24/1: #Gelecekten Gelen#

10.3K 492 42
                                    

Multimedya: Lana Del Rey - Shades Of Cool

+26K için teşekkür ederimm. 😊💕

24/1: #Gelecekten Gelen#

ΩOylumΩ

Elimdeki fotoğrafa daha dikkatli baktım ve mazinin tüm beynimi ele geçirmesiyle gözlerimden bir damla daha yaş aktı.

Özlemiştim onu, hem de çok özlemiştim. Ama bir ölüyü diriltmek Tanrı'dan başkasının başarabileceği bir şey değildi ki onu yeniden yanıma getireyim.

Fotoğrafı, elimdeki tahta kutuya koyup kutuyu kilitledim ve onu da çekmeceye yerleştirdirdim. Gözyaşlarımı sildikten sonra biraz müzik dinlemek için aldığım telefonda Çağatay'ın ismini görmemle mesaj bölümüne girip yazdıklarını okudum.

Tek bir çare vardı. O kızla konuşacaktım. Oyuna dahil olmak istemeyecekti, ama yine de ikna edecektim.

Bu işi ben de yapardım ama Batı'dan uzaklaşmam demek, Ekim'i iyice, büyük bir yıkıma sürüklemek demekti. Bu yüzden, kararlı bir ifadeyle rehbere girdim ve isminin üzerine bastım.

Oyun daha yeni başlıyordu.

ΩEkimΩ

"Lanet."

Diğer adıyla, "Pazartesi."

Alarmı sinirle kapattım ve yatakta doğruldum. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geçtim ve okul formamı giydim. Bugün edebiyat sınavı vardı. Ve ben sadece Çağatay'la çalıştığımız kısma kadar biliyordum.

Gözüme eyeliner çekip dudaklarıma vişneli patlatıcımı sürdükten sonra saçımı tepeden at kuyruğu yaptım ve montumu giyip evden çıktım.

Birkaç dakikalık bekleyişten sonra önümde durmasıyla, siyah arabaya bindim.

"Günaydın sevgilim."

"Günaydın." dedim kısık bir sesle ve kafamı pencereye koydum. Yorgundum.

Tüm gece düşünmüştüm ve belki de toplam yarım saat bile uyuyamamıştım. Yorgunluğumun da uykusuzluktan kaynaklanmasını isterdim. Yine de yorgunluğum kendine sebep olarak kan revan içinde kalan ruhumun yaşlılığını seçmişti.

"İyi misin?" diye sordu Çağatay tereddütlü bir ses tonuyla.

"İyiyim." dedim. İçimdeki minik Ekim kafasını kaldırdı ve kan içinde kalmış dişlerini göstererek, alay dolu bir kahkaha patlattı. İyi değildim. İyi değildik.

Bir şey demedi. Halbuki aklımı biraz oyalaması iyi olabilirdi.

Ben böyle değildim. Ben kimseye ihanet etmezdim, yalan söylemezdim, kalp kırmazdım. Şimdi ise işlemediğim günah kalmıyordu.

Hergün lanet ettiğim yalnızlığımı özlemekten korkuyordum. Yalnızlıktan kurtulmak için ettiğim dualar yüzünden pişmanlık duymaktan korkuyordum.

Sadece düşüneyim derken her zerrem birbirinden biraz daha ayrılıyordu. Ve ben düşünmekle kalmıyor, parçalanıyordum. Biraz benliğimle yalnız kalmak istiyordum. Onu yeniden kazanmak istiyordum, çünkü onu kaybetmiştim, biliyordum.

Araba okulun önünde durunca indim ve kimseye bakmadan okul binasına girdim. Sınıfa çıkınca montumu çıkarıp askılığa astım, çantamı sıraya koydum ve kafamı masaya dayayıp gözlerimi kapadım. Kimseyle iletişime geçmek istemiyor, günü sessiz sakin tamamlamaya çalışıyordum.

Eve girdiğimde amacıma ulaşmanın verdiği bir rahatlık vardı üzerimde. Kimsenin laf sokaklarına, imalarına veya sorularına maruz kalmadan günü tamamlayabilmiştim. Bu iyiydi.

Salona geçip montumu ve çantamı tekli koltuğa bıraktıktan sonra kendimi çift kişilikli koltuğa attım. Cebimden telefonumu çıkarıp Lana Del Rey'in şarkılarından oluşan albümü açtım ve ilk şarkı hoş melodisiyle başlarken gözlerimi kapadım.

Biraz dinlenmek isterken, düşüncelerin aklıma doluşmasıyla gözlerimi araladım. Onlarla yüzleşebilecek kadar güçlü değildim henüz.

Telefonumu yeniden elime aldım ve şarkı çalmaya devam ederken internete girip onu arattım.

Batı Sancaktar.

Bir sürü magazin haberi çıkmıştı. İlk siteye girdim.

Holdinglerinden, otellerinden ve mal varlıklarından en ince ayrıntısına kadar bahsedilen şu sitede, kendisi hakkında tek bir şey yazmıyordu.

Biraz daha altlarda fotoğrafları vardı. Birkaç tanesi boyuna fotoğraf olsa da, biraz daha altta köprücük kemiklerinden üstünün olduğu bir fotoğraf vardı. Gözlerinin grisi tüm ilgiyi kendine çekerken, etli dudakları da insanın aklını başından almaya niyetli gibiydi.

Yakışıklıydı. Yorumların çoğu da tezimi doğrular yöndeydi. Kızlar çıldırmış gibi Batı'ya iltifatlar yağdırmıştı.

Bu kıskanmamı gerektirecek bir durumdu, deli gibi de kıskanmıştım zaten. Ama ben onlardan farklıydım.

Onlar göz rengine bakardı, ben bakışlarına dalardım. Onlar dudaklarına bakardı, ben dudaklarının tadını dudaklarımda biraz daha hissetmek için tutuşturdum. Onlar saçına bakardı, ben ise saçlarıyla oynayıp kendimden geçmenin düşlerini yaşardım.

Onlar ona bakardı, ben ise onu hissetmek için tüm benliğimi zerresine kadar parçalayıp kendime feda edecek kadar çıldırmış bulurdum kendimi.

Siteden çıktım ve magazin haberlerini es geçip direkt olarak görsellere girdim.

Saatlerce fotoğraflarına baktım. Uyuyakalmışım.

ΩΩΩ

Kendimi, Batı'dan uzak tutmaya zorladığım, Çağatay'dan kaçtığım, sadece derslerime odaklandığım birkaç günden sonra yine okulda bulmuştum.

Çağatay bugün beni alamayacağını söyleyince, kurcalamamış ve kulaklığımı taktığım gibi yürüyerek okula gelmiştim. Şimdi ise koridorda dolanıyordum. Sınıfa girmek istemiyorum çünkü birkaç saat sonraki sınavdan sağ çıkamayacağımı biliyordum.

İçimdeki sebepsiz sıkıntıyı yok etmek amacıyla derin bir nefes verdim ve sınıfa girdim. Fakat gördüğüm görüntü, içimdeki küçük kıvılcımı ateşlemiş ve kocaman bir yangına çevirmişti.

Şaşkınlık, pençelerini bedenime sıkıca dolarken kendimi ona teslim olurken bulmam işin cabasıydı.

O'nun burada ne işi vardı?

Kısa oldu biliyorum ama zaten bu 24. bölümün yarısı. Geri kalan yarısını da yazar yazmaz paylaşacağım.

Karakterler için bir ünlü belirlemiyordum çünkü aklımdaki hallerine benzer birini bulamadığım gibi herkes kendi hayal ettiği gibi belirlesin karakterin yüzünü diye düşünüyordum. -Bu ne biçim bir cümle ya kqskosmqjnsjd-

Ama Ekim ve Batı dışında karakterler için birkaç ünlü buldum. Onları da instagram hesabında paylaşmayı düşünüyorum.

Bölümden önce paylaştığım kesitler için instagram hesabını yeniden hatırlatıyorum: @_nellychm_ Çünkü bazen özelden soran oluyor, burada yeniden duyurmak istedim.

Bir yanlışım varsa affola. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizi seviyorum. 😘

Hey Taksi!  #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin