Gerçekler

116 10 3
                                    

Bakışların ağır ağır bana döndüğünü hissedebiliyordum. Benim bakışlarımsa oldukça sabitlerdi. Sadece önüme odaklanmıştım. Renkli ışıkları gözümü alırken bile gözlerim sabitlerdi. Yine de bir şekilde onları görebiliyordum. Ben ağır adımlarla kapıdan girerken ilk başta görüş alanımda olan çocukları, kızları... Hepsi de bana bakıyorlardı.Fısıltılar başlamıştı. Durgunluklar başlamıştı. Tanıdık yüzler görüş alanıma girince partinin bir anda durulmaya başlayacağını düşünmüştüm ama hayır. Siyahlı Ucubeler, Felaket Habercisi'yle birlikte sadece bana bakıyorlardı. Gözlerim umutsuzca onu ararken içten içe gelmediğini biliyordum. Bakışların altında kendime sinirlendim.

Kimsenin ilgisini istemiyordum. Bana bakmalarını, benim hakkımda fısıldaşmalarını... Hiçbirini. Orada bulunmak dahi istemiyordum. Ben sadece bunların hiçbirinin yaşanmamış olmasını istiyordum. New York'a taşınmamış olmayı, o sabah uyanmamış olmayı, o okula gitmemiş olmayı, o biyoloji dersine girmemiş olmayı, Jade'le karşılaşmamış olmayı, o kavgaya kanmamış olmayı, onunla bir selam ve bakış paylaşmamış olmayı, onun arabasına binmemiş olmayı, onun beni kurtarmamış olmasını... Andy'le tanışmamış olmayı istiyordum.

Herkesin ilgili, merak dolu bakışlarının altında en çok canımı yakan Jade'in bakışları olmuştu. Sanki sözleriyle birleşen bakışları canımı yakmak için minik iğneler halinde bütün vücuduma akın ediyorlardı. Fakat bir şekilde dıştan umursamamayı başardım. Derin nefeslerle ağır bakışlarının altında ezilmeden yanından geçip gittim. Arkamda hala bakışlarını hissedebiliyordum. Bakışların ağırlığını ve deliciliğini, canımı yakan bakışlarını...

Mutfağın önünden hızlıca geçtim. Thomas orada da değildi. Sadece bir bakış atmam yetmişti. Sadece birkaç çocuk bira alıyordu. Başka bir aksiyon yoktu. Asıl aksiyon ben salona girdiğimde başlayacaktı. Normalde büyük olan salonumuz içine aldığı insanlar sebebiyle küçük görünüyordu. Kendimi balkona açılan kapının önüne konulmuş yiyecek içecek masasına doğru yönlendirdim. Salon fazla doluydu fakat kitle daha çok son sınıflar olduğundan pek dikkat çekmemiştim. Beni tanıyan yoktu ne de olsa. Thomas'ı bulma ihtimalim daha yüksekti. Herhangi bir şey içmek için bir bardak elime aldım. Zihnimin yerine gelmesi güzel olurdu. En azından biraz ferahlamak... İçkisiz bulabildiğim tek şey gazozdu. Her ne kadar yasal olarak içki içebilsem de genel olarak ayık kalmayı tercih ediyordum. Özellikle de bu akşam.

Müziğin gürültüsü, insan sayısına ve gürültüsüne karışınca sanki oda daha da kalabalıktı. Yandan arkamı dönüp yarım bir bakışla odayı taradım. Thomas'dan bir iz yoktu. Olsa da benim bulmam çok güçtü. Kalabalığın içine ilerleyip onu bulmak için harekete geçmek üzereydim ki bir el bardağımı tuttuğum elimin bileğini yakaladı. İlk tepkim ister istemez kavga başlatacak basit bir hareketti fakat bir salise kadar düşündükten sonra burada kimsenin bana saldırmayacak olduğunu hatırladı. Bütün sevecenliğimle arkamı döndüm. İşte yine yapıyordum. Olmadığım biri gibi davranmak. En azından bir konuda iyi olmak fena hissettirmiyordu.

"Selam." Arkamı dönmemle gülen yüzlü bir çocukla karşılaşmam bir oldu. Fakat yüzündeki gülümseme mutluluk gülümsemesinden daha çok kafam güzel gülümsemesiydi. Benden yaşça büyük gösteren çocuğa en mutlu sesimle cevap verdim.

"Selam!"

"Acaba dans etmek ister misin?" Zihnim her ne kadar asla olmaz, diye bağırmak istese de rol yapmam gerektiğini biliyordum. Ağır adımlarla tıka basa dolu salona baktım. "

"Şey, sanırım bunun için yeterince yer yok." Çocuğun cevabım üzerine bozulmasını beklerdim ama yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ukalalık hariç...

"Benim için fark etmez, başka şeyler de yapabiliriz." Çocuğun sırıtışı üzerine yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Elimi hızla çekmek için bir girişimde bulundum ama çocuk benden daha güçlüydü ve tersimde kalıyordu.

Şeytanla Dans (Andy Biersack, BVB, Black Veil Brides, Fanfiction)Where stories live. Discover now