S e p t e m

2.3K 247 58
                                    

"İmkansızı çıkardığında elinde kalan şeyler, gerçeklerdir." - Sherlock Holmes

***
Tsangdera Sarayı, 1046

Tsangdera'da gecelerin güzelliğinin gerçekten farkında olanlar, anlattıkları hikayelerde mutlaka bahsederlerdi bundan. Çoğu efsane ve masallara gerçek üstü bir hava katmak için dinleyicilere fark ettirmeden bol yıldızlı bir gökyüzü eşliğinde başlarlardı anlatmaya. Öyle ki lacivert gökyüzü dinleyicilerin üzerini bir örtü gibi örterken ay ışığının soluk parlaklığı örtünün altındakileri bir nebze de olsa uyanık tutardı. Bu yarı uyku halindeki dinleyiciler diğer algıları körelmiş bir şekilde anlatanın sözlerine kulak kesilirlerdi sadece. Belki de bu yüzdendi, çocukların masallar ve efsanelerle uyutulması.

Ülkenin her yerindeki çocuk için geçerliydi; anlatanlar, anlatılanlar değişse de bu gelenek hep sürdürülmüştü. Uhrel'in eteklerindeki bir kulübede, ince yer yatağında da olsa, Tsangdera'nın sarayındaki sayısız odaların birindeki soğuk taş duvarların aksine yumuşak ve sıcak yatağında da... Herkes için aynı ölçüde hayranlık uyandıran kahramanların hikayeleriydi çoğu.

İşte böyle gecelerden birinde yumuşak kürklerin arasında uzanmış çocuğa, halkın da sık sık gördüğü şefkat dolu yüzüyle annesi, o masallardan birini anlatıyordu. Yeni olmasına rağmen çocuğun ilgisini çekemeyen masalı kadının yumuşak sesi bile dinlenilebilir hale sokamıyordu.

"Ben uyumak istemiyorum."

Ülkeyi yönetmede kocasına yardımcı olurken dahi bu kadar yorulmayan kraliçe, kocaman yatağın içindeki kıpır kıpır çocuğa bakıp içini çekti.

"Uyuman gerek Khsske, yoksa hep görmek istediğin o taht odasına girecek kadar büyüyemezsin."

Gittikçe kararan havayı biraz olsun dağıtabilmek için odada düzenlice yerleştirilmiş mumların ışığı, kraliçenin güzel yüzünü aydınlatıyordu. Dikkatinden kaçmayan müşfik ifadeden yararlanıp yatakta doğruldu çocuk. Üzerindeki bir kürk parçasını kenara iterek heyecanla aklındaki plânı annesiyle paylaştı.

"Anne... Sen girebiliyorsun, sadece kapıdan baksam, lütfen! Babama görünmem, söz veriyorum."

Oğlunun normal zamanlarda babası gibi kibirle havaya diktiği minik burnuyla, yaşına göre gereksiz bir ciddiyetin süslediği yüzü kraliçeyi zorluyordu.

"Baban komutan Agnus ile görüşüyor şu an Khsske, biliyorsun."

Çocuk Tsangdera'nın komutanı ile babasının görüşmesinin, bir türlü vazgeçemediği isteğine ne gibi bir engel oluşturacağını anlayamamıştı. Bu yüzden kendine göre daha büyük önem arz eden isteğinde diretti.

"Bu yüzden mi bu kadar erken uyumak zorundayım? Daha ay bile çıkmadı."

İki eliyle birden annesinin yüzünü ağır kumaştan perdelerin yarı yarıya örttüğü pencereye çevirmeye çalışırken henüz doğmamış ayın, fikrini değiştirmesinde etkili olacağına inanıyordu.

Annesinin omuzları yenilgiyle çökerken o, kazandığı zaferi minik dudaklarındaki gizlemeye çalıştığı gülümsemeyle kutladı.

"Peki ama bir daha bunu istemeyeceksin, tamam mı? Bu konuda da söz verecek misin?"

Tsangdera'nın küçük prensi yataktan kayıp çıplak ayaklarla kapıya koşarken annesine cevap vermeye çalışıyordu.

"Tamam tamam, anne çabuk ol, gidelim hemen."

Oğlunun bu isteğine bir türlü anlam veremeyen annesi, taht odasını en azından kapıdan görürse bir süre ısrarından vazgeçer diye düşünüyordu muhtemelen.

MYTHWhere stories live. Discover now