S.A.V...Özel bölüm

7.8K 427 46
                                    

Bölüm şarkısı: Emre Aydın~hoşçakal

Onu sahilde gördüm. Elinde simit vardı. Martılara atıyordu. Yanına koştum ve beni görünce bir kaç dakika inceledi gözlerimi. Bir şey söylemesini beklerken yüzünü denize çevirdi."çok güzel" dedi sadece. Defalarca sormama rağmen neyin güzel olduğunu söylemedi. Sustu...Elindeki simiti bana uzattı"sen seversin" dedi sakin ve usulca. Gözlerinin nemlendiğini farketmek zor değildi. Özlüyordu beni,bizi...Elini uzattı bana "tut elimi" dedi.Söylemesine gerek varmıydı sanki? El~eleydik şimdi. Kafasıyla "gel" diye işaret etti. Elimi o kadar sıkı tutmuştu ki, sanki ellerinin arasından kayıp gidicekmişim gibi...bir daha dokunamayacakmış gibi...Noluyordu benim Buketime, nesi vardı ki...? Onunlaydım ve hiç bir soru işaretinin kafamı karıştırmasına izin vermeyecektim. Ta ki, o ana kadar...Ta ki, elimi sertçe bırakıp koşarak beyaz bir odaya girmesine, kapıyı kapatmasına kadar...Hani çok üzgün olursun ve senin yanında seni teselli edecek kimsen yoktur ya. İşte o zaman anlarsın yalnız olduğunu. Yalnızlığa alışmaya başlarsın. Bir zaman sonra pes eder yanına arkadaş ararsın. Birini bulursun çok yakın olursunuz. Ama sonra o senden sıkılır. Yeni arkadaşlar arar. Belki seni tamamen hayatından çıkarır. Canın çok yanar ve bu acıyı çevrendekilere sergilersin. Sonra sana "Bu salağın amacı ne"derler ve senden uzaklaşırlar. Kendine dersin ki, en iyisi ne biliyor musun?Yalnızlığı kabullen...!!!Başta biraz zor gelecek, ama zamanla alışacaksın...İşte ben de onun yokluğuna alışmaya çalışıyorum. Biraz önce her şeyi unutmuştum, onsuzluğumu...yani yokluğumu...Onsuz ben de yoktum ki, zaten. Bedenen burdaydım, ama ruhen diğer tarafta. Meğersem az önce rüyadaymışım, meğersem az önce ben yaşıyormuşum. Gözlerimi hayata umutsuz bir şekilde açarken ne de boş görünüyordu her şey...Annem hapiste, kayınbabam mezarda, doğamamış çocuğum annesinin yanında...Bense hepsinin ortasındayım...Bu tabloda ben derin karanlıkların tam ortasında beliriyorum. Her geçen günün sonunda şunu soruyorum kendime~Annem Buketi öldüre bilecek kadar neden nefret ediyordu ki, Qaynanalar gelinlerine çok karışırlar, oğullarından kıskanırlar gelinlerini. Ama bu öyle birşey değildi. Peki neydi esas sebebi? Bir anne oğlunun canım dediği birine nasıl kıyar ki...Hapishaneye bütün ziyaret günlerinde gittim. Bu sorunun cevabını almak için yaptım sadece bunu. Ama alamadım istediğim cevabı. Her seferinde "bilmemen daha iyi" dedi bana. Kolaymış gibi...Karım gözlerimin önünde vurulsun, ben kendi iyiliğimi mi düşüneyim? Hayır...!!!O sebebi öğrenmeden bana rahat yok. Buketimin neden öldürüldüğünü öğrenecektim. Bunun için aklıma sadece New York'taki kız kardeşimi çağırmak geliyordu. Ona anlatırdı belki annem olayı. Çünki o, kardeşim Serpilden hiç bir şeyi saklamazdı. Serpil okumak için oralara gitmişti ve annemin hapse girdiğinden falan haberi yoktu. Çünki babam öyle istemişti. Ama şimdi babam kusura bakmasın. O kız buraya gelecek ve sevdiğim kadının neden öldürüldüğünü benim için öğrenecek. İlk işim Serpili aramak olmuştu. Telefonda inleyerek ağlaması aklımdan çıkmıyor. Ona kısa özet geçerek anlattıklarımdan sonra 2-3güne bilet filan ayarlayıp geleceğini söyledi. O annem için ağlarken ben burda Buket için ölüyordum. Annem umrumda bile değildi artık. Çünki o beni kalbimden bıçakladı. Defalarca sapladı Buket için kalbimde ayırdığım yere...Canımdan bir parça olan gelecek çocuğumun da canına kıydı. Bundan sonra onu affetmemi bekleyemezdi heralde dimi...?Babamı da alt üst etmişti. Yapayalnız kalmıştı bu fani dünyada. O annemi bu kadar severken bir anda düşmüştü gözünden. Benim yanımda kal dememe rağmen yalnızlığı tercih etmişti. Ölürsem de evimde öleydim diyordu her seferinde. Ben de gidemiyordum ki, babamın evine. Çünki evimin her bir köşesinde Buketden bir iz varmış gibi geliyor bana. Ben onlarla devam ediyordum nefes almaya. Ölürken bana "mutlu ol" demişti. Kırık kalbimi kim onara bilirdi ki, mutlu da ola bileyim...Ben mutluluğumu ona başlamıştım oysa... Mutluluğumun anahtarını da ona teslim etmişken yanımdan bir anda uçup gitmişti. Artık ben tamamen kilitli kalmıştım...
-Serpilin geliş günü-
Öylece havaalanında bekliyordum. Sanki hiç gelmeyecekmiş gibi geliyordu bana. Ben neden böyle olumsuz biri oldum, her şeyi kötü tarafından bakar oldum...? Benim kardeşim geliyorum dediyse mutlaka geleceğini bilmem gerekirdi oysa...

Tam bu düşüncelerle aklımı bulandırırken arkadan birinin elini omzumda hissettim. Arkamı döndüğümdeyse kendini zorla tutsa da ağlamamak için, başaramamış bir genç kız duruyordu. "Serpil..."dediğimdeyse sıkıca bana sarıldı. Ne kadar da özlemişim kardeşimi. Ne kadar de büyümüş benim küçük Serpilim...

Bavullarını alıp arabaya yerleştirdikten sonra benim evime gittik. Yol boyu hıçkıra-hıçkıra ağlayan kardeşimi sakinleştirememiştim.
"Annem böyle bir şeyi nasıl ve neden yapar?"diye soruyordu defalarca. Bense "Nasıl yaptığıyla ilgili hiç bir fikrim yok, ama neden yaptığını sen öğreneceksin" diyordum.

Eve geldiğimizde onu karşıma alıp her şeyi en baştan anlatmaya başladım. Buketle tanıştığım günden...kollarım arasında öldüğü güne kadar hepsini. Serpil ya sinirli, ya da üzgün bir yüz ifadesi alıyordu. Ne kadar kötü bir durumda olduğumu anlamıştı Buketin gözlerim önünde öldüğünü söyleyince. Yanıma gelmiş ve bana sarılmıştı. "Senin için öğrenicem abicim...merak etme. Hadi beni o cehenneme götür..."

Ufak bir gülümsemeyle iyiki varsın demiştim. Son kez gideceğimi umud ederek Serpille birlikte hapishaneye gitmiştik. Ben içeri girmeyecektim, çünki beni görürse anlatmazdı. Müdürden izin aldıktan sonra Serpili ziyaretçi odasına gönderdim. Bense dışarı çıkıp arabada beklemeye başladım.
-30 dakka sonra-
Gözlerimi kapıya dikmiş öyle beklerken Serpilin kapıyı açıp şaşkın bir şekilde durduğunu gördüm. Hareket etmiyordu, öylece duruyordu. Hemen arabadan inip yanına gittim. "Noldu, iyi misin?" Korkakça gözlerini bana çevirdi. "Evde anlatmalıyım abi...Lütfen beni eve götür" Kafamla onu onaylandıktan sonra hızlı bir şekilde arabayı eve sürdüm.

Eve geldiğimizde Serpil anlatmaya başladı. Hali hiç de iyi değildi. Doğru tahmin ettiğim gibi bu başka bir meseleydi ve tam şuanda onu dikkatle dinlemeye başlıyordum

"Bizim bir dayımız varmış. Yıllar önce intihar etmiş. Sebebiyse karının annesiymiş..."Şoka girmiş bir halde hiç bir şey anlamıyordum. Yıllar önce vefat etmiş Meryem teyzenin dayımla, annemle ne ilgisi ola bilirdi...Annem Meryem teyzeni nerden tanıyordu...?

"Dayımız Erkan Meryem hanımı çok seviyormuş, hatta aşıkmış. Fakat Meryem hanım ondan nefret etmiş hep. Aylar sonra o, Buketin babasıyla evlenmiş, hem de severek. Dayımız Erkan da her zaman bir kızı olsun istermiş. Onların da tatlı bir kızı dünyaya gelince, bu da Buket oluyor. Doğduktan bir kaç gün sonra kızı görmek için hastaneye gitmiş. Meryemin odadan çıktığını görünce fırsat bu fırsat girmiş gizlice içeri. Bebeği alıp, çatıya çıkmış. Neden Meryemle kendinin değil de, başkasıyla sevdiğin kadının çocuğu olmuş diye düşüncelere kapılmış, çocuğu aşağı atmaya karar vermiş. Tam bu sırada Meryem hanımla kocası yetişmiş. Şirin bir dille Erkan dayımızı yola getirmişler. Bebeği kurtardıkları için sevinirken, sımsıkı sararken çocuklarını, dayımızın kendisini çatıdan atdığını farketmişler. Annemin de Bukete olan takıntısı bu yüzdendi. Senin de dünyada kız yokmuş gibi gidipte onu sevmen mi gerekiyordu?"

Yaşlı gözlerini yerden kaldırıp bana dikerken kendimi suçlu hissetmeme sebep oluyordu. Ne yani...Buket benim yüzümden mi ölmüştü? Bu kadar acı çekerken bunu da öğrenmem daha da yıkılmama neden olmuştu...

Sana Alerjim Var #Wattys2018Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon