3🌙

602 87 14
                                    

Sonradan okusanız da oyları ve yorumları bekliyorum her zaman :)

Sonradan okusanız da oyları ve yorumları bekliyorum her zaman :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Bütün gün yattığının farkında mısın?

Odamın önünden geçen annem söylenmeye başlamıştı. Evde bir şey ile uğraşmadan durmam onu rahatsız ederdi. Ben ise hiçbir şey ile ilgilenmek istemiyordum. Böyle zamanların verdiği o lanet his üzerime çullanmış ve beni iyice bunalıma sokuyordu.

-Öğle yemeğine de gelmedin.Valizini hazırlamaya başlasan iyi edersin.

Merdivenlere yönelip aşağı kata inerken söylenmeye devam etmişti. Hasta olan büyükannemin yanına şehir dışına gidecektik ve iki hafta boyunca orada kalacaktık. Hayattaki tek varlığım annem,teyzem ve büyükannemdi. Şimdi de büyükannemi kaybetmeye hazır değildim.

Büyükannemin durumunu defalarca kez Kook'a söylemiş olmama rağmen ben gitmeden görüşmeyi teklif etmemişti. Görüşebilmek için mesaj atmıştım yine de ve geri dönmesini bekliyordum.

Sırtüstü yatarken tavanı izlemeye başlamıştım.Böyle işe yaramaz olduğum zamanlarda en güzel yapabildiğim şeydi bu. Donuk gözlerle bir noktaya boş, bomboş bakmak. Zihnimde dolanan diğer şeyler ise önceki gün Kook'un bana anlattıklarıydı.Hayatımda kötü bir şeyler olduğu zaman bu bir şey ile sınırlı kalmıyor mutlaka diğerleri de üst üste geliyordu. Jeon'a karşı ilk kez bu kadar kızgın hissediyordum.

Bunun nasıl bir duygu olduğunu çözememiştim, çünkü sevdiğim insanların mutluluğu beni üzmezdi.Onun mutluluğunun da beni üzmemesi gerekirdi.

Jungkook'u yaklaşık bir yıldır tanıyor neredeyse haftanın çoğu günü görebiliyordum. Çoğu şeyini öğrenmiştim. Benim için can alıcı olan kısım ise haftasının büyük bir kısmında ileride hayatına yön verecek şirkete stajer olarak alınabilmek başarılı olabilmek için çalışmasıydı. Zaten genelde sohbet konumuz bunlar olurdu.

Göğüs kafesimde filizlenip kanıma yayılmaya başlayan bunaltıcı hisse tavanı izleyerek karşı koymak yerine yatağımdan doğruldum. Açık renk kotum ve beyaz tşörtümün üzerine uzun ve bol koyu mor yağmurluğumu geçirip kendimi evden dışarı attım.

Boğuluyor gibi hissediyordum ve bu hissi neyin geçirebileceğini biliyordum.Mesaj beklemek yerine, Jungkook'un ileride sahne almak için eğitim gördüğü müzik okuluna gidecektim.Sesinin güzelliği ve hayallerinin güzelliği onun başarılı olmasını dilememi sağlasada bir tarafımın kesinlikle istemediği müzik okuluna.Bu konudaki kararsızlığım yüzde elli mutluluk yüzde elli hüzün demekti.Yani ne mutlusundur ne de üzgün, duygular içerisinde en berbatı budur sanki ama yine de mutsuz olmadığın için şükreder ve mutluymuş gibi davranırsın.

*

Çeşitli sınıflardan gelen keman,piyano veya adlarını bile bilmediğim onlarca çeşit müzik aletlerinin sesleri arasında kare kare krem rengi fayanslı koridorda yürüyordum.Jeon'un buraya gelmemi onaylamayacağından emindim ama yine de onu görmeden gitmek istememiştim.Tamamen tahminlerimin doğrultusunda adımladığım koridorda siyah parlak botlarımın gıcırtısına eşlik eden şarkı seslerinin olduğu yöne doğru yürüyordum.Sınıflardan tekinde birisi piyano ile Yann tiersen-Comptine d'un autre ete çalıyordu. Koşa koşa kendimi o sınıfa atıp bale yaparak o kişiye eşlik etmeyi deli gibi istiyordum ama neyse ki bale yapmayı falan bilmiyordum.

İki yanında da birkaç tane sınıf olan koridorun sonuna geldiğimde 'Vokals Room' yazan kapının önünde durdum.İçgüdülerim eşliğinde Jungkook'un orada olacağını düşünerek kapıyı açıp içeri gireceğim sırada kalın bir ses ile irkildim.

-Oraya girebilmek için baş öğretmenden izin alman gerekiyor.

Başımı çevirdiğim yerde siyah koltuğa yarı oturur yarı yatar yorgun bir vaziyette duran ve kafasına gri ceketinin şapkasını geçirmiş,garip çocuğu gördüm.Yüzüme bakmıyordu. Seslenenin o olup olmadığını anlayamamıştım bile. Özgüvenimin koluna girip konuştum:

-Siz mi seslendiniz?

Gözlerini yerden çekip ayağa kalktı ve karşımda durup yarım ağız gülerek bana baktı. Oldukca iri,çekici gözleri ve hoş bir yüzü vardı.

 Oldukca iri,çekici gözleri ve hoş bir yüzü vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Etrafta başka birisini göremiyorum. Birde, seslenmedim seni uyardım.Oraya baş öğretmenden izin almadan giremezsin çünkü.

İlk kez diyaloğa girdiğim birisi olarak son derece kaba bir cevap vermişti. Dişlerim arasından tıss'layarak gülmeden edememiştim.Sesimi kısıp esrarengiz bir hava katmaya çalıştım:

-Neden? İçeri girip birilerinin boğazına elimi sokmamdan ve birkaç ses teli söküp çalmamdan mı korkuyorsunuz?

Boynundaki yaka kartında 'Taehyung' yazan çocuk dediğim şeye gülecek gibi olmuştu ama son anda vazgeçmiş olmalı kaşlarını hafifce çattı:

-Bana mı dedin?

Ona kendi cümlesini satmakta gecikmedim:

-Etrafta başka birisini görebiliyor musun?

Dudaklarını yaladı ve başını onaylayarak salladı:

-Evet.

ardından oldukca yorgun bir şekilde tek kolunu kaldırıp arkamı işaret etti. Arkamda birisi vardı ve onun cümlesini ona satmakta başarısız olduğumu gösteriyordu. İçeriden yanaklarımı ısırırken gözlerimi ondan çektim. Hayal kırıklığı ile arkamı döndüğümde ise kimseyi göremedim. Cidden...İlk kez muhatap olduğum bir insana göre fazla şakacı(!)ydı aynı zamanda. Coolluğumdan ödün vermemiş olmayı umut ederek ifadesiz bir şekilde ona döndüm

Kısacık tebessüm etti

-İçeridekileri rahatsız etmek istemezsin herhalde? Ama yine de keyfin bilir.

diyerek arkasındaki koltuğa yöneldi ve esyalarını çantasının içine yerleştirmeye başladı.

Bir şey olmamış gibi davranmaya devam edip onunla daha fazla muhatap olmayarak az önceki salonun kapısına tekrar yöneldim.

İçerisi tamamen boştu ve müzik sesi ise açık kalmış bir bilgisayardan geliyordu...

-Ah buarada içeride kimse yok,ben de onları bekliyordum.

Arkamdan seslenmişti. Sesi uzaktan yankılı bir şekilde geldiği için koridorda ilerlediğini kavrayabilmiştim.

Sabrıma sarılarak boş salonun kapısını kapattım. Bomboş bir oda için mi bu kadar yaygara koparmıştı? Boş yere vakit kaybetmiştim.Birkaç saat sonra uçağımız vardı ve hala Jungkook'u görememiştim.

Diğer koridorlarda gözlerimi gezdirdiğimde ortalıkta kimse yoktu, sadece birkaç sınıftan müzik sesleri geliyordu. Demek ki Jeon erken çıkmıştı veya bugün okula gelmemişti. Yada evime gitmişti ve beni bekliyordu. Mesaj atamamasının nedeni telefonunun bozulmuş olması olabilir miydi?

Telefonumu elime alıp Jeon'un numarasını bulmaya çalışırken bahçeye çıkmıştım çoktan. Yeni başlayan yağmurun kokusu ciğerlerime ulaşırken yağmurluğumun şapkasını kafama geçirmiştim. Telefonumun ekranına yağmur suyu gelmemesi için uğraş verirken aynı zamanda numarayı arayıp kulağıma götürdüğümde sadece bir saniye sonra gözlerime takılan kış Jungkook'du.

Bird-Day || KimTaehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin