BÖLÜM 27"KARA BÜYÜ"

2.7K 162 3
                                    

Herkesin korktuğu biri olmak aslında her zaman iyi bir şey olmaya bilir. örneğin ne kadar çok kişi sizden korkuyorsa o kadar çok düşmanınız vardır. bazı düşmanlar ise korkusunu gizleyerek korkusuzca gözlerime bakabilir. bu çabalarını taktir ediyorum, ama sonuç değişmiyor. ne kadar korkularını gizli bir kutuya saklayıp gözlerime korkusuzca bakabilseler bile ben o gizli kutuda ki korkunun kokusunu alıyorum. her ne kadar gizlenilmeye çalışılsa bile kimse bunu başaramıyor.....

lexisi ile konuşmamızdan tam 26 saat 16 dakika geçti. bu süre zarfında bir kaç kan torbası tükettim sadece o kadar hiç uyumadım gerçi uykumda yok zaten. lexi ile konuşmamızda son sözü söyleyen her zaman ki gibi yine bendim. lexi söylediklerime karşılık bir cevap vermeden gitmişti. bu tavrına biraz bozulsamda kısa süre sonra aklımdan kovdum. bundan daha önemli işlerim,düşüncelerim ve planlarım var. örneğin lucifer ın elinde ki silah ne? işte kafamı kurcalayan tek soru bu. lexiyi bile korkutan ne olabilir ki? onu geçtim lexinin beni bile tedirgin etmesine yol açan silah.....sanırım düşünmekten kafam patlayacak. oturduğum tekli siyah deri koltuğun kenarlarından elimi kaldırarak alnımı ufaladım. aklıma gelen en orjinal fikirlere gelirsek; *git o konsey salonunu yerle bir et ve o silahı yok et. *sakin kalmaya çalış ve doğru zamanı bekle. bu iki düşünce biçimim tamamen birbirine zıt. aynı melek ve şeytanın birbirleri ile tartışmalı bir şekli. sanırım bu sefer melek yanımı dinleyip sakin kalmalıyım. bu sefer öfkemin geri dönülmez zararları olabilir.

siyah deri koltuktan kalkıp yavaş adımlarla mutfağa gittim. sadece kan olan dolaba yöneldim. evde iki tane dolap var biri sadece insan yemekleriyle dolu ki emily vampir olmadığı için insan yemekleriyle de besleniyor ayrıca angel ve bende varım en azından ben ara sıra kurt ve cadı yanım için insan yemekleri yiyorum. kan dolu olan dolaptan bir poşet kan aldım. mutfak dolaplarından bir tane şarap bardağı aldım. kan torbasının tıpasını açarak şarap bardağının yarısına kadar doldurdum. kanı torbada içmekten hoşlanmıyorum. kendimi hayvan gibi hissetmeme neden oluyor. şarap bardağının ince tutma yerini işaret parmağım ve baş parmağımın arasına sıkıştırdım. salona dönerek koltukların arasında ki sehpaya bardağımı bırakmadan önce bir yudum aldım. bardağımı bırakarak tekli siyah deri koltuğun çaprazında bulunan kitaplığa ilerledim. ince uzun parmaklarımı kitaplarda dolandırdım. parmaklarım siyah kalın bir kitapta duraksadı. KARA BÜYÜ isminden anlaşıldığı üzere cadılarla ilgili bir kitap. parmaklarımı kitabın etrafımda birleştirerek kendime çektim. kitap iki elimin arasına düştü. üstü biraz tozlanmış siyah rengi griye dönmüş. üstünde ki tozları tün gücümle üfledim. bütün tozlar uçuştu. bir kaçı gözüme girdiği için gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. kitaplıktan uzaklaşarak sehpanın yanına döndüm. kitabı sehpaya bıraktım ve yere bağdaş kurarak oturdum. şarap bardağında ki leziz kandan bir yudum daha aldım. evde ki herkes uyuduğu için sessiz olmaya gayret ediyorum. neredeyse sabah olmak üzere ama genede zorla uyandırılmış huysuz vampirler ve bir adet peri çekebilecek durumda değilim. 

siyah kalın kitabın bir o kadar daha kalın kapağını açtım. ilk sayfasını çevirdiğim de bir sayfa da şekilli resimler bir sayfada latince kelimeler yazıyordu. kelimelerden pek bir şey anlamadığım için resimlere baktım. resmin ortasında pentagram çizilmiş üzerinde ateş yanıyor, pentagramın ortasında yüzü seçilmese de vampir dişleri belli olan siyah saçlı bir kadın duruyor sakin durduğu söylenemez etrafa saldırıyormuş bir biçimde duruyor, pentagramın çevresinde yine dört adet kişi ikisi erkek ikisi kadın ellerini havaya kaldırmışlar. bir şeyler söyledikleri belli ama yine yüzleri belli değil. resimden bakışlarımı ayırıp tekrar latince kelimelere döndürdüm. ince parmaklarımı kelimelerin üstünde gezdirdim. parmaklarımı kitaptan ayırdığımda kelimeler anlayacağım dile döndü. bu durumu tuhaf karşılamadım. ne yani bir cadı,kurt ve vampirim tuhaf karşılanacak onca şey varken bu küçücük durumu tuhaf karşılayamıyorum.  aklımda ki düşünceleri sonlandırıp büyüyü okumaya başladım.

VAMPİR LANETLEME

vampir lanetleme büyüsü oldukça tehlikeli ve zor bir büyüdür. bunun için en az dört cadı veya büyücü gereklidir önce kutsal bir toprağa pentagram çizilmelidir vampiri pentagramın içinde zapedebilmek için etrafına ateşi çağırın ve büyü sözlerini okuyun. bu büyü yapılan vampirin kalbinin üzerinde uzun bir kesik oluşur ve kesik kapanmaz. kesik acı vererek bedeni çürütür ama öldürmez bedenin içi dışı çürür ama asla öldürmez. bu büyüye mağrus kalmış kişi kalbini sökse bile ölmez ve sonsuza dek acı çeker büyü sözleri şöyledir; lamia, et hoc in aeternum, et in laqueum damnatum sit in aeternum, per passionem putridum. 


oldukça değişik bir büyü ama bu büyü kitabının emily nin evinde ne işi olduğunu çözmüş değilim. tama ufak tefek büyüler yapabildiğini söylemişti ama ufak tefek bu kitapta kara büyüler var. cadılıkda mastır yapmış olmasam da kara büyüyü en bilgili ve en güçlü cadıların yapabildiğini biliyorum. bu büyüleri yaparken ben bile zorlanırım. diğer sayfaya geçerken sehpanın üzerinde bulunan şarap bardağımdan bir yudum daha kan içtim. kitaba geri döndüm.


********************************************************


güneş ışıkları saçlarıma vururken sarı saçlarımı biraz daha aydınlattı. büyü kitabının kalın kapağını kapattım. bir sürü büyü öğrendim kurt zehrini iyileştirme, vodoo büyüleri, ölen birini diriltme ve daha bir sürü.... en çok ilgimi çeken ölen birini diriltme öncelikle dirilteceğimiz kişinin ölümünden en fazla 24 saat geçmiş olmalı büyüyü yaparken de bir başkasından vazgeçmemiz lazım yani eğer ölen kişiyi diriltirsek sevdiğimiz iki kişi onun yerine ölecek. bu bir nevi takas gibi bir şey o iki kişi ne zaman ölür bilinmez. belki bir kaç yıl sonra belki de bir saat sonra baya ürkütücü bir büyü. kötü olan ise hayatın da ne kadar kara büyü yaparsan kalbin bir o kadar kararıyor ve kara büyü seni ele geçiriyor bir nevi bedenini aklını yönetiyor bu....korkunç. boynumu yanlardan çıtlatarak bitmiş şarap bardağıma baktım. bir tane daha içsem fena olmaz. yerden kalkarak sehpanın üzerinde ki büyü kitabını alarak kitaplıkta ki eski yerine koydum. geri dönüp sehpanın üzerinde ki şarap bardağımı alarak mutfağa girdim. dolapta ki poşet kanlardan bir adet çıkararak tıpasını açtım ve bardağa döktüm. poşeti dolaba geri koydum. elimde şarap bardağımla yavaş adımlarla yukarı çıkıp odama girdim. bir duş alsam fena olmaz. odamda ki banyoya girdim. küvetin tıpasını takarak suyu açtım. bir yandan da elimde ki kanı kafama diktim. banyom dan çıkarak bardağı odamda ki aynalı şifonyerin üstüne bıraktım.banyoma geri girdim üstümdekileri çıkarıp sepete attım. küvetin dolduğunu görünce çeşmeyi kapattım. küvete köpük oluşturan şeylerden döktüm ve küvete girdim. işte aradığım huzur.

SADİST MELEZWhere stories live. Discover now