Bölüm 10: "Bilinmezlik"

460K 16.2K 17.3K
                                    


Bölüm 10: "Bilinmezlik."

Boş sokakta savrulan yaprağın damarlarında konaklayan bir serçenin melül bakışlarını taşıyordum gözlerimde. Kırılgan ruhumun çırpınan kanatlarında, parmak uçlarımla tuttuğum azapları çaresizce iyileştiriyordum ama bunun için yeterli gücüm emiliyordu.

Lacivert uzun bornozuma sarılıp, kafamı da el küçük havlusuna sardıktan sonra banyodan çıkmış, yüzüme çarpan soğukla odama geçmiştim. Dolaptan çıkardığım iç çamaşırlarını giydikten sonra düz mor pijamaları üzerime geçirdim. Havluyla saçımın nemini almaya devam ederken, kendi sessizliğime gölge düşüren telefonun aniden çalmasıyla yerimde sıçramış sonrasında yatağın ucundaki montumun cebinden telefonu çıkarmıştım. Arayan Almila'ydı.

"Biraz daha bakmasaydın güvercinle haber gönderecektim," dedi Almila huysuz bir sesle. Sesinin altında yatan eğlenceli ton, yüzümde ufak çaplı bir gülümsemeye sebep oldu.

"Banyodaydım, aradığını duymadım," dedim havluyu başımdan sıyırırken. "Ne oldu?"

"Bir şey mi olması gerekiyor?" Arkadan Esma Teyze'nin huzur vaat eden sesini işittim.

"Öyle demek istemediğimi biliyorsun."

"Bebeğim tabii," diye geçiştirirken kafamı iki yana sallayarak derin bir nefes verdim. "Her neyse. Bak, bu gece seni kötü yollara düşürmek gibi dâhiyane fikirlerim var."

Huysuz bir homurtu dudaklarımdan dökülürken, "Lanet olasıca dâhiyane fikirler," diye homurdandım.

"Götümü ye," dedi umursamaz bir tonla. Bir an gerçekten kahkaha atacağım sandım ama sadece gözlerimi devirmeyi seçtim. "Bana bak. Şimdi o koca kıçını kaldır ve ben size gelene kadar bulduğun en güzel şeyleri üzerine geçir."

Dudaklarım itiraz nidaları dökmek için aralandığında kapanan telefonun sesiyle dudaklarımı büzdüm. Telefonu yatağın üstüne koyarken, Almila'nın lafını dinlemezsem başıma gelecek olayları süzgecimden geçirdim. Onun hiç susmayan çenesine tahammül edemeyeceğimi anladığımda kendimi bildim bileli var olan eski dolabımın karşısına geçtim. Rastgele bir pantolonu bacaklarımdan geçirip, koyu mor tişörtümü üzerime giyindim. Üşüyebileceğimi bildiğimden siyah ceketimi üzerime geçirip önümü kapadım. Hâlâ nemli olan saçlarımı üstünkörü ördükten sonra omzumun üstünden sırtıma döktüm. Saçlarımın kısalığına ve kâküllerimin varlığına hâlâ alışamamıştım, üstüne üstlük varlıklarına ait hatıralar kopmuyordu bilincimden.

Unutmak, hatırlayana kadardı.

Çalan zilin melodik sesini işittiğimde yatağın üzerinden kalkarak kapıya ilerledim. Kapıyı açtığım anda boynuma atlayan Almila'ya sıkıca sarıldım. Kollarını benden ayırıp şüpheci gözlerle koridora göz attığında, "Yok," diye mırıldandım. Onun varlığı olmasa da acıları tazeydi.

Almila kafasını bana çevirip sevimli bir gülümsemeyle bakarken, gözleri üzerimde itinayla gezindi. Kısa bir süre sonra kaşları çatıldı ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben sana o etekleri giy diye alıyorum ama hanımefendi sanki eteklerini mezara götürecek gibi pantolonları giymekte inat ediyor."

Almila'nın üzerindeki siyah, dizlerinin üstündeki elbiseye ve siyah deri cekete baktığımda belki ona biraz hak vermiş olabilirdim ama giymek istemiyordum. "Sevmediğimi biliyorsun," dedim anahtarımı cebime atarken. "Hem, sana yakıştığı gibi yakışmıyor bana."

ÇÜRÜK VİŞNE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin