Bölüm 21

2.5K 176 4
                                    

Tam tamına altı gün olmuştu.

Becca'yı öldürdüğüm günün üzerinden altı gün geçmişti. Acı ve suçluluk duygusu dışında hiçbir duygunun olmadığı altı gün.

Ariana'nın zorla her gün yedirdiği birkaç lokma dışında ağzıma bir şey almıyordum. Yatağın içinde oturuyor etrafı izliyordum. Bazen o kadar çok dalıyordum ki oturur pozisyonda uyuduğumu fark ediyordum. Ariana dışında kimseyle konuşmuyordum. Mary Jane iki güne bir getirdiği, gizlice bana verdiği birkaç içki dışında da hayatımda bir şey yoktu. Ariana bunu içkiyle değil, tamamen kendimin aşması gerektiğini söylese de Mary Jane daha öncede bu şekilde atladığımla ilgili Ariana ile tartışıyordu. Tartışmalar genelde Mary Jane'in küfrederek odadan çıkmasıyla bitiyor, Ariana'nın bana sarılıp hıçkırarak ağlaması eşliğinde son buluyordu.

Ariana her gün düzelmem için bana anılarını anlatıyordu. Bazen ileride yaşamamızın olası olduğu romantik şeyleri anlatıyordu. Ama bunları dinlemek dışında bir tepki veremiyordum.

İlk iki gün en zoruydu. Tamamen ağlama ve sinir krizleri eşliğinde geçmişti. O sinir krizlerinde Ariana'ya ve Mary Jane'e fiziksel zararlar da vermiştim. Krizlerim genelde ejderin kükreyişi şeklinde çıkan bağırmalarım ve sonunda bayılmamla son buluyordu. Ariana her seferinde ben uyanana kadar yanımda hüngür hüngür ağlıyormuş, bunu Jane söylemişti.

Geri kalan günler de tamamen bedenim sakinliğe bürünmüştü. Sakinlikten çok, duygusuzluk gibi bir duyguydu. Ariana'ya ne kadar aşık olduğumu o duyguların arasından çekip alamıyordum. Eskiden, altı gün önce belki de ilk hissettiğim duygu ona olan aşkımken, şimdi hissettiğim suçluluk duygusu buna engel oluyordu. Güzelliğinin solduğunu hissediyordum. Yaşlanmış gibiydi. Uyumuyordu. Benimle yediği birkaç lokma yemekten başka bir şey yemiyordu. Devamlı konuştuğu için artık konuşması değişmeye başlamıştı. Tamamen soğuk bir insana dönüşmüştü. Gülen gözlerini ona baktığım anlarda göremiyordum. Ama beni anlıyordu. Ne hissettiğimi anladığını biliyordum. Eğer anlamasaydı benim için bu kadar uğraşmazdı.

Jane ona ailem öldükten sonra büyük depresyon dönemini özetlemiş olmalıydı. Çünkü bazı zamanlar ikisi birlikte çıkıyor ve saatlerce geri gelmiyorlardı. Mary Jane her ne kadar Ariana ile çok fazla kavga etse de benim hakkımda olan tüm o bilgileri naklen ona anlattığını biliyordum. Ona aşık olduğumu kabul etmişti.

Ariana ile altı günde konuştuğum şeyler sadece 'İyiyim. Bir şeyler ye. İyi geceler. Günaydın ve istemiyorum' sadece bunlar dışında onunla konuşmuyordum. Zaten Jane'le hiçbir şey konuşmuyordum. Aslında Ariana'yı her gün ağlattığı için ona biraz kızgındım. Onun kalbini kırması, canımı sıkıyordu. Kendimce ona tavır koymuştum. Bunu anladığını biliyordum ama umursamıyordu.

Ölü gibiydim. Duygularımı kapatmıştım. Yaşıyordum. Suçluluk duygusundan vakit bulduğum her an yaşıyordum. Birini öldürmenin getirdiği ağırlığı omuzlarımda taşıyordum. Onu öldürmenin dışında, içimde hissettiğim duygu birazda ailesine bıraktığım acı dolu mirastı. Onları acı içinde bırakmıştım. Kızlarını onlardan almıştım.

Altıncı günün gecesine girerken duvarda ki saate baktım. Saat akşam yediyi gösteriyordu. Kapı bir kez vuruldu ve açıldı. Ariana elinde tepsiyle gülümseyerek içeri girdi. Yüzünde ki gülümsemenin sahteliğinin kendisi de farkındaydı. Gözlerinin önünde her an biraz daha küçülüyordum. Geniş omuzlarım, çocuk omuzları kadar kalmıştı. Sakalım ve saçım birbirine girmişti.

Ariana yanıma oturduğunda yüzüne baktım. Bugün saçlarını arkasından örmüştü. Çok güzel gözüküyordu. Ama ona bunu söyleyecek gücü kendimde bulamıyordum.

Ejder LorduWhere stories live. Discover now