İMKANSIZ...

8.9K 385 11
                                    

6 YIL ÖNCE NEW YORK

"Ömür hadi güzelim, biraz yemek yemelisin."

"Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi? Ne zaman anlayacaksın ruhumun öldüğünü, ben artık yaşamak istemiyorum anladın mı? Bu iğrenç yaşamı sürmek istemiyorum. Daha ne kadar batabilirim diye düşünmekten bıktım. Ailem öldükten sonra ilk defa mutlu olmuştum ama şimdi yine aynı noktaya döndüm hatta belki daha b*ktan bir duruma girdim."

Odamın kapısı sert bir şekilde açıldı ve Barkın simsiyah gözleriyle içeri girdi ve beni olumdan tutup yataktan kaldırdı.

"Yeter artık Ömür, şu haline bak. Bir şerefsiz için bu kadar üzüleceğini bilseydim asla ileri gitmenize izin vermezdim. Dünya da aldatılan tek kadın sen değilsin bunu şu küçük kafana sok." son kelimesini söylerken kafama vurdu.

Vücudumu dikleştirmeye çalışarak "Ama ben baki...

Kelimem yüzüme inen darbe yüzünden yarıda kaldı. Barkın kolumu sıkıp "Eğer bir kere o kelimeyi kullanıp üzülürsen o adamı öldürürüm bunu gerçekten yaparım, gerçi onu o hale getirdikten sonra yaşayıp yaşamaması pek de önemli değil ama neyse." yüzünde beliren gülümseme karşısında istemeyerek de olsa gülümsedim.

"Bugün doktor randevun var, çok kısa bir süre sonra okula başlamış olacaksın ve zaten bütün bu saçmalıkları düşünmek zorunda kalmayacaksın. Anlaştık mı? Hukuk fakültesinde zır zır ağlayanlar hoş karşılanmaz, güçlü olmak zorundasın." kollarımı sonunda bıraktığında burnumu sıkıp "Özür dilerim ama gerekli olduğunu biliyorsun." dedi

Elini yanağıma götürüp okşadı. "Seni hak edecek biri karşına çıktığında, bugünleri hatırlayıp güleceksin kuzucuk" dedikten sonra odamdan çıktı.

O kişi ne zaman karşıma çıkacak acaba?

BUGÜN

"Nereye gidiyoruz, sana söylüyorum? Bıraksana kolumu yeni iyileşti bu sefer kırmak mı istiyorsun?" uyarım karşısında elini hafiften gevşettiğinde merdivenlerin sonuna gelmiştik. Acaba çatıda ne yapmayı planlıyor?

Cam korkulukların olduğu kısma gidip durduk. Çağın derin bir nefes alıp "Evet küçük avukat biraz konuşmamız gerek." dedikten sonra tek eliyle kravatını çıkarıp cebine koydu, kravatın uç kısmı cebinden dışarı sarktı.

"Yine ne yaptım da öfken kontrol dışı oldu?"

Yüzünde umursamaz bir ifade ile "Ben istemediğim sürece bana en ufak bir zarar veremezsin." dedi

Gülerek "İki milyon dolarını kolaylıkla aldım halbuki, ne çabuk unuttun." dediğimde yüzündeki umursamazlık anında yerini öfkeye bıraktı.

"Neyse ne o tek seferlik bir şeydi. Şimdi senden istediğim gelip benimle birlikte çalışman."

Kollarımı önüme bağlayıp "Şaka mı yapıyorsun Çağın? Sen bana zarar vermeye çalıştın ve ben gelip seninle çalışacağım öyle mi? Bunu rüyanda bile göremezsin?" arkamı dönüp giderken

"Bak bu teklif senin için bir emir niteliğinde, sana zorla yaptırmam benim için daha kolayken ben gelip sana sözlü olarak bunu ifade ettim. En azından buna saygı göster kabul et."

Ona doğru dönüp "Şunu aklına sok Çağın Işıkhan, ben senin zorlaman ile adım bile atmam. Zaten yeterince sabrımı zorladın, bundan sonra benden uzak dur!!! Yoksa içimdeki Lilith ile tanışmak zorunda kalırsın."

tekrar yürümeye başladığımda Çağın'ın adım seslerini duydum, iki saniye sonra kolumdan tutulup geriye doğru çekildim. Çağın elinin birini boynuma koyduğunda kaçmak için birkaç hamlede bulundum ama kolumu daha fazla sıkıp "Uslu dur!!" diyerek beni uyardı. Yüzünü bana doğru yaklaştırıp "Eğer bir kez daha ben istediysem mutlaka olur."

AŞKIN GÖRÜNMEYEN YÜZÜDonde viven las historias. Descúbrelo ahora