8 - The Apology

287 23 83
                                    

Ed'in benim ona anlatmamış olmamı öğrenmesini nasıl düzelteceğim hakkında tek bir fikrim yoktu. Uzun bir süre oturup düşündüm. Onunla konuşup her şeyi tek tek anlatmalıydım. Ama bunu nasıl yapacaktım ki? Konuşmama izin bile vermemiş, gitmişti. Alex'e mesaj atmayı düşündüm. Ah hayır, randevusunu kendi dertlerimle mahvedemezdim. Belki de Niall'ı aramalıydım. Randevumuzun -tam olarak randevu değildi- sonunda güzel bir arkadaşlık ilişkisine başlamaya karar vermiştik ve istediğim zaman onu arayabileceğimi söylemişti. Şimdi tam da zamanıydı. Koltuktan kalkıp mutfağa doğru yürüdüm telefonu oralarda bir yerlerde bırakmış olmalıydım. Telefonumu daha sonra da rehberimde Niall'ın numarasını bulduktan sonra aradım ve açmasını bekledim.

"Hey Mel. Nasıl gidiyor?" dedi heyecanla. Arkadan onun sesini bastırmakla bastırmamak arasında kalan her ne ise ondan uzaklaşmıştı böylece dediklerini daha net duyabilmiştim.

"Pek iyi gittiği söylenemez. Müsait misin? Şuan bir arkadaşa gerçekten çok ihtiyacım var."

"Alex nered- ah tabi Liam ile beraberler. Evdesin değil mi? Geliyorum hemen. Orada konuşuruz." Dedikten sonra "Tamam teşekkür ederim." Dedim ve kapattım telefonu.

Niall'ı arayalı sadece on beş dakika olmuştu ki kapı çaldı. Bu kadar çabuk gelmiş olamazdı, değil mi? Kapıyı hafif araladığımda karşımdaki kişi Niall değil Ed'di.

"Ed?" dedim küçük bir tebessüm ile. Belki de karar değiştirip beni dinlemeye gelmişti.

Bakışları hala aynıydı. Sert ve... Benden nefret eder gibi. "Telefonumu unutmuşum." Yüzüme bile bakmadan içeri adımını attı. Tek kelime edememiştim sadece onu izliyordum. Sehpayı, koltukları iyice aradıktan sonra bir koltuğun arasından telefonunu çıkardı. Kendime geldiğimde bunun benim için bir fırsat olduğunu fark ettim. Sonuçta geri gelmişti. Söylemek istediklerimi duymak istemese de duyacaktı.

"Ed, ben özür dileri-"    

"Kapıda karşılanmayı beklemiyordum Melody." Bu ses Niall'dan başkasının değildi. Gözlerimi Ed'in üzerinden ayırıp kapıya doğru çevirdiğimde gelmesine birkaç adım kalmıştı.. Ed de benimle aynı yere bakıyordu, sadece sesin sahibini görememişti. Gerçekten mi Niall? Biraz daha geç gelemez miydin?

"Ş-şey Ed telefonunu unutmuş da." Ah hadi ama! Şuan Niall'a açıklama yapmak yerine Ed'e açıklama yapmam gerekiyordu. Ne zaman bu kadar aptal olmuştum ben? Ed telefonunu göstererek kapıda duran Niall'a ve bana doğru yaklaştı.

"Eğlencenizi böldüğüm için üzgünüm." Bunu söylerken gözlerime sadece birkaç saniye bakmıştı ama bu bakış daha farklıydı. Sanki 'Beni umursamıyorsun bile, değil mi?' der gibiydi. Niall'ın kenara çekilmesi üzerine evinin kapısını açıp gitti. Ben sesli bir nefes verirken Niall ne olduğunu anlamadığını belirten bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Oflayarak ona içeri geçebileceğini söyledim ve kapıyı kapattım.

"Bu da neydi böyle?"

"Her şeyi anlatacağım." İçimden kendime küfürler ederek mutfağa doğru yürüdüm. "Bir şey içmek ister misin? Kahve içmeye ihtiyacım var sana da yapayım mı?"

"Harika olur." Üstündeki kot ceketi çıkarıp koltuğa oturdu.

Elimdeki iki kupayı sehpaya koyup yanına oturduktan sonra "Evet nereden başlamamı istersin?" dedim pek de gerçekçi olmayan bir gülümsemeyle.

"Gülümsemeni engelleyen her neyse o olayın başından başla." Ona yakın duran kupayı eline aldı. Olanları anlatıyordum ama bunu yaparken Niall'a bakmak yerine tırnaklarımla uğraşıyordum. Ben anlatmayı bitirdikten sonra kafasını yüzümü görebileceği kadar eğip "En son o da senin bildiğini öğrendi ve tartıştınız değil mi?" dediğinde onu sadece başımla onayladım.

Where We Land (Ed Sheeran)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin