Güven

97 5 0
                                    

Bir kere başlamıştım ve kesinlikle duramıyordum. Geçmişin kalıntılarının geleceğe taşınmasının sorumluluğunu omuzlarımda tamamen hissedebiliyordum. Kendimden geçtiğimi... Sakin bir şekilde düşünemediğimi... Kendime hakim olamadığımı... Her geçen saniye sorumluluğun altında ezildiğimi. Gözyaşlarım gerçeklerle birleşmiş, etrafı görmemi engelliyorlardı. Hareket etmemi, bağırmamı, kaçmamı... Hiçbir şey yapamıyordum. Ancak boş bakışlarımın gecenin karanlığını deldiklerini hissedebiliyordum. Sadece onlar yapıyordu işlerini, beni her geçen saniye boğuyorlardı, beni benden alıyorlardı...

Andy'nin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Anlayışlı ama bir o kadar da tedirgin bakışlarını... Yerde dağılmış bir halde otururken birden onun kollarıyla karşılaşmak biraz olsun aklımı başıma getirmemişti. O andan sonra sakinleşmemin imkanı yoktu. Ve bunu biliyordum... Bunu biliyordum çünkü... Çünkü daha önce de krize girmiştim. İlaçlarıma ihtiyacım vardı.

Soğuk artık işime neredeyse tamamen işlemişti. Andy'nin beni yavaş yavaş kendine çekmesi gerçeklik algısını kaybetmek üzere olan benim için hiçbir şey ifade etmemekteydi. Bilincimin gidip geldiğini biliyordum. Bunu hissedebiliyordum. Kulağıma fısıldadığını duyuyordum ama her kelimesi bir öncekinden daha da anlamsız oluyordu. Zihnime engel olamıyordum. Oradan gitmek istiyordu. Ona nedenini sorduğumda bana sessizlikle karşılık veriyordu. Mantığın yerini korkuya bıraktığını belli eden bir sessizlikle... Kendimi ellerden kurtarmak için hiçbir şey yapmama gerekmemişti. Ters yöne tek bir adımla serbest kalmıştım.

Çimene attığım yumuşak bir adım masum görünüyordu ama her halükarda Andy'nin kafasını karıştırmıştı. İkinci adım ilkinden daha tehditkardı ama bir önceki gibi yumuşaktı. Üçüncü adım geldiğinde ne yumuşaklık ne de masumluk kalmıştı. Çimenlerde kaymamak için her adımımın yeri ittiğinden tamamen emin olmadan bir sonraki ayağımı kaldırmıyordum. Her adım bir öncekinden daha hızlıydı ama bir o kadar da temkinliydi. Sanki başka hata yapmak istemiyordu. Çünkü biliyordu... Bir başkasını daha kaldıramayacağımı...

Karanlığın içinde adımın yankılandığını ve arkamdan gelen çimendeki yumuşak ayak seslerini duyduğumda içinde oturan çocuk gibi dış renkleri diğer evlerinkinden farklı olan gri-beyaz evin yanına neredeyse ulaşmıştım. Başımın döndüğünü hissedebiliyordum. Mantığımın beni tamamen terk ettiğini. Eve gitmeliydim, her ne kadar istemesem de gitmek zorundaydım... Daha önceki gibi olamazdı. İlaçlarımı almazsam olacakları biliyordum. BİLİYORDUM! Ve bir daha kesinlikle aynısının yaşanmasını istemiyordum. O ilaçlara hala ihtiyacım vardı.

Fakat bir saniyelik bir yanılsama her şeyi mahvetmişti. Sadece bir saniyelik bir bakış. Arkama bakmamla Andy'nin arkamda olmadığını görmem sakinleşmeme sebep oldu. Hızımı yavaşlattığımda bakışlarım hala arkadaydı. Önüme döndüğümdeyse... Gri asfaltın üzerinde dikiliyordu. Kendimi durduramadan ona çarpmıştım. Andy beni asfalttan eve doğru sürüklerken tepiniyordum. Sanki o geceki polisti Andy. Ben de o geceki halime dönmüştüm. Beni bırakması için yalvarıyordum. Ellerimi çekiyordum. Bağırıyordum. Kendimi yere atıyordum.

Kendimi hızla yere atmamla belimin üstüne düşmem bir oldu. Dudaklarımdan bir inilti kaçtıktan sonra atlamanın hızıyla sızlamaya başlayan böbreğim kendimden biraz daha geçmeme sebep olmuştu. Ben delicesine çırpınırken kendimi yere atmamın etkisiyle dengesi biraz olsun bozulan Andy de benimle birlikte yere, dizlerinin üzerine çökmüştü. Enerjimin bitmek üzere olduğu zamanlarda beynim tamamen Andy'nin sesine odaklanmıştı. Belimdeki ve ruhumdaki acıyı unutmuştu.

"Destiny, kendine gel! Sen hiçbir şey yapmadın." Sesinde daha önce kimsede duymadığım bir içtenlik vardı. Ne annemde duyduğum, ne ağabeyimde, ne de psikoloğumda duyduğum... Ama bana feci şekilde tanıdık gelen bir içtenlikti.

"Senin bir suçun yoktu... Her şeyin... Her şeyin üstesinden geleceksin." Bir andan kollarımı yere sabitlemeye çalışırken bir yandan da sakinliğini korumaya çalışıyordu. "Sana söz veriyorum sen..." Andy'nin duraksaması bir an için boşluğa sürüklenmeme sebep oldu. İnanmadığını düşünmüştüm. O da inanmıyordu... Ama tamamen yanılmıştım. Çünkü sözüne devam etmek için başladığında sakinleşmeye de başlamıştım. "Biz bunun üstesinden geleceğiz. Birlikte..." Sesindeki içtenlik beni benden almıştı. Kendimden geçtiğimi hissedebiliyordum. Krizin son aşaması, baygınlığa doğru ilerlerken hareketlerimin durulmasını o da fark etmişti. O beni taşımak için yavaş yavaş kucağına alırken her şey gözümün önünden kaymaya başlamıştı. Ağaçlar, beyaz çitler, koyu mavi gökyüzü, tek tük gözüken yıldızlar ve ay... Parlak ay... Bana bakışlarını göremiyordum ama hissedebiliyordum. Beklememi söylüyordu. Aklımda odaklanabildiğim tek soruyu sormam gerektiğini ikimiz de biliyorduk. Belimin ağrısı Andy'nin her adımında artarken eve doğru hareket ettiğimizi anladım. Soğuktan morarmaya başlamış dudaklarım aralandığındaysa güççsüz ama kararlı bir ses yankılandı. "Neden, neden... Neden bana yardım ediyorsun?" Sessizlik soruyla Andy'nin arasına girerken dudaklarının kenarlarının kıvrıldığını görmem kendimi tamamen boşluğa teslim etmem için gerekli bir sebepti. Bir o kadar güveniyordum ona... Peki ben neden güveniyordum???

Selam gençler...Kusura bakmayın bölümler biraz geç ve kısa çıkmaya başladı ama... Kim bilebilirdi ki 10.sınıfın bu kadar zor olabileceğini... Erken yattığım bir gün yok açıkçası... :D Her neyse yeni bölüm yorumlarınızı bekliyorum. Lütfen beni merakta bırakmayın. Düşünceleriniz benim için değerli!!! HEPİNİZE İYİ OKUMALAR <3 <3 <3 <3...



Şeytanla Dans (Andy Biersack, BVB, Black Veil Brides, Fanfiction)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt