Bölüm 26 | Yeni Romantikler

1.1K 70 2
                                    

Taylor Swift- New Romantics

"Bıraktım öylece onu." Histerik ve saçma bir kahkaha daha attığımda Sıla kafama vurmuştu.
"Gerizekalısın sen." O da benimle birlikte kahkaha atmaya başladığında karnımı gülmemek için tutmuştum. Barsı söylediklerinden sonra orda öylece salakmışım gibi bırakmıştım. Sıla arkama geçip saçımı örmeye başladığında onu itmiştim.
"Acıtıyorsun!" gözlerini umursamazca üzerime dikip konuştu.
"Sıkı olması gerekiyor." Köy ağalarını aratmayan tavırları gülmeme sebep oluyordu. Yatağın karşısındaki aynaya bakıp yatağa atladım. Angelina jolie' yi aratmamaya çalışan hareketlerimle havada uçmuştum. Aynada bir müddet kendime bakıp yatak başlığına bacaklarımı koydum. Sıla da yanımda aynı pozisyonu aldığında birbirimize bakıp kıkırdamaya başlamıştık.
"Sıla o çocukları hatırlıyor musun?"
"Hangilerini?" Yüzündeki büyük sırıtmasından da hatırladığını anlamıştım. X barın saçma çetesinden bahsediyordum.
"Harbiden niye üstleri yoktu onların?" Tekrar kıkırdamaya başladığımda bana eşlik etmişti.
"Adan o kadar kası nasıl yapmış lan?" Kabalaştığımda sırıtmıştı.
"Ben şeettim onu ben." Elime vurup tekrar konuştu.
"Şu şeetme lafını bana da alıştırdın." Gülümsemekten ağrıyan dudaklarıma dokundum. İşte şimdi Barbie bebeklerin sıkıntısını anlıyordum. Belki de senelerce aynı sırıtma suratlarındaydı. Ayağa kalkıp dolabıma koştum. Çok beğenerek aldığım tişörtü Sılaya doğru tutup bekledim. Buraya döndüğünde yüzündeki gülümseme büyümüştü.
"Aa vizon rengi." Suratım bir anda düşerken bağırdım.
"Bizon ne lan!" Cidden Bizon kahverengimsi olurdu. Bu bildiğin pembeydi işte.
"Ay Yankı!" Ezikleyici bir bakış attığında gözlerimi devirdim. Odamın kapısı çalındığında içeri Doğan girmişti. Gözlerimi kısıp ona baktığımda başını yere eğmişti.
"Lunaparka gideceğiz."

"Ben yokum." Dedikten sonra kendimi yatağa attım. Onunla biryere gitmek istemiyordum. Başını kaldırıp bana baktı.
"Tüm grup gidiyoruz Yankı." Başımı hafifce salladım.
"İstemiyorum." İtirazlarıma sinirlenmişti.
"Ya gel işte." Sılanın yakınışlarına bakıp gülümsedim. Biraz düşündükten sonra konuştum.
"Bars da gelirse gelirim." Doğan gözleri irileşirken omuz silktim. Barsı asla çağırmayacağını bildiğim için bunu söylemiştim.
"Tamam gelsin." Hiç itiraz bile etmeden onayladığında şaşkınca ona döndüm. Oldukça masum görünüyordu. Tam mıncırmalık yanakları 'Beni mıncır!' diye bağırırken yanına gittim.
"Şaka mı yapıyorsun?" gözlerini gözlerime sabitleyip konuştu.
"Fikrimi değiştirmemi istemiyorsan zorlama." Sert çıkışı beni zorlarken kasıldım.
"Dalya seninle kalacak. Anlaşmıştık." İfadem değişmemişti. Daha önce Dalyayı yanıma alabileceğim konusunda Doğanla anlaşmıştık fakat annemin haberi bile yoktu.
"Annenle konuştum." Nefesimi hızla dışarı verirken dolabıma yöneldim.
"Çabuk olun." Çıkmadan önce söyledikleri beni harekete geçirirken vizon rengi tişörtümü aldım. Sıla odadan çıktığında sıfır kol tişörtümü giyinip üzerimde duruşuna baktım. Üzerindeki siyah renkli kocaman X harfi aklıma Barsın gelmesine neden olurken gülümsedim. Siyah pantolonumu da giyindikten sonra küçük aynamın yanına oturmuştum. İlk defa kendime özenmek istiyordum. Her zaman var olan maskaramın üzerine eyeliner çekmiştim. Vişneli parlatıcımı da sürdükten sonra küpelerimi takmıştım. İlk defa güzel görünüyordum. Yani hiç yoktan önceki halime göre. Odamdan çıktığımda mutfağa gittim. Dalya ve Sıla pek iyi anlaşamıyorlardı. Dalya bana da bir bardak su uzattığında parlatıcımı umursamadan kafama dikmiştim. Çenemden aşağı süzülen su damlaları herkesin gülmesini sağlarken Doğan elini çeneme sürtmüştü. Sakince yerine geçtiğinde ona bakıyordum. Koşarak kapıya çıktığımda Adan ayakkabı bağcıklarıyla uğraşıyordu. Ona gülümseyip yanına oturdum. Ayakkabılarımı bağlarken yaşlı kilolu neneler gibi göründüğüm gerçeği yüzüme Adan tarafından vurulurken umursamadım.
"İsminin anlamı ne?" Herzaman merak ettiğim soruyu sonunda sorabilmiştim.
"Deniz kenarı."
"Güzelmiş." Ayakkabılarını asla bağlayamayacağını anladığımda sılaya seslendim.
"Kız, gel herifine bak!" Sıla buraya doğru salına salına gelirken sehpanın kenarına ayağını vurmuştu. Yerinde zıplarken Adana çaktırmamaya çalışıyordu. Suratına tekrar gülümsemesini takındıktan sonra Adanın ayakkabılarını bağlamaya koyulmuştu. Benim aksime hiç de nene gibi görünmüyordu.
"Hadisenize ya!" Doğan salona girdiğinde konuşmuştu.
"Arkandan geliyorum." Bu Doğan dilinde 'Söylenmelerinden bıktım artık git yeter' demekti. Kapıyı açıp çıktığımda söylediği gibi birkaç saniye sonra yanımda bitivermişti. Üzeri açık bir araba gördüğümde Doğana döndüm.
"Yeni." Ben sormadan cevaplamıştı. Eski arabasında da yaptığım gibi kapısını açmadan atladığımda başını iki yana sallayıp sırıtmıştı. Dalya hemen arkamızdan gelip arkaya yerleştiğinde Adan ve Sıla da gelmişti. Araba çalışır çalışmaz Doğanın bana yaptıkları aklıma gelmişti. Korktuğumu bilmesine rağmen yine de hızlandırmıştı arabayı. Onun aksine şimdi yavaş gidiyordu. Barsa mesaj atmıştım. Sadece gördüğünde gelip gelmeyeceğini bilmiyordum. Lunaparka gitmeden önce birçok yere uğramıştık. Normalde bir saatte ulaşabileceğimiz lunaparka ikinci saatin sonunda varabilmiştik. Arabanın giremeyeceği bir alana geldiğimizde durmuştu. Arkamdakileri beklemeden ayaklandım. Gözlerimle Barsı ararken sonunda onu görebilmiştim. Elektrik direğine dayadığı sırtı, güzel saçları ve sabahtan beri onu arayan gözlerimle buluşan suratıyla güzel görünüyordu. Aynı gülümsemeyi suratıma takınarak yanına ilerledim. Ona ulaşıp sarıldığımda Sıla arkamdan gelmişti.
"Siz misiniz yeni romantikler?" Söyledikleriyle Barsın bakışları gökyüzüne dikilirken başımı yere eğmiştim. Kıkırdayarak yanımızdan uzaklaşıp Adana bizi göstermişti. Suratım kızarmaya başlarken bende yüzümü gökyüzüne kaldırmıştım.
"Biz gidiyoruz!" Doğanın sert ses tonunu duyduğumda arkamı dönüp onayladım. Tekrar Barsa döndüğümda konuşmaya başladı.
"Sırf senin için."
"Biliyorum." Doğanla iyi anlaşamıyorlardı ve ben hala bu buluşmanın olduğuna inanamıyordum. Uzun bir yürüme mesafesi gördüğümde sevinmiştim. Hiç yoktan Doğanın iğnelemeleri olmadan yürüyebilecektik. Suratımdaki Barbie gülümsemesi ile ilerlerken Bars da yanımda ilerliyordu. Ağzında duran sigarasını tutup yere attıktan sonra ezmiştim. Bana öylece bakıyordu.
"Neden yaptın?" Omuzlarımı dikleştirip konuştum.
"Kullanamayacağını söylemiştim." Sert bakışları yumuşarken sonunda gülebilmişti.
"Yellozumu kaçırttığına inanamıyorum." İntikam almak istercesine söylediklerine kaşlarımı çattım.
"O da yelloz olmasaydı." Küçük çocuk savunmasından birine daha çattığımda sırıtmıştı. Eline vurup konuştum.
"Şurda ne güzel yürüyoruz, sen yelloz diyorsun!" Sinirli ses tonumu ayarlamaya çalışırken beni kendine çekip sarılmıştı. Kollarımı sebepsizce ona dolarken gülümsüyordum.
"Sen neden yelloza 'Hatunun' olduğumu söyledin ki? Asıl sen kaçırttın onu." Değişik soruma karşılık konuştu.
"Çünkü seni seçtim." Söyledikleri beni oldukça etkilerken başımı yere eğdim. Beynimdeki nefes alışverişlerin metalik uğultusunu duyabiliyordum. Böyle etkili bir cümleyi bile rahatça söyleyebilmesi kendine olan özgüveninden kaynaklanıyor olmalıydı.
"Neden beni seçtin?" Dudaklarımdan dökülenler farklı bir çıkış ararken tek istediğim yön burasıydı. Sakince elimi tuttuktan sonra ilerlemeye devam etti. Ellerimize bakıyordum. Kararan havayla birlikte parlıyorlardı sanki.
"Çünkü farklısın. Çünkü farklı hissettiriyorsun. Aslında sen tam benim olmalıksın." Söyledikleriyle gözlerim irileşirken ilk defa kollarımı boynuna doladım. Sarılmama karşılık verirken gülümsüyordum. Hızlı nefes alışverişini ve mekanki bir sesle gülümseyişini duyduğumda gözlerimi kapattım. Her hareketi beni yatıştıyordu. Telefonum olaya şimşek gibi dalarken suratım düşmüştü. Doğan arıyordu ve iğneleme dinlemek istemiyordum. Açmak yerine Barsın tekrar elinden tutup ilerlemeye başladım. Az önce söylediği şeyler kalbimde dolanırken yerimde heyecanla zıpladım. Bana bakıp gülümsemişti. Lunaparkın girişine ulaştığımızda ilgimi çeken ilk şey yaklaşık yüz tane kırmızı kalp şeklinde balonların toplu şekilde bir yerde durmasıydı. Balonları tutan kişiye döndüğümde korkuyla birkaç adım geriledim. Barsın koluna yapışırken o başıma pir öpücük kondurduktan sonra neden korktuğumu bulmaya çalışıyordu.
"Lütfen gidelim burdan." Sessiz söylediklerime başını sallayıp beni kendine çekerek ilerlemeye başladı. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Kaşlarını çatmıştı. Yüz balonlu adam ucuna bağladığı demirle buraya geliyordu. Bir anda çığlık atıp Barsın üzerine doğru uçuşa geçtiğimde hala buraya geliyordu. Çığlıklarım artarken Bars hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gözlerimden birkaç damla yaş süzüldüğünde Bars kendini önüme atıp etrafdan gelecek çok büyük tehlikeleri bekliyor gibiydi.

Yüzündeki iğrenç boyalarla buraya doğru gelen adamla başa çıkamayacağımı anladığımda öne atılıp yerdeki taşı aldım. Palyaçoya attığımda adam diz kapağına gelen taşa şaşkınlıkla bakıyordu.
"Defol git manyak!" Bir yandan ağlayarak söylediğim cümlelere karşılık birkaç insanın küçümser bakışları üzerime dikilmişti. Palyaço ondan salak gibi korktuğumu bilmesine rağmen yanıma gelmeye devam etmişti. Haketmişti attığım taşı. Etraftaki kahkahalar yükselirken Barsın sert bakışlarını görenler susuyordu. Palyaço benden uzaklaşırken Barsın kolları arasında ilerliyordum. Lunaparka girdiğimizde grubu görmüştük. Adan ve Sıla pamuk şekerleriyle birlikte birbirlerine birşey anlatırken Dalya Doğanı dürtüp devasa heykeli gösteriyordu. Doğanın gözleri sabitti. Barsın suratını delmek istercesine attığı bakışları birleşmiş ellerimize dikilmişti. Başımı yere eğip yanına ilerlemeye başladım. Bars çenemden tutup başımı yukarı sabitlediğinde kaşları çatıktı. İstediği gibi başımı dik tuttuğumda Doğan bakışlarını kısmıştı. Yanına ulaştığımda kolumdan tutup yanına çekmişti.
"Şunlara bineceğiz." Biryeri gösterdiğinde bakmamıştım bile. Yanyanalarken aralarındaki çekişme büyüyordu. Beni çekiştirmeye başladığında ellerimle kolunu yavaşça çekip Barsın elini tuttum. Hareketimi görür görmez sert bakışlarıyla birlikte Dalyanın yanına gitmişti. Hepsi oldukça tehlikeli bir oyuncağa doğru ilerlerken yönümü değiştirip oldukça sakin olan birşeyin önüne geldim. Çalışıp çalışmadığından bile emin değilken koşup oturmuştum bile.

Bunlar küçük çocukların bile binmek istemediği sadece yerinde öylece gezinen cinsten benim gibi korkakların kullanacağı türden bir oyuncaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bunlar küçük çocukların bile binmek istemediği sadece yerinde öylece gezinen cinsten benim gibi korkakların kullanacağı türden bir oyuncaktı. Bars tam yanımda durana bindikten sonra öylece bana bakmaya başlamıştı. Gözlerini hiç ayırmadan üzerime diktiğinde ellerimi çenemin altına dayayıp gülümseyerek onu incelemeye başladım. Yüzünün her noktasında dolanan gözlerimi gözlerine sabitlediğimde konuşmuştu.
"Sanırım bu çalışmıyor."

SİYAHLI | Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin