31

6.3K 510 101
                                    

"Sakin ol, sakin ol."

Kaçıncı kez 10'a kadar sayışıydı bu? İhtiyaç olmadığından kimsenin adını bilmediği o 15-16 basamaklı sayılara kadar ulaştığını düşünüyordu ama yine de vücudundaki o adrenalini, o heyecanı atamıyordu.

Kapşonunun hala başında olduğundan emin olarak bir kaç temkinli adım daha attı. Adamların gelip onu tekrar bulmasından korkuyordu.

Jungkook evden ayrılalı 1-2 saat oluyordu. Kimseye bir açıklama yapmıyordu, çünkü olaylar öyle bir hale gelmişti ki kendisinin de neler döndüğünden haberi yoktu.

Telefonunu kavgada düşürmüştü, bu yüzden abisini Jin Hyung'unun telefonundan aramıştı. Şimdi de arama yapmaya ihtiyacı vardı ve evden çıkarken Jin'in telefonunu çaktırmadan ödünç almayı da ihmal etmemişti.

Burukça gülümsedi. Bu eski samimiyetlerinden kalma bir hareketti ve aynı zamanda onları tekrar görmek için de bir bahane olacaktı.

En son abisini aradığında hastanedeydi; abisi şimdi işi olduğunu söyleyip -gecenin bir yarısı ne işiyse- görüşmeyi daha sonraya ertelemişti ama üzerinden tamı tamına 24 saat geçmişti ve bir kez bile aramamıştı.

Jungkook derinlerde bir yerde hayal kırıklığı yaşarken bunu sonuna kadar reddediyordu. O baş belası takım elbiseli adamdan mı etkilenmişti? O adam, abisinin ona asla zarar vermek istemeyeceğini, ona asla zarar da vermediğini söylediğinde inanmış mıydı cidden? Hastanedeyken abisini aradığında abisinin kendisi hakkında endişelendiğini falan mı düşünmüştü?

"Saçmalama," diye mırıldanıp kafasını iki yanına salladı. Defalarca kendisinden nefret ettiğini söylediği halde... Böyle bir şey olduğuna inanması için aptalın teki olması gerekirdi.

"Hyung, basketbol maçı yapalım! Seni bu sefer yeneceğim, okulda çok çalıştım~"

Jungkook abisinin henüz omzuna bile gelemezken her gün ısrarla, her defasında yenilse de...

Gözlerinin önüne gelen sahneyle birden afalladı. Nereden hatırlamıştı ki o günleri birden bire?

Abisi o gün sırf Jungkook daha fazla kendini yıpratmasın diye bilerek yenilmişti.

Evet, bir zamanlar birbirleri için her şeyi göze alırlardı. Jungkook sessizce güldü. Ne kadar tuhaf değil mi? Şimdi birbirlerinin canına kastetmişler gibiydi. Daha doğrusu... Jung Hyun, tek problemdi.

Bomboş kaldırıma oturup, arama yapmak için şifresi hala 1212 olan telefonu cebinden çıkartarak ekran kilidini açtı. Sol köşedeki arama yapma bölümüne girecekti ama nedense kendini bir kaç saniye içinde galeride buldu.

Onlar olmadan geçirdiği kayıp günleri nasıl telafi edecekti? Gerçi ondan önce cevap vermesi gereken başka bir soru vardı; kayıp günleri telafi edecek fırsatı bulabilecek miydi?

Bütün düşüncelerini bir kenara istifleyip galeriye göz atmaya başladı. Son zamanlarda çekilen 100'e yakın fotoğraf vardı, parti falan yapmış olmalılardı. Fotoğrafları hızlıca geçerken onları büyütme gereği duymuyordu; çoğu Tae Hyung'un anlamsız ifşa fotoğraflarındandı zaten, arada Hye Shin ve yüzleri pek gözükmeyen bir iki kız da kadraja girmişti ama hepsi bu kadardı.

Merak ettiği diğer şey müzikti. Onsuz yeni bir şarkı yazmışlar mıydı?

Ne yazık ki bunu Jin'in telefonundan öğrenmek mümkün değildi. O hiç bir zaman şarkılarını telefonunda barındırmaz, dünyanın parasını bayılsa da neredeyse telefonundan daha üstün bir müzik çalar alır, ona gözü gibi bakardı.

bangtan || jeon jung kookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin