Parti Part1

132 14 3
                                    

Okul bahçesindeki bakışlar bir anda bana döndüğünde kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Üç gün olmuştu... Üç gün önce olaylar gerçekleşmişti. Fakat hala bana attıkları bakışlar okula kavgadan sonra geldiğimdeki gibiydi. Bir yanları benden korkuyordu, diğer yanlarıysa umutsuzca bana acıyorlardı. Dedikodular etrafa yayılmıştı. O gece olanlar bazı insanların dilindeydi. Fakat hepsi farklı farklıydı. Bir şekilde ortak noktaları vardı. Hepsi saçmalıktan ibaretti, hiçbiri doğru değildi. Ve işte o günde bahçeye girdiğimde maruz kaldığım bakışlar sıkıntıyla bir banka çökmeme sebep oldu. Üç gün... Hastaneye gittiğimden beri üç gün... Thomas'ın benle konuşmamaya başladığından beri üç gün... O çocukların ve Jade'in son sataşmasından beri üç gün... Andy'i son görmemden beri üç gün...

İşte beni yiyip bitiren de buydu. Andy üç gündür ortalarda yoktu. Ne okulda görmüştüm ne arabsına rastlamıştım ne de özellikle parkta dolaşırken ona rastlamıştım. Onu merak ettiğimi kendime itiraf edemiyordum. Sadece... sadece ona bir borcum olduğunu düşünüyordum. Bir teşekkür borcu. Fakat işin gerçeği onu her şeyden daha çok merak ediyordum. O anda nerede olduğunu, neden üç gün boyunca ortalarda gözükmediğini... Her şeyi merak ediyordum. Onun hakkında her şeyi delicesine merak ediyordum.

Hiçbir zaman cevap bulamayacağıma neredeyse emin olduğum sorular zihnimde uçuşurken mavi gökyüzü tepemdeydi. Beni sakinleştiriyordu. Herkesin bana canavarmışım gibi yarı hayranlık dolu yarı da korku dolu bakışlarını umursamama yardımcı oluyordu. Ta ki o karşıma dikilene dek.

"Andy nerede?" Bir an için düşüncelerimin sese büründüğünü düşünmüştüm. Fakat benim düşüncelerim bu kadar cırtlak bir sese sahip olamazdı. Başımı biraz çevirmemle Jade'in hemen yanı başımda dikildiğini görmem bir oldu. Kulaklıklarımı çıkarmadan olabildiğince onu umursamamaya çalıştım. Fakat cevap almadan gidecek gibi durmuyordu.

"Ne var Jade?" Sesimdeki sakinliği korumayı başarabilmiştim.

"Andy nerede?" Sorusuyla kendime geldim. Andy'nin nerede olduğunu bilmiyor muydu? Bir anda heyecanlanmaya başladım. Fakat cevabım soğukkanlılığını koruyordu.

"Ben nereden biliyim nerede olduğunu?!" İçten içe meraktan ölmeme rağmen sesimi normal düzeyinde tutabilmiştim.

"Benimle oyun oynama Destiny, çocuklar Andy'i seninle görmüşler. Şimdi söyle bakalım, o nerede???"

Bu kız gerçekten Andy'e bir şey yaptığımı ya da yapabileceğimi düşünüyorduysa ya deliydi ya da Andy'i iyi tanımıyordu. "Ahhh, lütfen Jade. Sence Andy'e bir şey yapabilecek biri gibi mi gözüküyorum."

"Bunu aklından bile geçirmezsen iyi edersin. Erkek arkadaşımın etrafından uzak dur, yoksa cidden kötü şeyler seni bekliyor demektir." Beklediğim cevap tam da bu değildi. Jade'in "Erkek arkadaşım" demesiyle bir anda boğazımın yandığını, gözlerimin kızarmaya başladığını hissetmiştim. Erkek arkadaşı mı? Bu da ne demek oluyordu? Fakat ben daha kafamdaki sorulara cevap bulamamışken beynim benden habersiz davrandı.

"Bir önceki sefer gibi olmasın Jade. Beni fena korkuttun. Kıçımı ne de güzel tekmeledin." Jade'in fondötenle beyazlaştırılmış yüzü bir ton daha beyazlarken ben de ağır adımlarla kalkmaya başladım. Bu sefer kavgamızın sadece sözlü boyutta kalması gerekiyordu. Bir kez daha olmayacaktı. Söz vermiştim. Ancak bir şeyi eklemeden de gitmek istemiyordum. Beyaz Jade'i arkamda bırakırken son bir şey ekledim.

"Hem seni uyarmadığımı bana söyleyemezsin." Jade'in bir kat daha battığını hissederken ona haddini bildirmiş olmanın mutluluğunu yaşayamıyordum. Andy... Nasıl olur da Jade'in erkek arkadaşı olurdu??? Onlar... Onlar binlerce kat farklıydılar. İçimin git gide acıdığını hissederek bahçenin en sığı köşesinden dersliklere doğru yürümeye başladım.

Şeytanla Dans (Andy Biersack, BVB, Black Veil Brides, Fanfiction)Where stories live. Discover now