FAL

326 8 1
                                    


Uzun zamandır ilk defa erken kalkıyordum, çünkü bugün okul başlıyordu. Lise bitmişti ve üniversitenin çömezi olmaya hazır olduğumu sanmıyordum ama yapacak bir şey yoktu.

Telefonumu elime aldım ve Nefes'ten gelen onlarca mesaja ve cevapsız aramaya göz attım. Bowling günü benim için son olmuştu. Ben böyle bir dünyanın parçası olmak istemiyordum. Bir sürü kadın, mafya babası gibi davranan bir erkek... ona tutulmaya başladığımın farkındaydım ve bunun olmasına izin veremezdim. Kendimi bu kadar aşağı çekemezdim. Ben daha iyisini hak ediyordum. İç çekip aramaları ve mesajları okumadan sildim. Belki Poyraz'a o günkü yalanımı söyleyecekti ama kimin umrunda? Yalanı hayatımdan çıkarmam gerekiyordu bir noktada. Yoksa her şeyin yüzüme gözüme bulaşacağını hissediyordum.

Dolabımın karşısına geçtim ve ilk izlenim için güzel giyinmem gerektiği kanısına vardım. Yine de fazla abartmaya gerek yoktu. Şort ve tişörtümü üzerime geçirip makyaj masamın karşısına oturdum. Isınan düzleştiricimi elime alırken Nefes'in saçlarımın düz olmasını sevmediğini hatırladım, ama bunun ne önemi vardı?

Hazırlığım bittikten sonra babamın ve kardeşimin bana verdiği kolyeyi aynamın ucunda asılı gördüm. Bu kolyeyi asla çıkarmazdım. Nasıl olmuştu da bir süredir takmayı unutmuştum?

Kolyemi boynuma taktıktan sonra aynada kendime gülümsedim- ya da en azından denedim.

Çantamı omzuma asıp mutfağa yöneldim. Yine mısır gevreği... annem hala dönememişti memleketten. Anlaşılan dayımın hastalığı ağırdı. İlk başlarda evde tek başıma olmak hoşuma gitse de şu anda çok boş ve korkutucu geliyordu. Annemi özlüyordum... yalnız olmak istemiyordum. Zaten hep yalnızdım. Birkaç gündür İrem'le de görüşmemiştim. O beni aramıştı ama cevap veremeyecek kadar moralim bozuktu. Belki de bana kırılmıştı bilmiyordum.

Boş kaseyi lavaboya atıp evden çıktım. Eve gelince yıkardım belki.

Otobüs durağına varmak için bu defa koşmam gerekmiyordu. Zaten fazla uyuyamıyordum bu ara, o yüzden erken bile kalkmıştım.

Saat erken olduğundan fazla dolu değildi. Arkaya doğru ilerleyip bir bayanın yanındaki demire tutundum. Heyecanımı zar zor hissedebiliyordum, içim boştu anlamsız bir şekilde. Az sonra otobüs bir durakta durdu ve birkaç kişi daha bindi. Dikkatsizce etrafıma bakınırken binenin Nefes olduğunu ikinci bakışımda fark ettim.

Gözlerimin ardına kadar açılmasına mani olamadım. Yanıma gelip tutunmak için benim tutunduğum noktayı seçti. Elini elimin üzerine koymuştu.

"Hava da çok sıcak değil mi?" dediğinde sinirlerime hakim olmaya çalışarak elimi elinin altından çektim. Ama otobüs de tam o an hareket ettiği için dengemi kaybedip pat diye yere oturdum. Ağlayacak hale gelmiştim resmen. Nefes'in de gülmeye başlaması üzerine tuz biber ekmişti.

"Ne gülüyorsun?" diye bağırdım sertçe.

Gülümsemesi azalmamıştı bile. Eğilip elini uzattı ama ben tutmayı reddedip kendim ayağa kalktım.

"Bu saatte nereye gidiyorsun?" diye sordu daha alçak bir sesle. "Seni camdan görmesem boş evine gidecektim."

"Bazılarımızın gideceği bir okulu var."

"Benim de var."

"Mezun olduğunu sanıyordum." bölümünü bilmiyordum ama okulu bitirdiğini biliyordum.

"İkinci bir eğitimin kimseye zararı olmaz."

Suratımı asarak sustum.

Bana iyice yaklaşıp kulağıma doğru fısıldadı. "Telefonlarımı açmamanın cezasını bilmiyor musun?"

BENİM KÜÇÜK SEVGİLİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin