37

5.7K 496 122
                                    

"Hey, yavaş!"

"Sen iyi misin?"

"Evet, evet..."

"O iyi mi?"

"İyi, kafasını çarptı sadece."

"Onu bırak, gerisini hallederiz."

Bedenimin sert zemine bırakıldığını hissettiğimde, gözlerimi yavaşça araladım. Başım öyle zonkluyordu ki, ışıklar bile beni rahatsız ediyordu. Beni tutan onlarca elden kurtulmaya çalışmıştım ama başım dönünce kendimi geri yasladım.

Gözlerimi yeniden kapatırken, Jin'e ait olduğunu analiz edebildiğim ses, bir süre böylece yatmamı emredip duruyordu.

Başka bir şey yapacak gücüm de yoktu zaten, bu emre seve seve itaat ettim. Bu kadar gürültü olmasaydı uyuyabilirdim bile ama en basitinden başımda zırlayıp duran bir Hyun Bi vardı.

Ah, hani aksiyon oranı yüksek bir olay yaşadığınızda beyniniz kendine özel bir savunma mekanizması geliştirir ve o anı size hatırlatmaz ya. Keşke bana da öyle olsaydı.

Ama aksi gibi her saniye zihnime kazınmıştı.

Hoparlör yerinden ayrılmadan saliseler önce, bana en uzak noktada bulunmasına rağmen bulunduğum yere doğru koşan ilk kişi Jungkook olmuştu. Beni çekmedi, tam tersine bana tutundu ve beraber onun koşuşunun getirdiği enerjiyle ileriye doğru savrulduk.

Sahneden aşağı düşmüştük.

Dolayısıyla dengemizi sağlayamayınca, yere düşerken kafamı çarpmıştım, bir de Jungkook'un üstüme tüm ağırlığını verdiğini hatırlıyordum, hepsi bu. Ama hepsi o kadar kısa sürede gerçekleşmişti ki, zihnim Jungkook'un mimiklerini, kemikli ellerinin bana sıkı sıkı tutunuşunu, adımı haykırmasını ne araya sıkıştırıp da önüme getiriyordu, kavrayamıyordum.

Midem bulanmaya başlamıştı ama umursamadan gözlerimi açtım. Dae Hyun yanımda bitmişti. "SANA GELME DEMİŞTİM, NEDEN BENİ BİR KEZ OLSUN DİNLEMİYORSUN?! EN BAŞINDA BURADAN GİTMELİYDİNİZ! SEN-"

Tamam, kafamın nasıl zonkladığını anlatmama gerek yoktu heralde. "Bağırma."

"AMA-"

"Bağırma dedim, Dae Hyun." Net çıkmasını umduğum sesim, beni kocaman bir hayal kırıklığına uğratarak titreşmişti. Beni yatırdıkları yerden doğrulmaya çalıştım ama çok sert düşmüştük, vücudumun belli bölgelerindeki ağrılar kendini belli etmeye başlamıştı bile.

"Kalkmaya çalışma." Net ve soğuk bir ses üzerine herkes sustuğunda sesin sahibini aradım. Jungkook, Jimin'in arkasında ayakta dikiliyordu ama bir adımda yanıma gelip yere çömeldi ve beni incelemeye başladı ama ben onun yüzüne bile bakamıyordum. "Nasıl hissediyorsun? Başın dönüyor mu?"

"Geçti, iyiyim," diye yanıtladım fakat şu an, değil düz bir çizgi üzerinde, iki ayağımın üzerinde bile yürüyemezdim. Etrafımda hiç bir şey sabit değil gibiydi. "Ben..."

"Endişelenme~ Ucuz kurtuldun!" Hobie'nin sesini duyunca gülümsedim. Ardından Him Chan da onu destekler bir cümle söylediğinde kahkaha atma ihtiyacı hissetmiştim. Biraz önce ölümüne kavga eden iki grup insan şu an nasıl bir arada sakince durabiliyordu?

"JUNGKOOK!" Nam Joon'un bağırışı, hafiflediğini düşündüğüm baş ağrımı yeniden harekete geçirirken dönüp o ikisine baktım. Jungkook elinin tersiyle yüzünün bir kısmını kapatıp küfretmişti. "Kahretsin."

Neler olduğunu anladığımdaysa, cidden hemen o an yok olmak istiyordum.

Jungkook'un alnının sol tarafından kalın şeritler halinde çenesine doğru inen kan, ürkütücüydü. Buradan kimse onu yapmış olamazdı.

bangtan || jeon jung kookWhere stories live. Discover now