20. BÖLÜM

119K 3.1K 204
                                    

Betül ve Hamza sabah üzerlerindeki ağırlıkla birlikte uyanmışlardı. Yiğit ve Eymen annesinin ve babasının üzerine atlarken Betül elini karnına koymuş Hamza'nın boynuna doğru inlemişti. Daha çok uykuya ihtiyacı vardı ama belli ki oğulları ikisine de uykuyu haram edecekti.
"Siz birlikte mi uyudunuz anne?" diye sordu Eymen. Gözlerini kocaman açmış tatlı bir merakla annesine bakıyordu. Betül duyduğu şeyleri yeni idrak etmiş, hızla Hamza'nın boynundan yüzünü çekmişti. Hamza da bir kaç kelime homurdanmaya başlamıştı Betül'ün kollarından çıktığını hissedince, ama tekrar yüz üstü yatmış kafasını da yastığa gömmüştü.

"Anne hadi yine uyuyalım," diyen Yiğit babasının sırtına boylu boyunca uzanmış annesinin de kolundan çekiyordu. Hamza tekrar bir kaç homurtu çıkarınca Betül sinirle Hamza'nın sırtında ki oğlunu kucakladı ve Hamza'yı tekmeleyip kanepeden yere itti.
"Olmaz oğlum şimdi çalışanlar kalkar ayıp olmasın değil mi Hamza?" Betül kinayeli kinayeli konuşuyordu. Hamza bu sırada ağzından yüksek sesli bir küfür kaçırınca Betül'ün ağzı şaşkınlıkla açıldı.

"Siktir ne demek anne?" İki oğlu da meraklı bir şekilde aynı anda sordukları soruyla Betül dayanamamış öfkeyle inlemişti. Hamza'ya ters bir bakış attı ama Hamza Betül'e hiç aldırmadan yerden kalktı ve Eymen ile Yiğit'i kucaklayarak iki bacağına oturttu.

"Annenizi ne kadar çok sevdiğimi söyledim oğlum."

"O zaman siktir anne." Betül hayretle açtığı gözlerini Hamza'ya dikince Hamza panikleyerek Yiğit'e baktı. Yiğit dönmeyen diliyle o kadar şirin söylemişti ki Betül kelimenin anlamını bilmeseleydi oğlunun yanaklarını ısırırdı.
"Sen söyleme oğlum o kelimeyi büyükler kullanır sadece, sende büyüyünce..."

"Kullanmazsın değil mi Hamza?" Hamza uykulu haliyle ne dediğini bilmediği için Betül durumu toparlaya çalışıyordu. "Hem siz elinizi yüzünüzü yıkadınız mı bakayım?"

İkisi de suçlu bir şekilde birbirlerine bakınca Betül onları banyoya kışkışlamış ardından da dişlerini fırçalamalarını bağırmıştı.

"Aferin Hamza sabah sabah ne dediğinin farkında mısın sen?"

"Ne yapayım sende beni aşağı atmasaydın. Hem bilerek çıkmadı ağzımdan."

"İyi bundan sonra hiç çıkmasın."
Hamza sinsice gülünce Betül kaşlarını çattı. Ne diye bu laf anlamaz adama bir şeyler açıklamaya çalışıyordu ki.

"Haklısın karıcım bundan sonra hep birlikte olacağımız için çocukların yanında dikkat ederim. Ama bu kural yatak odası için geçerli değil onu söyleyeyim."

Betül gözlerini devirdiği sırada yapmacık bir öksürük duyunca hemen toparlandı ve kapıda ki hizmetli kadına baktı. Utançtan yanakları kızarırken az önce Hamza'nın söylediklerini duymamasını diledi.

"Hamza bey kahvaltıyı hazırlayalım mı efendim?"

Hamza başını salladı ve bununla beraber hizmetli kadın mutfağa doğru koşturdu. Betül yüzünü Hamza'nın boynuna gömerken boğuk çıkan sesiyle konuştu.
"Seni lanet olası adam artık beni zor duruma bırakmayı kes."

Betül Hamza'nın güldüğünü sarsılan omuzlarından anlamış, ayağa kalkarken göğsüne bir tane geçirerek banyoya doğru yürümeye başlamıştı.
"Nereye gidiyorsun daha seni yiyecektim."

Betül Hamza'nın yanından hızla uzaklaştı ve banyoya girince gördükleri karşısına ağzından büyük bir çığlık kaçtı.

"Siz ne yapıyorsunuz burada. Allah'ım bu üstünüzün başınızın halı de ne?"
Betül karşısında duran oğullarına sinirli sinirli baktı. İkisininde üzeri sırılsıklamdı ve üstelik bu yetmezmiş gibi şampuanı kafalarına dökerek güya banyo yapıyorlardı. Ama durum o kadar vahimdi ki ikisinde de su ve köpük içinde kalan mavi kareli pijamaları suyun ağırlığıyla bellerinden düşmek üzereydi, saçları köpük nedeniyle karman çormandı ve bu da yetmezmiş gibi yere döktükleri sabun yüzüden Betül onların yanına gidemiyordu.
Sinirle öyle bir bağırdı ki Hamza Betül'ün doğurduğunu zannederek koşarak banyoya geldi ama gördükleri karşısında kahkaha atmamak için dişlerini birbirine bastırdı.

SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz