Dedim hemşireye bakarken.

"Size gerekli açıklamaları dışarıdaki hanım efendi ve bey efendi yapar. Lütfen şimdi yatın." Merak ederek kadını bir kenara çektim ve hızla kapıyı açtım.

Karşıma beklemediğim kişiler çıkınca, ufak çaplı bir şaşkınlık daha geçirdim. Çatık kaşlarımla, bana öylece bakan Araf ve Buse'yi süzdüm. Onların ne işi vardı burada? Neler oluyor? Çığlık atmak istiyorum. Neredeyse kafayı yememe az kaldı. ''Ya bana biri burada neler döndüğünü artık anlatabilir mi? Yoksa cidden hastanelik olacağım.'' Araf bana doğru yaklaştı ve tek kelime etmeden kolumdan tutup odaya geri soktu.

Yatağıma yatırdıktan sonra, gözlerini üzerimde gezdirdi. ''Anlatacağım. Ama önce sakin ol!'' Tekrar merak duygusu bedenimi soğuturken, ellerimi belime sardım.

''Anlat!'' Derin bir nefes aldıktan sonra, gözlerini açıp kapadı.

''Sen evinde uyuyormuşsun. Ve birden bilinmeyen bir nedenden dolayı evin yanmaya başlamış. Komşuların son anda yetişmişler ve seni kurtarmayı başarmışlar. Telefonunu bulup, son aramalara bakmışlar. Sonrada beni aradılar. Polisler bunun bir suikast olduğunu düşünüyor ama nedeni hala bulunamadı.'' Uzun mu uzun bir cümle kurduktan sonra, durdu. Sanırım bu kadardı.

Değişen duygularımın ardından şimdide hüzün ve endişe yerlerini almışlardı. Birden patlamak bana göre değildi. Şuan tepkisiz kalmam, Araf'a göre kötü geliyor olabilir ama bana göre doğal tepkim bu. Şimdi benim bir evim yok muydu? Evsiz mi kaldım? Ne olacaktı şimdi? En önemlisi, bunu kim yaptı?

''Ağlama,'' dedi Araf. Ve o söyleyene kadar ağladığımı zannetmiyordum.

''Ben ağlamıyorum,'' dedim ona karşı. Oda sadece tebessüm etmekle yetindi. Başımı önüme eğdikten sonra, ellerimi karnıma doladım. ''Kurtarabildiğiniz eşyalar nerede?'' Dedim, Araf'a.

''Fazla bir şey kurtaramadık. Ama kurtarabildiklerimiz, şurada bir poşetin içerisinde,'' diyerek bir köşeyi gösterdi. Bende gösterdiği köşeye baktım. Telefonumu görünce sevindim. En azından onu kurtarabilmişlerdi.

''Telefonumu verir misin?'' Araf hafifçe başını salladı ve poşetin yanına doğru gitti. İçini bir hışırtıyla açarak, telefonumu çıkardı. Sonra hemen yanıma geldi ve bana verdi. Elinden büyük bir memnuniyetle aldım. ''Teşekkür ederim.''

Telefonumu açarak, rehbere girdim. Zaten arayanım olmaz. O yüzden direk yurdu aradım ve müdür yardımcısına biraz süre gelemeyeceğimi belirttim. Sonra tam telofonu kapatacaktım ki bir mesaj geldi.

" Neler olduğunu şuan kestiremiyorsun ama en kısa zamanda öğreneceksin :) "

Bu mesaj endişelerimi ve korkularımı daha da arttırmıştı. Ama mesajda en kısa zamanda öğreneceğim yazıyordu. Evet öğrenecektim ama ne şekilde ?

SIRWhere stories live. Discover now