6. Bölüm

50 10 0
                                    

(Burak'ın Ağzından)

    Alaska... Alaska'yı bulmalıyım... Onu ne pahasına olursa olsun bulmalıyım... Alaska'yı kaybettiğimizden beri aklımdan geçenler bunlar. Yaklaşık iki saattir enkazların altında sığınıp kalmıştık. Alaska'dan hâlâ bir haber yoktu. En sonunda aklımı oynatacağım.

    Ailem, Alaska... Hiçbiri yanımda değiller. Bu olanlara bir anlam veremiyorum. Hiçbirine bir anlam yükleyemiyorum. Bütün canlıların ölmesi, aniden gökyüzünden ışın hazmelerinin gelmesi ve canlı nesneleri nereye olduğu bilinmeyen bir yere götürmesi, doğal afetler, kıyamet... Alaska'nın ani kayboluşu... Alaskam, bebeğim, bitanem. Neredesin hayatımın anlamı, neredesin sevdiceğim? N'oldu sana? Ama ben, ben bunu yapan her kimse bunu ona feci ödeteceğim. Ant içerim ki ona bu yaptıklarını ödeteceğim! Yaptıkları yanına kalmayacak!!

    Herkes yorgunluktan uyurken, ben daha bir kuytu köşede ağlıyordum. Ailemi ve Alaska'yı çok özlemiştim. Herkes aynı durumdaydı. Yere çarpan ışınların sesinden neredeyse sağır olacaktık. Onun için hâlâ burada sığınıyorduk. Ama daha fazla bekleyemeyiz. Herkesi bir hışımda uyandırdım.

  "Artık ailelerimizi bulmalıyız, harekete geçmeliyiz. Burda böyle oturamayız!"

    Sesim çok sert çıkmıştı. Herkes benimle aynı fikirdeydi. Arda hariç.

  "Saçmalamayın, dışarıda lanet olası ışınlar varken dışarı çıkamayız. Sen de mi yok olmak istiyorsun Burak?"

  "Umrumda değil tamam mı! Alaska yok, ailem yok. Ben de olmasam n'olur ki?!"

  "Öyle deme Burak biz varız..."

    Her durumda insanları sakinleştirmeyi çok iyi beceriyor Ezgi, ama fikrimde kesinim!

  "Haklısın. Ama bunların duracağı yok. Artık bir şeyler yapmalıyız." dedi Taner.

    Arda'nın kabul etmekten başka çaresi yoktu. Onun endişesini de anlayabiliyorum ama başka çaremiz yok. Hepimiz el ele tutuştuk. Birlikte hareket etmek şu an ki durum içinde en mantıklısıydı. Hedefimiz hızlıca dışarıya koşmaktı. Tam koşmaya başladıgımızda, Serenay taşa takılıp yere düştü. Hay aksi!

  "Aaahh!!"

    Hemen hepimiz onun başına toplaştık.

  "Ayağı yarılmış. Eğer açık durursa mikrop kapar, kötü olur. Hemen tentirdiyot bulup sarmalıyız."

  Ezgi bu işlerden anlıyordu.Taner de Ezgi'yle aynı fikirdeydi.

  "Enkazları arayalım belki buluruz."

  "Hayır bunu yapamayız. Bulabilme ihtimalimiz %0. Yakındaki bir hastaneye gidelim."

    Sinan çok sinirlenmişti. Sonuçta onun sevgilisi.

  "Delirdin mi Ezgi? Bu kıyamet gününde hastane kalır mı sanıyorsun?!"

  "Evet ya, öyle sanıyorum. Hatta telefonunu versene muayene sırası alalım Sinan Bey!"

  "Sinan sakin ol. Ezgi, hastane yakınlarında malzeme buluruz diye söyledi. O haklı, kendimize yardımcı malzemeler bulmalıyız."diyerek ikisini de yatıştırdı Taner.

    Serenay topallayarak yürüyordu. İnlemelerinden belli ki canı çok yanıyordu. Kol kola girip -korkarak da olsa- dışarı çıktık. Hastanenin yolunu bu karmaşada  hiçbirimiz bilmiyorduk. Ama denemekten başka çaremiz de yoktu.

    Dışarı çıktığımız anda ışın topları o kadar hızlandı ki... Ve de yavaş yavaş bize doğru geliyorlardı. En sonunda etrafımızı bir sis gibi sardılar. Hedefleri bizdik galiba.

  "Koşuuun! Yoksa yok olacağııız!!" diye bağırdı Taner.

    Ümidimizi kesmiştik. Herkes birbirine sarılıp yere çöktü. Artık kelime-i şahadet getirme vaktiydi. Biz de yok olacaktık. Çünkü ışınların hedefi bizdik. Kafamı yukarı kaldırdım. Gözlerim ışıktan fazlasıyla kamaştı. Kirpiklerimin arasından bakıyordum. Hızla gelen bir ışın bize çarpmıştı, ve.....

(Alaska'nın Ağzından)

    Sabah büyük bir odada uyandım. Yatağımda mücevherler vardı. Çoğunun ismini bilmiyordum. Odanın tavanı fazlasıyla yüksekti. Yanımda beyaz saçlı, tatlı bir çocuk yatıyordu. Muhtemelen 16-17 yaşlarındaydı. Yataktan doğruldum ve etrafıma bakındım. Burası neresiydi??

  "N'oldu sevgilim?"

    Yanımdaki tatlı çocuk uyanmıştı. Ona anlamsızca baktım. Gözlerim büyümüştü. Sevgilim mi? Çocuğu tanımıyorum bile.

  "Otur şuraya sevgilim. Sana her şeyi anlatacağım."

    Ben neredeydim? O çocuk benim gerçekten sevgilim miydi? Başım çok feci zongluyordu ve hiçbir şey hatırlamıyordum...

(Zack'in Ağzından)

    Alaska'yı gördüğüm an, ona aşık oldum. Ben size en baştan anlatayım.

    Benim atalarımın atalarım 1000 yıl önce ışınlanmayı buldular ve bir kabîleyle birlikte Uranüs'te yaşamaya başladılar. Burası insanların yaşamasına o zamanlar elverişliydi. Ama şimdi biz de Uranüslü olduk ve bu geçen zaman içinde Uranüs çok değişti. Artık burada yaşayamaz olduk.

    1000 yıl boyunca bu kabîle büyüdü ve kocaman Uranüs halkı oldu. Şu an Dünya'nın kaynaklarına ihtiyacımız var. Onun için Dünya'ya baskınlar düzenledik. Silahlarımızı Dünya üzerinde kullanmak istemiyorduk. Oradaki insanları dikkatlice hedefleyip vurduk. Bir şeyler yanlış gitti ve insanlar buraya ışınlanmaya başladı. Alaska da bu insanlara dahildi.

    Onu gördüğüm an tutuldum. Melek gibi bir kız olduğunu düşündüm. Ne yazık ki o, Burak adında bir çocuğa aşıktı. Burak'ı unutturmak için geçmişini silmem gerekiyordu. Bu yüzden ona sarı sudan verdim. Bizim insanlarımız, Uranüs'ün havasından dolayı çok zeki ve çok güçsüz oluyorlar.

    Alaska'yı burada yaşatabilmem için bir takım ilaçlar veriyoruz. Alaska bizden çok farklı ama o da yakında Uranüslü olacak ve o ilaçlara gerek kalmayacak. Alaska'ya atalarımızı ve geçmişi anlattım. Bizim sevgili olduğumuzu ve yakında evleneceğimizi söyledim. Başka çarem yoktu. Çünkü onu kendime aşık etmeliydim...

Yorumları alalım.

İyi okumalar... :)

UMUT SAVAŞLARI-ŞahikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin