Bölüm 22: İmkansız

126 26 4
                                        

Kulübeye vardığımda Gül tam karşımda duruyordu, Kar'dan korkmuştu. Ben ondan daha fazla korkmuştum, heyecan, adrenalin ilk aşık olduğum zaman geldi aklıma. Çünkü o zaman da şuan hissettiğim duyguları hissediyordum, ne diyeceğimi bilemedim;
Onur: Aa Gül , senin burda ne işin var? Kar, sakin kızım sakin birşey yok.
Gül: Seni görmeye geliceğimi söylemiştim yani buluşmaya geleceğimi. Ve balıkçı tezgahına gittim orda yoktun başka biri vardı, sende bana dün orda bulamazsam bu adrese gelmem gerektiğini söylemiştin.
Onur: Öyle ama yani ne bileyim bu kadar çabuk buluşacağımızı sanmıyordum. Çok mahçubum ıslak ıslak böyle olmadı hiç.
Gül: Hayır sorun yok kesinlikle hem böyle çok şirinsin şuan ☺
Onur: Kızardım ama şuan, ben üstümü değiştirip geleyim bekle.
Gül: Hayır hayır lütfen gerek yok ben sadece öyle biraz konuşmaya geldim seninle.

Onur: Benimle mi konuşacaksın?
Gül: Burda senden başka kimse var mı? ☺
Onur: Şey, yok sanırım ☺
Gül: Tamam nereye oturalım?
Onur: Ah, tabi benim aptallığımı mazur gör. Şurada bi şelale var istersen oraya gidelim hem hava almış oluruz?
Gül: Peki, olur.

Yürümeye başladık...

Onur: Pardon birşey sormak istiyorum ama yanlış anlama
Gül: Tabi ki sor
Onur: Benimle neden ve ne konuşmak istiyorsun anlamadım, bir kere karşılaştık daha önce, yani sakalım saçım mağara gibi biriyim yani psikopat olabilirdim, sapık olabilirdim. Ben bir yabancıyım, yani sen çok cesaretli bir kadınsın.
Gül: Psikopat yada sapık bir adam, gecenin bir yarısı öyle gezmezdi belli ki kötü bişey olmuş ve sen dağıtmıştın. Ben meraklı biriyim seninle konuşmak istememin amacı da bu, bana o gün neler olduğunu anlatacaksın değil mi?
Onur: Şey, dinlemek istediğine emin misin? O gün çok iyi şeyler olmadı.
Gül: Evet dinlemek istiyorum tabi ki.

Şelaleye varmıştık, oturduk kayanın birine. Bende kabul ettim anlatmayı, ve başlamıştım anlatmaya herşeyi başından. Melisa'yla olan ilişkimi baştan anlatmıştım kabaca, o günü tamamen anlatmıştım ince ayrıntılara kadar. Sonraki psikolog dönemini, ailemi ve en son da kaçıp buraya geldiğimi anlattım.

Gül: Sen çok güçlü birisisin, gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum. Sanırım ben bunları yaşasam, bileklerimi kesmiştim. Kusura bakma ama eski sevgilin de çok kahpeymiş ya.
Onur: Elden ne gelir ki, burasıda hayri ustanın yeri işte. Karısını kaybetti, ama hala hayata tutunuyor. Böyle insanlar varken, benim bir kahpe için canıma kıymam ne kadar doğru? Hak etse eyvallah, ama etmiyor.
Gül: Haklısın evet.

Onur: Ee hep ben anlattım birazda sen anlat, ne zaman evlendin?
Gül: Ne evlenmesi, ben evli değilim ki.
Onur: Ee elindeki alyans ne o zaman? Merakımı mazur gör sadece soruyorum.

Gül: Yok canım tabi ki soracaksın, haklısın hep sen konuştun biraz da ben konuşayım. Bu yüzük annemin, hayır konuşma dur ben anlatayım sessizce dinle. Annemi 2 yıl önce kaybettim, bir hırsız çantasını çalmaya kalkmıştı annem de vermek istemeyip bırakmayınca onu bıçaklamıştı 2 yerinden. Annemi hastaneye yetiştirdik ama kurtaramadılar, annemin babamla çok güzel bir evliliği vardı. İkisi de çok olgun, birbirlerini anlayan, mutlu insanlardı. Babam annemin ölmesiyle yıkıldı, tabi bende. Ama üzüntümü değil yüzüğü neden ben takıyorum onu anlatayım. Hayata küstü, hiç bir şey yapmıyordu. Bir gün aldım annemin alyansını taktım ve geçtim babamın karşısına sağlam bir konuşma yaptım. Konuşmanın sonunda, "Sen böyle yaparsan kime tutunucam ben baba? Annemin alyansı... Ben senin kızınım, ama sana ondan kalan bir parçayım. Annem hala karşında duruyor, annemin yüzüğünü artık ben takıcam, bir an önce kendine gelmelisin artık babacım" deyip ona sarılmıştım.

Bu onu çok etkilemişti ve kendine gelmişti, çok önemliydi benim için ve o günden beri yüzüğü asla çıkarmadım parmağımdan.

Onur: Çok özür dilerim, başın sağolsun ben evlisin sanmıştım.

O an evli olmadığına sevinmeye başladım, ama 5 saniye sonra kendimi tokatlayıp keşke annesi ölmeseydi de evli olsaydı dedim. Acısını paylaştım, ve kalktım ayağa 2 saattir buradasın istersen dön baban merak etmiştir dedim. Ama Hayri ustayla bi tanışsaydım dedi. İnşallah sonra dedim ve elinden tutup kaldırdım kayalıktan inerken de elini tutum çok heyecanlanmıştım.

Sanırım yeniden aşık oluyordum, ama bu çok başkaydı. Genelde ilk aşklar başka olur derler, ama bu çok farklıydı sanki çekici gibiydi kendine doğru çekiyordu beni. Götürdüm ve arabasına binene kadar yanında durdum.

Gül: Yarın beraber kahvaltı yapalım mı?
Onur: Şey bilmem ki
Gül: Hadi ama utangaç seni, ne olucak yemem seni merak etme.
Onur: Tamam yarın sabah buraya gel o zaman.
Gül: Anlaştık o zaman ☺

Yolcu ettikten sonra, el sallayarak ve yüzümde anlamsız bir gülüşle uğurladım.

Akşam Hayri ustam döndü, büyük bir sevinçe ona olayı anlattım ve yarın için ondan izin aldım. Oğlum sen kaptırdın gönlünü dikkat et yine hüsran olmasın sonu diye de uyardı beni. Öğütlerine kulak versem de, ne kadar dikkat etsem de kim söz geçirebilmiş ki gönül denen alçağa...

Sabah erken kalktım ve kahvaltılık için alışveriş yaptım. Gelip, tahte meyve sepetlerinden güzel bir mülteci masası hazırladım. Kaçak çay, yanında kahvaltılıklar. Ve ellerimle sucuklu yumurta yaptım. Onun gelmesini bekliyordum. Aradan 5 dakika geçtikten sonra o geldi, sofrayı görünce çok şaşırdı.

Oturduk, utangaç utangaç suratlarımıza bakarak bir kahvaltı yaptık. Teyipte eski neşeli şarkılar çalıyordu. Kahvaltı yaptıktan sonra, hadi kalk gidelim şelaleye yüzelim dedim. Ama yüzme bilmiyormuş, küçükken boğulmak üzereymiş ve bunun korkusu hala üstündeydi. Tamam, yarın gel sana yüzmeyi öğreticem olur mu?

Başlarda kabul etmedi yapamam dedi, ama ısrarlarım sonuç verdi ve kabul etti. Daha şimdiden beni ateş basmıştı, terlemeye başlamıştım. Yaklaşık 2 saat oturup konuştuktan sonra onu yolcu ettim, ustamın yanına gidip yardım etmem gerektiğini söyledim.

Aradan 1 hafta geçmişti, Gül'e yüzme öğretmiştim kollarımda çırpınmıştı. Çok samimi olmuştuk, beraber yüzmüştük, kitap okumuştum hatta onu ustamdan rica ederek tekneye bile bindirmiştim. Beraber çarşıda dolaşmış, Bowling oynayıp, çift kişilik bisikletlere binmiştik, futbol maçı bile seyretmiştik. 1 hafta sanki 1 yıl gibiydi çok deli doluydu, çok mutluydum. Ona karşı birşeyler hissetmeye başladığımı kendime itiraf etmiştim sonunda, onun da gözlerinden boş olmadığı belli oluyordu. Sırada bunu ona itiraf etmek vardı, daha 6 hafta daha Muğla'da olacaklarını söyledi.

Herşey çok güzeldi, kötü günler bitmişti. Sadece Hayri ustamın borç meselesi vardı kafam ona takıktı, 2 haftadan fazla olmuştu ben evi terk edeli. Ailemi değil de, Sinan'ı bi aramak istedim. Özlemiştim de kardeşimi, teknede çalışan bir arkadaştan telefon alıp Sinan'ı aradım. Sesi çok kötü geliyordu, benim aradığımı duyunca ağlamaya başladı;

Sinan: Sen nerdesin Onur? Bana hemen yerini söyle kardeşim nerdesin?
Onur: Muğla'dayım kardeşim ne oldu hayırdır inşallah.
Sinan: Bana hemen adresini ver telefondan olmaz, konuşmamız gerek hadi Onur!
Onur: Adresimi verdim

Kulübeye gidip Sinan'ı beklemeye başladım. Sinan yanında Azra ile geldi ve arabadan indiler. Öylece ağlamaklı gözlerle yüzüme bakıyorlardı, Ne olduğunu sordum. Sinan ağlamaya başladı ve...

Not: Hikayede geçen köpek, Kar.

Not: Hikayede geçen köpek, Kar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bir İzmir Masalı (#Wattys2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin