SIR 10: ''Sır''

35 6 4
                                    

Geçmişte yapılan hataların bedeli şimdi ödenmek zorunda mıydı? Neden o zaman ödemiyorduk ki?

Gökyüzü gibi temiz olamadık. Onun maviliğini yok edip, siyahla boyadık. Maviyi eksiltip, siyahı yücelttik. Neydi bizim derdimiz? Renklerde bile kavga çıkartmayı becerebiliyoruz.

Tek kelime, tek harf belki de, cesaretimizi yitirmemize neden olabilir. Kim bilirdi ki, çaresiz kaldığımız zaman bütün gerçeklerin yerlere döküleceğini? Nasıl bilebilirdik ki, hissettiğimiz acının bir gün, gün yüzüne çıkacağını? Biz mi istedik?

''İsteyerek mi yaptım sanki? İstemedim. Yemin ederim.'' Gökyüzüne bakarak, fısıldadım. Küçük şoktan sonra, benim için ayrılan odaya getirildim. Geçmişte ne yaptığımı bilen bir kişi daha...

Boğazıma bıçak takılmışçasına yutkunmadan durdum. Ama nasıl olabilirdi? Hala aklım almıyordu. Benden ne istiyordu? Bu soruların bende açtığı kuşkuların haddi hesabı yoktu. Duygu karmaşası yaşıyordum. Kişilik bozukluğu yeşermişti bedenimde ve zihnimde.

''Ezel?'' Duyduğum tanıdık ses, bende bir şok etkisi yaratmıştı. Korkuyla arkama döndüm. Umarım, dedim. Umarım dediklerimi duymamıştır...

''Efendim, Araf?'' Yüzüme üzüntüden uzak, normal bir ifade taktım.

''Az önce, neler dedin öyle?'' Korktuğum başıma geldi... Hayır. Bu olmamalıydı. Hemen kıvırmalıydım.

''Yok bir şey. Kendi kendime konuşuyordum. Şey, yani, az önce bir film seyrettim ve çok etkilendim.'' Minik bir şekilde gülümsedim ve kendimi toparlamaya çalıştım. Önüme düşen saçlarımı, tek omuzumda topladım ve yavaşça örmeye başladım.

''Hmm tamam. Peki şimdi iyi misin? Bir şeyler yemek ister misin?'' Karnımı kontrol ettim ve aç olmadığımı fark ettim. Nazikçe gülümsedim. Ve başımı olumsuz anlamda salladım.

''İyiyim teşekkür ederim. Ama aç değilim,'' kafamı çevirdim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Gözlerime takılan kuşlara bakakaldım. Ne kadar özgürler... Bende onlar gibi olmak isterdim.

''Peki. Biz aşağıda olacağız. Sıkılırsan, gel.'' Ardından kapanan kapının sesi, kendimi yatağın üzerine atmama neden oldu. Çok yorgundum. Biraz uykunun iyi geleceğini düşünüp, gözlerimi karanlığa yumdum.

***

İKİ HAFTA SONRA

''Aldığım kitabı bitirmek istiyorum, sonra gelirim. Siz karnınızı doyurun.'' Odamda oturmuş, kitabını okuyordum. Bir yandan da, benimle kahvaltı etmek isteyen çocuklarla uğraşıyordum. Beni seviyorlardı. Eh bende onları çok seviyordum. Ama bu kitabı bitirmem gerekiyordu.

''Ne okuyorsun yine?'' Şeyma'nın sorusuna başımı kaldırarak cevap vermeye hazırlandım.

''Dünya klasiklerinden, Madame Bovary. İstersen ben bitirdikten sonra sende okuyabilirsin.'' Her zamanki bakışını atan Şeyma, bu kitabı da okuduğunu açıkça belli etti. ''Tamam. O halde siz gidin artık. Beş dakikaya yanınızdayım,'' hızlıca kafasını sallayıp, diğer kızları da alıp gitti.

Kitabımı kapattım ve çekmeceme koydum. Önümdeki dosyaları hızla inceledim. Kübra, Sedef, Zeynep ve... Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Son dosyadaki isim gözükmüyordu. Üstünde beyaz bir boya vardı. Önümdeki telefonu elime aldım ve belirli numaraları tuşladıktan sonra, çıkan kadın sesine bunun sebebini sordum.

''Gülay hanım, Getirmiş olduğunuz dosyalardan, en sonda olan dosyanın sahibinin ismi neden gözükmüyor?'' Bir kaç saniye bekledikten sonra, cevap geldi.

SIRWhere stories live. Discover now