KİRLİ DANS

450 10 1
                                    

Annemden izin almak biraz sancılı bir süreç olsa da başarmıştım ve saat tam 8'i vurduğunda beklediğim beyaz araba kapının önüne çekti. Nedense heyecanlıydım hatta titriyordum bile denebilirdi. Nefes arabadan inip kapımı açtığında arabaya bindim. Araba tekrar hareket ettiğinde ikimiz de sessizdik. Gözünü yoldan ayırmıyordu. Ben de arada bir göz ucuyla onu kesmekten başka bir şey yapamıyordum. Sonunda dayanamayıp sessizliği bozdum.

''Tam olarak nereye gidiyoruz?''

''Lüks bir otelin restorantına.''

''Orada kimler olacak?''

''Sosyeteden isimler, belki birkaç ünlü iş adamı ve Poyraz da gelecek.''

Eski sevgilimin adını anmasıyla gerilmiştim. Poyraz'la ayrılalı olmuştu baya ama yine de benim yerime başkasını tercih ettiği gerçeği beni sinirlendiriyor ve geriyordu. İkinci plana atılmaktan nefret ederdim.

''Ailen de mi orada olacak?''

''Evet.''

''Yani beni ailenle mi tanıştıracaksın?'' ağzım kulaklarıma varmıştı sanırım. Yoldan gözünü ayırıp bana kısa bir bakış attı.

''Neden bu kadar sevindin?''

''Ne bileyim... yakında istemeye de gelirsiniz herhalde.''

Espri yapmıştım ama Nefes gülümsememişti bile. Tekrar sessizliğe gömülmüştük. Kocaman parlak otelin kapısına geldiğimizde ikimizin de kapıları başkaları tarafından açıldı. İndikten sonra Nefes'in anahtarı valeye verişini izledim ve yanıma gelip elini belime koyup beni yavaşça itti. Az daha düşüyordum.

Dönüp dudaklarımı kıpırdatmadan ''İtmesene.'' Dedim.

''Hiç mi dengen yok senin?'' dedi resmen burnundan soluyarak. Bir sürü fotoğrafçının arasından geçiyorduk ve o 10 cm topuklu ayakkabıların üzerinde bacaklarım jöle gibi titriyordu. Bir anda eli beni itmeyi bırakıp tam olarak belime sarıldı ve deyim yerindeyse bütün dengemi ele geçirerek beni yürütmeye devam etti. Zaten kolu belime sarıldığı anda bende ipler kopmuştu nereye yürüdüğümü bile göremiyordum adeta. Midemde kelebekler uçuşuyordu. Kapıdan girdiğimizde elini çekti ve kapıda duran adam ve kadına uzattı.

''Merhaba,'' dedi gayet farklı bir sesle. Kadının elini dudaklarına götürüp öptüğünde takdir ettim. İstediğinde tam bir centilmen olabiliyordu. ''Sevgilim, Deniz. '' diye tanıttı beni ben de uzanıp ellerini sıktım. Sonra yolumuza devam ettik. İçerisi birbirinden güzel kıyafetli kadınlarla doluydu. Ve takım elbiseli adamlarla.

Görevlinin bize eşlik etmesiyle masamıza kadar geçirildik. Masadakiler de ayağa kalkıp Nefes'in elini sıkmak için resmen kavga ediyorlardı. Bu çocukta bana anlattığından fazla bir şeyler vardı eminim.

''Derin bey,'' dedi yanından geçtiğimiz 40'lı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim bir adam. Nefes o tarafa dönerken beni de döndürdü ve adamla koyu bir sohbete daldı. Tam olarak neden bahsettiklerini anlamasam da sanırım babasının işiyle ilgili bir şeydi.

Bölmeye çekinerek birkaç dakika öylece dikilsem de sonunda Nefes'in kulağına yaklaşıp ''Lavaboya gitmeliyim diye fısıldadım. Yüzünü bana çevirdiğinde sinirli yüz ifadesinin üzerine inen nazik maskeyi net bir şekilde görebildim.

''Bir yere takılma ve olabildiğince az konuş.'' Diye mırıldanıp belimi bıraktı. Adamın öyle yoğun bir karizması vardı ki resmen eli bedenimi terk ettiği anda boşlukta hissetmiştim. Olabildiğince yavaş ve küçük adımlarla yürüyerek sora sora lavaboyu buldum. Topukluların üzerinde asaletle süzülen kadınlar vardır ya hani? Kadınların bile dönüp baktığı, o ben değildim işte. Bana da bakıyorlardı ama bu at gibi yürüyen gerizekalı da kim? Der gibi. Lavaboya kendimi atmayı başardığımda aynanın karşısına geçip ellerimi tezgaha dayadım. Yüzüm bembeyaz olmuştu ve titriyordum. Bu kadar heyecan ve stres kesinlikle bünyeme zararlıydı. Yüzüme su çarptığım anda makyajlı olduğumu hatırladım. Şu an aklıma gelen bütün küfürleri sıralamak istiyordum resmen. Ama ağzımdan sadece sinirli bir hırıltı yükselmişti. Yüzüm gözüm mahvolmuştu. Gerçi zaten bir rimel bir ruj sürmüştüm ama onlar da akmıştı. Yanımda da yedek malzeme yoktu.

BENİM KÜÇÜK SEVGİLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin