S E K İ Z

2.8K 259 24
                                    


10/03/2020

8.BÖLÜM

Kafamı yastığa koyduğum vakit iki isim aklıma geliyordu, biri Adniye diğeri ise Zülfüpare ama hangisi hiç aklımdan çıkmayacak işte onu bilmiyorum.

Birini nasıl toparlarım diye düşünüyorum, diğerinde ise nasıl toparlanırım diye daha toparlanmadan nasıl birini toparlayabilirdim ki? Ben, bu demirliklerin arkasına girerken zihnimin fazla boş duracağını düşünüyordum, aksine normal hayatımdan daha fazla düşünür oldum.

"Oğlum, sana sesleniyor." Rasim Bey'in sesiyle odağını duvardan alıp ona çevirdim, arkasındaki görevliyi gösteriyordu.

Galiba avukatım gelmişti ve Adniye'm, ayağa kalkıp üstümdeki köyü yeşil penyeyi düzelttim, bence gayet düzgündüm. Görevliler kelepçeyi bileklerimi takıp kolumdan tuttular, nasıl kaçabilirdim? İnsan, sevdiğini görmekten kaçar mı hiç?

Sürekli bu odaya gelmek bir yandan gönlümü hoş etse de diğer yandan bir eziyet olduğu kesin. İçeriye girdiğimde Seda Hanım'ı gördüm fakat yanında Adniye yoktu.

"Adniye Hanım, nerede?" Yüzündeki yorgunluk beni epey şaşırttı.

"Adniye Hanım, istifa etti." Yüreğimdeki dağlar bir bir yıkılıyor, ben ise her yığıntının altında dakikalarca can veriyordum ve o acıyı her zerremde defalarca hissediyorum. Dağ gibi adamı yıkmıştı ve kendi bile görmeden çekip gitti.

Aslında, şu an burada olsa gitme diyebilir miydim? Desem bile evlenecek değil miyim ben? Hangi yüzle diyebilirdim. Neden bu kadar çaresiz kalıyorum, canım yanıyor.

"Peki... Neden?" Bütün hayal kırıklığım sesime yansımıştı, gizlemekten çekinmemiştim doğrusu. Zaten duygularımı saklamaya çalışan biri olmamıştım, bunun için şu an çabalamak benim için sadece saçmalıktan ibaret olabilirdi.

"Bilemiyorum, sabah mail attı ve bir daha mail adresine ulaşamadım." Gözlerim puslandı, ağlamazdım değil mi?

"Peki, Seda Hanım. Sizden bir şey isteyeceğim?" Seda Hanım, isteyeceğim şeyi beklercesine başını salladı.

"Ben, buradan çıkana kadar Zülfüpare Özbek'e hem maddi hemde manevi yardım da bulunmamı istiyorum. Onu her türlü insandan korumanı, herkese karşı; en azından ben çıkana kadar. Ona, benim evimi verebilirsin, ben çıkana kadar orada yaşayabilir, aslında ben çıktığım vakitte yaşayacakta neyse." Seda Hanım, her kelimemi başıyla onayladı;

"Feyyaz Bey, bu arada size müjdeli bir haberim var! Bir daha ki duruşma da suçsuz olarak yargılanacağınızı umuyorum. Adam, sonunda konuştu ve savcı sizin için olumlu cümleler kurdu." Gülümsedim, aslında buradan çıksam da başka bir mahzene girecektim, doğru ya.

"Ne güzel, peki bir daha ki duruşma ne zaman? Umarım, yakın bir vakittir." Gülümsedi.

"Evet, 12 Mart." Seda Hanım'ın gülümsemesiyle vedalaştık ve benden önce odadan çıkmasıyla kendimi sıkmayı bırakarak kirpiklerime kadar dayanmış göz pınarlarımı rahatça bıraktım, sadece yoruldum. Hani oruç tutarsınız ve akşam ezanına bir kaç dakika kalmıştır, onun mutluluğundaki hissi düşünün. İşte onu göreceğini düşündüğümde öyle bir mutluluk hissi kaplıyordu bedenimi, o ezan sesini duyduğumda huzur ve mutluluğu hissediyordum, onu gördüğümde. Şimdi ne yapacaktım ben? Kime bakacağım?

Zülfüpare, dedi iç sesim...

Zülfü...

Onunla içimi boğuluyordu. Sanki; lise de çok çalıştığım bir dersten düşük bir puan almışsındır ve bunu öğretmene bile kanıtlamıyorsundur, öyle çaresizdim. Kime dönsen taş, kime dönsen duvar!

"Hadi, çık!" Görevlinin sesiyle ayaklandım ve kapıdan çıktım, 2 gün sonra duruşmam vardı. Sonra ne yapacaktım, evlenecektim.

Zülfüpare ile anlaşmalı bir evlilik yapmak istemiyorum, evlilik benim için o kadar basit bir kelime değil en azından fakat beni sevmemesi için gerekli samimiyetsizliği ve soğukluğu ona göstereceğim. En azından ayrılmak istediğim de ses çıkarmaz diye umuyorum, öyle olur değil mi?

Hem babası bana söz vermişti. Rasim Bey, çıktığı vakit ilk duruşma da boşanacaktık, buna tutunuyorum.

...

13 MART

Yanı başımda oturan ve esmer tenine nispeten üzerinde beyaz bir elbise ile oturan Zülfüpare'ye baktım. Kahve bukleleri beyaz duvasının ardından sürekli önüne düşüyordu, imzayı atarken elinin nasıl titrediğini görseniz yüreğiniz titrerdi.

"Sana hayırlı bir eş olacağım, korkma." Sessizce kulağına fısıldasam da salondaki gürültü alkış sesi duymasına engel olmuştu.

"Ne dedin?" Sesindeki titreme bile gönlümü hoş ediyordu ve tebessümüme sebebiyet veriyordu.

Doğruyu söylemek gerekirse gelinlik çok yakışmıştı.

"Gereksiz bir şey söyledim." Başını salladı.

"Peki."

Karşımızda bir anda siyah kamerası elinde olan kız kardeşim belirdi;

"Hadi ağabey! Yengeme sarıl da bu günü unutmayalım." Elimi Zülfüpare'nin beline sardım, o da başını omzuma yasladı.

Kız kardeşimin kameranın düğmesine basmasıyla flaş patladı ve bu günü hiç unutmadık.

10/03/2020

Biraz az bir bölüm olsa da bence hoşunuza gidecek...

Desteklerinizi bekliyorum, lütfen okuduğunuzu belli edin.

Allah'a emanet olun...

Doğum günümü kutladığınız için teşekkür ederim...

Fi Sebilillah - TamamlandıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora