Adsız Yıkım

2.9K 159 36
                                    

Sabah uyandığımda telefonumda "Günaydın" mesajı olmaması içimde bir burukluğa sebep olmuştu. Uzun zaman sonra birinin benimle bu denli ilgilenmesi iyi hissettiriyordu çünkü. Belki de sevmeye başlamıştım. Alex'in açtığı yaraları sarmıştı. Hala kanasa da daha iyiydi artık... Hazırlanıp okula gittim. Hala tüm sıradanlığıyla devam ediyordu çünkü. Ders işlenmiyor, sınıfın bir kısmı ders çalışıyor diğer kısmı ise kendi arasında muhabbet ediyordu. Bense yine kulaklıklarımın ardına saklanıyordum tüm o sahteliklerden uzaklaşmak için. Kendi içimde daha iyiydim. Ben ve içimdekiyle... Onunla nasıl bir geleceğimiz olacağıyla ilgili hiç bir fikir belirmiyordu kafamda... Ne yapacağımız, nerede yaşayacağımız, nasıl hem işle hem kızımla ilgileneceğimi hiç bilmiyordum. Kocaman bir boşluğun içindeydim.İçimde sızı, geleceğimde boşluk... Hayatımda ki tek net şey bebeğimdi. Beni mutlu eden tek şey olduğu gibi...Ne zaman bitecek bu lanet okul diye düşünürken yine Michel okul etkinliği duyurusuyla gelmişti. "Yat Gezisi" "Vapur olmasın o. Bizim okula yat fazla gelmez mi?" dedim Phoebe'ye "Bizim okuldan şaşılacak etkinlikler bir seneye bu kadar çok etkinlik şaşılacak şey doğrusu. Yat diyorlarsa inanırım valla" dedi gülerek. "Eee gidiyoruzz o zaman" dedim. "Soru mu bu?" diye cevap aldım. ******"Acaba gitmesem mi?" düşünceleri içinde dolapta ne giyeceğimi düşünüyordum. Beyaz bol şile bezinden elbisemin en uygun olacağını düşündüm. Zaten dolabımda ki hiçbir şey olmuyordu. 40 kilo olan ben 60 kiloydum şimdiden. Bacaklarım artık vücudumu taşımıyordu. Nefes bile alırken zorlanıyordum. Zamanın bu kadar hızlı geçmesini istemiyordum. Hamileliğimi doya doya yaşamak istiyordum. Bebeğimi doya doya içimde hissetmek... Ama zaman bana inat çok hızlı geçiyordu... Bebeğim içimden bir an önce çıkmak istercesine çok hızlı büyüyordu. Bense hep içimde kalsın istiyordum.Okula gelip kızları buldum. Hepsi birbirinden güzel olmuştu. Yat gezisi diye süslenmiştik. Vapur çıkarsa çok gülerdik bu halimize. Diğerlerinin aksine ben daha yazlık bir görüntüdeydim. Sahilde yürüyüş yapacak gibi bir görüntüm vardı.Servis aracı geldi ve sırayla bindik. Tabi ki bizim kızlarla şarkı türkü söyleye söyleye eğlene eğlene gitmiştik. Ve inanamayacağımız ama hep umut ettiğimiz gibi yattı karşımızda ki.Ricardo Hoca arkamdan gelerek "Kız sen geçen sene ki gezi de değil miydin?" dedi. Bende gülerek "Evet onda da vardım." Biraz durup düşündükten sonra bana şaşkınca bakarak "Eee şuan 12. sınıfsan geçen sene nasıl katıldın?" "Siz çağırdınız hocam" dedim gülerek sonra gelip kolumdan çekiştiren kızlara katıldım. Yemeği, şarkısı, türküsü, eğlenmesi derken başım çok ağrımaya başlamıştı. Alex ile o esmer kızın sarmaş dolaş oturmasını izlemekten de yorulmuştum. Kimi alırsan al hayatına ama gözümün önünde olma be adam ! Anılar acıtıyor canımı... Bir zamanlar ben vardım o kollarda şimdi gözümün önünde bir başkası duruyor...Herkesten uzaklaşıp yatın farklı bir yakasına geçtim. Gözlerimi kapatıp denizin kokusunu içime çektim. Yüzme bilmezdim ama denizi her zaman çok severdim. Kokusu, rengi, yumuşaklığı beni hep çekmişti kendine... Havuzun klorlu sertliğine inat deniz derdim hep...Ben yine denizin kokusuyla sarhoş olmuşken hiç tanımadığım bir ses böldü tüm kafamda kurduğum cinayet senaryolarımı."Merhaba."Bu tok, kendinden emin ve olgun ses tonunu hiç işitmemiştim. Bir kaç saniye daha durup yavaş yavaş açtım gözlerimi. Başımı yavaşça çevirip gülümseyen bir ifadeyle "Merhaba." dedim bende.1.80 boylarında, kumral, renkli gözlü hoş bir adamdı. Bizden büyük olduğu çok belliydi. Lise gezisinde ne aradığını çözememiştim açıkçası."Sizi bir yerden tanıyor gibiyim?" dedi çekingen ama kendinden emin, olgun bir sesle."Bilemiyorum. Ben daha önce görmedim sizi..." dedim ve gözlerimi yumup denizin kokusunu içime çekmeye devam ettim."Bir arkadaşım vardı. Adı Max'ti. Sanırım onun bahsettiği kıza benzetiyorum sizi..."Max dediği an beynim de şimşekler çaktı... Onu tanıyor olamazdı değil mi? Aynı Max değildir. Olmamalı... Acısını daha yeni derinime gömmüşken onu tekrar anmak istemem çünkü. Beni en ihtiyacım olduğu anda bir ömür yokluğuyla cezalandıran adamı hatırlamak istemem. Kollarımda dünyaya göz yumduğu anı tekrar yaşamak istemem...Sessizliğimin devam ettiğini fark edince devam etti. "Ölmeden bir gün önce görmüştüm onu. Sadece ağlıyor ve 'Anna' diye sayıklıyordu. Ben ilk kez onu ağlarken görmüştüm. Küçükken düştüğünde bile ağlamazdı o..."Evet oydu. Bahsettiği her kelimeyle oydu. Son gününde gözleri kıpkırmızıydı. Tüm hayatı sorguladığı her halinden belliydi. Küçüktük, çocuktuk çoğu insana göre ama çok şey yaşamıştık. Çok acımıştı canımız. Çok ortada kalmıştık. İkimiz içinde sadece birbirimiz vardık. Ne olursa olsun birbirimizin arkasındaydık. Ama o erken pes etmişti ve vazgeçmişti dünyadan, benden, her şeyden..."Neden bunu anlatıyorsun?" dedim boğuk bir sesle..."Uğruna ölünecek o kızın sen olduğundan emin olmak için...""Uğruma kimse ölmedi benim. O terk etti gitti beni... Hemde gözlerimin önünde..." diyerek hıçkırıklara boğuldum. Evet yine olmuştu tutamamıştım kendimi. Onun acısını içimde saklı tutamamıştım. Hıçkıra hıçkıra kusmuştum yine içimdeki hüzün selini.."Seni terk etmek istediği en son şey olduğunu ikimizde biliyoruz. Kendini ayakta tutmak için kendini böyle kandırdığını da... Ama sen bu ölümün ardında ki hiç bir şeyi bilmiyorsun... Doğumdan sonra tekrar görüşeceğiz. O zaman anlatacağım sana... Aslında buraya gelirken sadece aklımda anlatmak vardı ama senin hamile olduğunu bilmiyordum... Oğlunun adını Hope koy. Max böyle isterdi." dedi karnımı okşadı ve uzaklaştı.Adını bilmediğim bir adam birden beni mahvedip gitmişti. Canımı en çok acıtacak noktaya tuz basmıştı. Ve hiç bir şey bilmediğimi söylüyordu.

Eyvah ! Anne OluyorumWhere stories live. Discover now