-32-

9.7K 509 93
                                    

Evdeki işimiz bittiğinde Atilla dışarı çıkacağımızı söyledikten sonra "git üzerini değiştir," diyerek yılın en ayı ayısı ödülünü almaya bir kez daha hak kazandı. İtiraz etmedim, çünkü hava soğuktu. Şubat ayında ince bir elbiseyle dışarı çıkacak kadar kafayı yememiştim.

Üzerime yüksek belli bir kot, üstüne de haki yeşil salaş bir kazak geçirdim. Berenin tatlış suratıma fazladan bir tatlışlık kattığını düşündüğüm için montumla uyumlu siyah beremi kafama geçirdim. Ayaklarıma dünya üzerinde en sevdiğim şeyler arasında olan desenli çoraplardan birini geçirip tekrar Atilla'nın yanına döndüm. Beni baştan ayağa bir süzdü, işaret parmağını havaya kaldırıp kendi etrafımda dönmemi işaret etti. Gözlerimi devirsem de istediğini yaptım.

"İdare eder," dedi umursamazlıkla.

"Bence çok tatlıyım," diye direttim ben de dudak bükerek. İnsan bir iki tane çok güzel olmuşsun filan der!

"Tatlı olduğunu herkesin bilmesine gerek yoktu," diyerek homurdandığında genişçe sırıttım. Her haliyle tam bir ponçiklik abisesiydi. Hani resmen oyuncak ayı olmak için vardı, anlatabiliyor muyum?

"Senin de yakışıklı olduğunu herkesin görmesine gerek yok, ama görüyorlar. Ne yapalım? Kese kağıdıyla mı gezelim?"

"Yakışıklı olduğumu mu düşünüyorsun?" Tam önümde duruyordu şimdi. Evin koridorunda olduğumuz için çok fazla yaklaşmak istemiyordum, ama kanım yüz santigrat derecede kaynıyordu be!

"Güzel sözler mi duymak istiyorsun koca oğlan?"

Omzunu silkti masumca. Bakın dikkat edin, masumca! "Şımartılmaya hakkım olduğunu düşünüyorum."

"Gözlerin çok güzel mesela... tıpkı... tıpkı ayı gözleri gibi!"

Bunun iltifat olup olmadığı düşünüyor olmalıydı. Malum kaşı havadaydı gene. Ben gamsızca devam etttim. "Bana sorarsan, ki başkasına soramazsın, en güzel yerin burası..." elimi göğsünün üzerine koydum. "İnsanların senin yakışıklı suratını görmeleri çok da umrumda değil, çünkü kalbini gören sadece benim." Parmak uçlarımda yükselip kenetli dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. "İnsanlar da benim tatlışlığımı görecekler, yapacak bir şey yok, ama ne kadar da bal arısı bir kız olduğumu öğrenemeyecekler."

"Adil bir anlaşma daha," dedi gözleri kurnazlıkla ışıldarken. "Ama gene de sevimli suratını görmemelerini tercih ederdim." Evde daha fazla oyalanmadan elimden tutarak çekiştirmeye başladı. Çıkacağımızı bizimkilere söylediğim için itiraz etmeden, ayakkabılarımı hızla giyip ona katıldım.

"Nereye gideceğiz?"

"Fark eder mi?"

"Yoo."

Arabaya geçip kemerlerimizi bağlamamız kısa sürdü. İkimiz de bir şeyler yapacak olmaktan mutluyduk. Daha doğrusu yalnız kaldığımız için olabilirdi.

"Ayperi?"

"Atilla?"

"Ev bakmaya ne dersin?"

"Ev derken?"

"Birlikte yaşayacağımız... ev, yuva. Ben zili çalacağım sen kapıyı açacaksın, mesela fırında güveç ve bulgur pilavı yapmış olacak ve beni de çok iyi tanıyorsan yanında cacığı unutmamış olacaksın. Sonra bulaşıkları ben halledeceğim, sen de yatakta beni bekliyor olacaksın. Nasıl fikir?"

Dizlerinin üzerine çöküp mutluluktan ağlamalık fikirdi bence! Öyle ki cevap vermekte biraz geciktim. Nefes almam gerektiğini hatırlayıp beynimi tekrar çalıştırdığımda "daha önce güveç yapmadım," dedim.

Bal AyısıWhere stories live. Discover now