9.Bölüm - Nil'in Evi

771 75 24
                                    

Merdivenlerin bitmesini hiç istemiyordum ama ikinci kata gelince durdu ve kapıyı çaldı. Kapıyı açan annesiydi. "Oğlum hoş geldin." dedi ve ekledi, "Çok özür dilerim üzerine su döktüğüm için." Mahcup bir ifade vardı yüzünde.

"Yok teyzeciğim sorun değil. Ben de biraz istemsizce sesimi yükselttim size karşı kusura bakmayın." Önce ben girdim içeri ayakkabılarımı çıkararak, sonra da Rüya. Salona geçtik. Ben üçlü koltuğun sol köşesine oturdum, Rüya da sağ köşesine. Zaten salonda iki tane de tekli koltuk vardı. Küçük ve şirin bir evdi. Kapılarından anladığım kadarıyla iki odası vardı. Acaba Rüya hangi odada kalıyor ve hangi yatakta uyuyor diye merak ettim.

"Oğlum sen gel banyoya gir. Şofben açık sıcak su geliyor. Duşunu al iyice temizlen. Ben sana temiz havlu da koydum oraya." Yerimden kalktım ve teyzenin eliyle işaret ettiği kapıdan içeri girdim. Banyo ve tuvalet iç içeydi. Mavi beyaz fayanslarla kaplıydı duvarları. Bir de banyo dolabı vardı, büyük ihtimalle Rüya'nın tarakları falan vardı içinde. Ona ait bir parçaya sahip olma arzusu belirdi içimde. Kendime hakim olamayarak dolabın kapağını açtım. Siyah saplı saç fırçasının üzerinde birikmiş uzun siyah saç tellerini dikkatlice çıkardım ve koklayıp cebime koydum. Farklı bir kokusu vardı saçlarının, lavantayla karışık anason gibiydi. Bunlar onun saçlarıydı biliyordum çünkü onun saçın her telini ezberlemiştim artık.

Üzerimi çıkarıp duşa girdim. Temizlendikten sonra kurulandım ve üzerimi tekrar giydim. Elimle saçlarımı geriye doğru doğru tarayıp kapıyı açtım. Çıktığımda elinde çay bardağıyla beni bekliyordu Rüya. Bir de şeker tabağı vardı elinde kaç şekerli içtiğimi bilmediği için şekeri tabağıyla birlikte getirmişti. "Buyurun içiniz ısınsın." diyerek bana doğru uzattı çay bardağını. İçimin ısınması için gözlerimin içine bakması yeterliydi halbuki.

Elinde tuttuğu şeker tabağından iki tane küp şeker alıp çayımı karıştırırken gözlerinin içine baktım. O an kendimden geçmiş, dakikalarca çayımı karıştırmışım. "Daha ne kadar karıştırmayı düşünüyorsunuz?" diye sorunca gülümseyerek Nil, kendime geldim.

"Pardon dalmışım." dedim ve koltuğa oturdum.

"Fazla derine dalmayın bu sefer ben bile kurtaramam sizi." Gözlerinin karasına dalmak, mavi okyanuslara dalmaktan daha güzeldi ve bir o kadar da tehlikeli... Çünkü ne kadar derin olduğunu, içinde beni nelerin beklediği belli değildi.

'Gözlerinde boğulmak, bir daha hiç karaya adım atmamak, seninle nefes almak istiyorum.' demeyi çok istediğim halde sustum.

"Evet canımı size borçluyum. Karşılığında canımı almak isteseniz bile hayır diyemem." dedim ve çayımdan bir yudum aldım. Şekeri az gelmişti. Cam sehpanın üzerinde duran tabaktan bir kaşık şeker daha aldım ve çayımı tekrar karıştırdım. Bu sefer gözlerine bakmadığım için kısa sürdü çayımı karıştırmak.

"Çayı tatlandırmak kadar kolay olsaydı keşke hayatı tatlandırmak." dedi ve duvardaki erkek fotoğrafına bakarak iç çekti.

Simsiyah bıyıkları ve hafif dalgalı saçları vardı adamın. Özellikle gözleri Rüya'ya benziyordu. "Baban mı?" diye sordum geriye yaslanarak.

"Evet babam, rahmetli babam." Bana cevap verirken gözleri hala duvardaki fotoğraftaydı. Özellikle kafasını bana doğru çevirmiyordu, çünkü gözlerinin dolduğunu görmemi istemiyordu. Ama ben fark etmiştim çoktan...

"Başınız sağolsun. Sizi çok iyi anlıyorum çünkü ben de annemi kaybettim."

Bana doğru döndü. "Sizin de başınız sağolsun." Artık ağladığını gizlemiyordu. Eliyle sildi gözyaşını. "Babam ilk aşık olduğum adamdı. Zaten benim sevdiğim herkes çekip gidiyor." Cümlenin sonunu duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta ve bu kaynar sular kurduğum hayalleri eritmişti bir anda.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mavi GözyaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin