-8-

13K 750 100
                                    

Kilidi açıp hışımla çıktım odadan. İçimden dadımın uyanmamış olmasını diliyordum. Ezan saatine yakın her zaman uyanırdı. Kanepeye doğru ilerlediğimde hala uyumuş olduğunu gördüm. "Çok şükür..." Muhakkak birazdan uyanacaktı. Dün çok yorulmuş olmalıydı.

Kanepede bana ait yere oturdum ve yüzümü avuçlarımın arasına aldım. Ayı. Ayıydı. Hiçbir insan evladı böyle bir şaka yapmazdı! Kalbim hala tekliyordu. Ellerimin zangırtısı da devam ediyordu. Hangi kadın olsa o anda elbette korkardı. Sinirden gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Sen görürsün." diye fısıldadım kinle. Ne yapacağımı bilmiyordum ama muhakkak bir şeyler bulacaktım.

"Hayırdır kızım?"

Dadımın sesini duyunca gözlerimi kırpıştırdım. Olur da yaşları görür diye yeni uyanmış numarası yaparak gözlerimi ovuşturdum. "Günaydın dadı."

"Günaydın." Yatakta doğrulup etrafa bakındı. Duvardaki saate kafasını çevirdiğinde "Ne kadar da çok uyumuşum!" diye hayıflandı. "Kalkayım da abdest alayım." Kenara çekilip rahatça çıkması için yol verdim. Sessizliğimi fark etmiş olacak ki dikkatle suratıma baktı. "Bir şey mi oldu yavrum?"

Yavrum mu? Sahiden dadı, yavrum mu?! "İyiyim dadı ama pek uyuyamadım." Çarşaflara umutsuz bir bakış attım. Benim baktığım kılıflara bakınca "Aaa, doğru ya. Unutmuşum kız ben onu. Tüh! Uyuyamadın mı hiç?"

"Biraz kestirdim." Gülümsedim ve "Hadi dadı, abdestini al. Güneş yatak odası tarafından doğdu. Şu an sağımız doğu, arkamız güney. Tamam mı?"

"Tamam kızım..." Ağır ağır kalkıp banyoya gitti. Soğuk suda abdest almak zorunda kalacaktı. Burası tam anlamıyla dağ başıydı. Elektrik bile yoktu! Banyo yapmak için eski tip kazanlardan vardı. Onu da soba gibi yakmak gerekiyordu. Duş almayı çok istiyordum. Beceremezdim ki kazanı yakmayı. Ayıcıktan yardım istemeye karar vermiştim ama bu sabahtan sonra mümkün değildi.

Çarşaflara canavar görmüş gibi bakarak katlayıp kenara koymaya başladım. Kanepeyi de eski haline getirdim.

Sobayı yakmak lazımdı. Girişteki odunları alarak sobanın içine attım. Bu işi ilk defa yapacaktım. Çok zor olmasa gerekti. Masanın üzerindeki uzun kibritlerden de bir tane alıp odunların üzerine attım. Tutuşmadı. Bir tane daha yakıp kütüğün köşesine tutmaya başladım. Kararıyordu ama alev almıyordu. Neydi bu şimdi?

Sinirle oflayarak yanan kibriti de attım odunların arasına. Kendi kendine yandı, kibrit bitince de söndü. Saf saf etrafa bakınıyordum. Çok üşümeye başlamıştım. Üzerimdeki hırkayı sıkıca düğümledim. Kapının yanındaki duvarda asılı duran lacivert renkli montumu alarak giyindim. Kim bilir dadım nasıl üşümüştü! Elleri ayakları soğuk suda buz kesmiş olmalıydı.

Gözlerim tekrar yatak odasını buldu. Bu ayı gerisin geri uyumuş muydu ne yapmıştı? Banyodan yana baktım. Dadım mutfakla banyo kapısı arasındaki boşluğa seccadesini serip namaza başlamıştı.

Düşünmemeye çalışarak yatak odasının önüne geldim ve ayağımla kapıya vurmaya başladım. "Kardeş..." Sabırsızlıkla tekmeledim üst üste. "Hişt, sana diyorum!" Sesimin çok fazla çıktığını fark edip dadıma baktım. Namaz kılarken gürültü işitmeyi hiç sevmezdi. İçimden sayıp dökerek kapıyı kırarcasına açtım. Ayının kalbini kırdığı Ayperi, onun yanına gitmememi söylüyordu. Yirmi altı yıllık Ayperi ise asla geri durmamamı ve onu yıldırmaya devam etmemi söylüyordu.

Tabi ki ikincisinin sözünü dinledim.

Odaya girdiğimde onu gene giyinirken yakaladım. "Oof!" Arkamı döndüm bu kez. "İki saattir bağırıyorum. Cevap versen ölür müsün ayı!"

Bal AyısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin