4. Yakışıklı & Çapkın

119K 7.4K 1.1K
                                    

Keyifli okumalar dilerim...

Yorum yapmayı ve oy vermeyi sakın unutmayın!

***

Çikolatalı keklerini yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle yiyen kadınlar ve kekten bir parça bile ağzına atmayıp somurtarak bana bakan Melahat teyzeyle göz düellosu yapıyordum. Kadının her iki lafından biri sivri uçlu kalem gibi bana batıyordu. Oysaki onunla güzel bir başlangıç yapmaya çalışmıştım.

İçilen çayların haddi hesabı yoktu. Sohbetleri iyice koyulaşmıştı ve gitmelerini beklerken saat geçmek bilmiyordu. Kısacası konu konuyu açıyor, kadınlar oturdukça oturuyorlardı. Gerçi benim de elime içinde sarmadan böreğe, kekten kurabiyeye, çeşit çeşit yiyeceğin aynı anda buluştuğu harika bir tabağı tutuşturup ve bittikçe doldurulan ince belli bir çay bardağı verseler sanırım gittiğim yerde saatlerce otururdum. Fakat sürekli incelendiğim, soru yağmuruna tutulduğumdan mıdır nedir, bunalmaya başlamıştım. Yüzüme yaydığım sahte gülümseme artık yanaklarımı ağrıtıyordu. Yine yeni bir konu açan grubun kızıl saçlı olan üyesine döndüm. Annem gibi orta yaşlarda, bakımlı ve gayet hoş bir kadındı.

Kadın pasta tabağını sehpaya bırakıp kızıl saçlarını geriye atarak çenesini yukarı kaldırdı. ''Benim kızım da üniversiteden bu yıl mezun oldu. Bölümünü ikincilikle bitirdi, çok akıllı ve çalışkandır.''

Kıza bak, mezun olmuş. Bir de ikincilikle...

Annemin gözlerinde şaşkınlık, peşinden de kızgınlık geçti. Nasıl olur da ben hâlâ mezun olamamıştım. Hayal Aslanlı'nın egosu zarar görecekti ya da görmezdi, annemin tek derdi gün arkadaşı veya kızlık arkadaşının oğluyla beni evlendirmekti. Onunla evlendiğim an, annemin en mutlu günü olacağından emindim. Para, statü gibi şeyler her kadın gibi annemi de etkilerdi ama beni o adamla evlendirmek istemesinin nasıl sebebi başka bir şey olmalıydı.

Az önce kızının başarılı üniversite hayatını ballandıra ballandıra anlatan kadın, ''Tatlım sen ne okuyorsun?'' diye sordu.

Cevap vereceğim sırada Melahat teyze araya girdi. ''Kaç yaşındasın? Önce onu söyle Rüyacım.''

Kaşlarım tuhaf sorusu yüzünden çatıldı. ''Yirmi üç yaşındayım Melahat teyze.'' Diğer soruyu yanıtlamak için diğer kadına döndüm. ''Bu arada İngiliz dili ve edebiyatı okuyorum.''

Bu bölümü seçmemin en büyük sebebi yabancı dili seviyor olmamdı. Bunda izlediğim dizilerin payı da büyüktü. İş alanı hakkında fazla fikrim yoktu ama bir dil okulunda öğretmenlik yapmayı istiyordum.

Melahat teyze bir soru daha sordu. ''Mezun oldun mu? Okuyorum dedin ama o kısmı tam anlamadım, canım.''

Tekrar ona dönüp sabırlı bir şekilde sorusunu cevapladım. ''Ben henüz üçüncü sınıfa geçtim. Geç başladım üniversiteye, okulum devam ediyor.''

Zafer kazanmış gibi beyaz dişlerini göstererek sırıttı. ''Demek öyle... Yirmi üç yaşındayım deyince çoktaaan mezun olmuşsundur diye düşünmüştüm.'' Kelimeyi uzatırken elini havada uzun bir çizgi çizercesine hareket ettirmesi sinir bozucuydu. Beni aşağılamak için özel bir çaba sarf etmelerinin sebebini anlayamıyordum. ''Şevvalciğimin kızı da senin yaşlarında olmalı, değil mi?''

Kızıl saçlı, yani adı Şevval olan kadın başını hızlı sağa sola salladı. ''Ay, hayır! Rüya, benim kızdan bir yaş büyük.''

Yani bu kadar abartılı bir tepki verilecek bir olay değildi. İster istemez gözlerimi devirdim. Sınava girdiğim ilk sene de bir üniversiteye gidebilirdim. İkinci senesinde de öyle ama herkesin kendi idealleri, gitmek istediği bir bölüm ve üniversite olurdu. Tabii bu ortamda bunları anlatmak, duvara konuşmakla eşdeğerdi. Onlara göre Şevvalciğimin bölümünü ikincilikle bitiren kızından bir yaş büyük ve de daha okulunu tamamlayamamış biriydim. Korku filmlerindeki gibi Yedi Büyük Günah'tan biri falan olmalıydı.

PAMUK ŞEKER GİBİWhere stories live. Discover now