-BÖLÜM 5-

316 171 9
                                    

Pedalları çevirdikçe Öykü'lerin evine daha çok yaklaştım ve en sonunda evlerinin bulunduğu sokağa girdim.Yaklaşık kapılarına 10 metre kala bisikletimeden indim ses yapmamam gerekiyordu çünkü sandığınız gibi kapıdan girmicektim.Ne yani yabancı film ve dizilerdeki gibi kapıya gelip,zili çalıp ardından kapıyı açan ve karşıma çıkan evebeyinden izin alıp içeriye girmemi beklemiyosunuz herhalde çünkü burası Türkiye toplum yapımız farklı.Neyse bisikletimi kaldırımda bulunan ağacın gölgesinin atına koydum ve usulu usulu Öykü'nün odasının penceresinin altına doğru gittim.Pencerenin altına gelmiştim bu buraya ilk gelişim değildi ve Öykü'nün odasınada ilk girişim de değildi.Pencerenin hemen dibinde dalları pencerede biten bir zeytin ağacı vardı.Az çok tahmin etmişinizdir odaya nasıl gireceğimi ,odaya ulaşmam için ağaca tırmanmam gerekti...

Bunu ilk kez yapmıyordum bu yüzden zor değildi benim için ve tırmanmaya başladım.Yavaş yavaş pencereye yaklaştım ve en sonunda pencereye ulaştım.Pencere kapalıydı içeriye baktım ve onu gördüm...

Üzerinde gri bol bir tşört ve altında bembe ve aynı gri tişörtündeki gri tonundan benekleri olan bi pijama vardı.Kumral saçlarını dağınık topuz yapmıştı.Yaptığı topuzdan kaçan bazı saç telleri kulaklarından yanağına doğru süzülüyordu.Ne yaptığına gelince odanın ortasında yere oturmuş çamaşır dürüyordu.Tamam kabul ediyorum çok basit ve sıradan bişe yapıyordu ama ne biliyim yine beni benden almıştı hayran hayran onu izliyordum.Yaşadığım herşeyi unutmuştum ne kolye ne cebimde bulduğum not hepsini bir anda olsun unutmuştum daha doğrusu unutturmuştu.Ben ona bu kadar dalmışken bir an kafasını pencereye doğru çevirdi beni gördü.Bana baktığını gördüğüm an kendime geldim.Çok garipti çünkü hem benim dalmama hemde kendime gelmemi sağlayan kişi aynıydı.Beni görünce odasının kapısına gitti ve başını odasının kapısında çıkartıp sağa sola bakıp kimsenin olmadığından emin oldu ve etrafı kontrol etti ardındanda odasının kapısını kapatıp pencereye doğru geldi.Pencereyi açtı ve...

(Öykü)-Napyosun sen burda maymuncuk geldiğini haber etseydin ya.Ya annem odaya girip pencerede seni görseydi? (gülerek)

Ardından ellerini boynuma doladı ve sarıldı.

(Ben)-Da..da..dalmışım bir an. (kekeleyerek)

Ardında kekelediğimde yaptığı tebessümü yaydı suradına.Ve yavaşça boynuma doladığı ellerini çekti.

(Öykü)-Hadi karabiberim az daha o dalın üzerinde durursan dal dayanamayıp kırılcak düşceksin bak.

Ardından elini uzattı ve bende elini tuttum beni içeri çekti sonrada pencereyi kapatıp perdeyi çekti.Kendi kırmızı ve beyaz şeritli olan nevresim takımlı yatağına tatlı bir bağdaş kurarak oturdu ve elini yatağın üstüne götürüp gel yanıma otur manasında bir iki kere vurdu.Bende bu daveti kabul ettim ve yanına oturdum.Ardından söze başladı...

(Öykü)-Ee anlat çatlama işte (tatlı tatlı gülerek)

(Ben)-Şuna bak.

Boynumdaki kolyeyi çıkardım ve Öykü'ye verdim.

(Öykü)-Ne yani dayının kolyesi işte bu (anlamsız bir surat ifadesiyle)

(Ben)-Bence artık benim kolyem (ciddi bir surat ifadesiyle)

Ardından kolyeyi onun avucunun içine bıraktım bana anlamsızca bakıyordu.

(Ben)-Üzerindekileri oku.

Ardından yazan yazıları (adım,doğum tariğim ve diğer bilgilerimi) dışından orta seviye denebilecek bir ses tonuyla okudu.Ardından tekrar bana döndü ve..

(Öykü)-Kendine asker künyesimi yaptırdın yani önemli olan şey bumuydu?Bunun içinmi bu kadar telaş yaptırdın ve endişelendirdin? (hafiften sinirli bir şekilde)

Kara BüyüWhere stories live. Discover now