▫30▫

6.4K 379 44
                                    

Bölümdeki şarkı; Lana del rey - Pretty when you cry

30. BÖLÜM

ŞAŞKIN

Alarm sesi iğrenç bir şekilde uykumu bölerken bugün okula gitmem gerektiğini hatırlayarak yüzümü daha fazla yastığa gömdüm. Okuldan nefret ediyordum, bu asla değişmeyecekti.

Okulda sevdiğim kimse de kalmamıştı zaten. Hale'yle olan arkadaşlığımız bitmişti. Eray'a kaba davranıp onu kendimden uzaklaştırmıştım. Kuzey...

Kuzey desem o zaten hep sevdiğim tek kişi olmuştu ama şimdi onu da kaybetmiştim. Ona olan itirafımdan sonra bir daha benimle konuşacağını düşünmüyordum. Onun gibi biri benim gibi birini sevmezdi.

Keşke ona söylemeseydim diye geçirdim içimden. Belki o zaman onu elde etmek için bir şansım olabilirdi. Ama şimdi elimdeki şansı da ayaklarımla ezmiştim. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bu saçmalığı madem ki ben başlatmıştım o zaman ben devam ettirecektim. Ama nasıl?

Bunları; herşeyi onun için yapmıştım. Ve şimdi o yoktu.

Okula gitmem gerektiği için mecburen yataktan kalktım. Aynanın karşısına geçip kendime bakarken düşüncelerimle boğuşuyordum. Dün gece uyuyamamış ve tüm gece salak gibi ağlayıp durmuştum. Aynadaki yansıma dün gecenin izlerini taşıyordu.

Gözlerim şişmiş, yüzüm iyice küçülmüştü. Bakışlarım o kadar donuk ve duygusuzdu ki aynaya her baktığımda bu bakışlarla karşılaşmak beni korkutuyordu. Gün geçtikçe daha da hırslı ve daha da korkunç biri haline geliyordum. Ve bunu fark ettiğim halde kendimi durdurmak adına birşey yapmıyor olmam daha da korkunçtu.

Titreyen zayıf, ince ve uzun bacaklarıma baktım. Üst taraflarında küçük ufak çizgiler vardı. Zayıfladığım için oluşan çizgiler. Çok belirgin olmasalarda orada olduklarını biliyordum. Bu tıpkı Kuzey'e olan sevgim gibiydi; bazen onu kalbimde hissedemiyor olsamda orada olduğunu biliyordum. Ben sadece onu sevmiştim ve hep onu sevecektim.

Dolaptan siyah bir kot ve üstüne askılı salaş mor bir bluz giydim. Ayaklarıma herzamanki gibi beyaz spor ayakkabıları giydim ve saçlarımı düzelterek odamdan çıktım. Uzun ve düz saçlarım omuzlarıma çarparak beni huylandırırken merdivenlerden aşağı indim ve yan taraftaki salondan gelen annemin sesiyle hızlı bir şekilde geçmeye çalıştım. Beni görmemelerini umuyordum.

"Elis!" Annemin sesiyle olduğum yerde durup biraz geri gittim ve kapıdan içeri bana bakan iki çift gözle karşı karşıya geldim.

Başarısız bir denemeydi.

Neden şans bir kez olsun bana gülmüyordu? Ya da gülüyor muydu? Götüyle felan?

"Ne var?" dedim isteksizce orada dikilirken.

Ne zaman eve döndüğünü bilmediğim babam bana sıcak bir gülümseme gönderdi. "Hadi kızım, yanımıza gel."

Ağzımı eğip taklidini yapmamak için zor tuttum kendimi. Beni sinir ediyorlardı. Yine de iyi bir evlat olup yanlarına gittim. "Evet?"

"Seninle konuşmamız gereken konular var. Otur." dedi babam.

Hadi ama! Sabahın sekizinde ne konusuydu bu? Okula gitmem gerekiyordu.

"Baba," diye söylendim yüzümdeki memnuniyetsiz ifadeyle. "Okula geç kalacağım. Sonra konuşsak olmuyor mu?"

Babam bana yeniden koltuğu gösterince geçip oturdum.

AMBALAJWhere stories live. Discover now