1🌙

838 97 30
                                    

Herkesin ilhama ihtiyacı vardır
Herkesin bir şarkıya ihtiyacı vardır. Çünkü güvence yoktur,bu hayatın kolay olacağına dair. Güvence yoktur, ilk tercihlerinin her zaman doğru olduğuna dair. İyi bir olayın sonuçlarının her zaman iyi olacağının veya kötü bir olayın sonuçlarının her zaman kötü olacağının bir garantisi yoktur.

Bir kuşun ölümünün hayatımda nelere yol açacağını nereden bilebilirdim?

7 ay öncesini düşünüyorum. Metroya binip şehrin kıyı ilçelerinden birisine gitmiştim. Amacım tek başıma yürümekti çünkü bunun hissettirdiği özgürlüğü seviyordum. Yanımda sohbet etmek zorunda kaldığım birileri veya onun alışveriş temposuna uymak zorunda kaldığım birileri yoktu. Yoruldum diye mızmızlanan birilerinin olmaması da en güzel yanıydı çünkü çoğu kişi bir yerden bir yere gitmek için taksi,otobüs kullanmayı tercih etse de ben yürümeyi seviyordum.

Kendime güzel görünmek için ruj sürüp turplu küpeler bile takmıştım. Belki sonra seçtiğim bir kafeye oturup kendime kivi çayı ısmarlardım?
Tüm bunları ve diz kapaklarıma kadar uzanan örgü, tatlı yeşil ceketimi düşünecek olursam uzaktan son derece çevreci göründüğüme emindim. Ceketimi büyükannem örmüştü ve giyince sanki onun evindeki kiloluk yorganın altında ısınıyormuş gibi huzurlu hissediyordum. Onun fırından yeni çıkmış poğaçaları gibi sıcacık gülümsemesini yanıbaşımda hissedip iç geçirdim.

Tahta evlerin ve altındaki minik mütevazi kafelerin yanından geçip kulağımdaki müziğe içimden eşlik ederek yürüyordum. Bir tarafı şehir merkezi diğer tarafı ise deniz olan bir yerde gezmek güzel bir duyguydu. Ruh halin hangisini isterse ona yöneliyordun. Ben de yol kenarındaki seyyar kitapçılarda gözlerimi gezdiriyordum.
Kafamdaki kitap listesinden birkaç kitabı o seyyar kitapcılarda bulabilmek umuduyla yürümeye devam ederken yolun köşesindeki bir işletmenin önünde birkaç kişilik kalabalığı fark ettim. Kalabalık ve işletme sahibi kavga ediyordu.
Merak içerisinde oraya yönelip adımlarımı takip ettim. Normalde böyle şeylerden hep uzak dururdum.Şimdi ise adımlarımın beni nereye götürdüğünden haberim yoktu. Bugün farklı birisi olmayı deneyip kendime yeniden sürpriz yapıyordum herhalde.

Kalabalığın yanına nihayet geldiğimde insanların gözlerinin yöneldiği yere bakmıştım. Asfaltın kenarında titreyen şeyin bir kuş olduğunu ancak fark edebilmiştim.
Yanımdaki gençlerden birisi oldukça kaba bir şekilde bağırdı:

-Sen insan mısın be!?

Bağırdığı kişinin kafe sahibi olduğunu yeni anlayabilmiştim. Olayı ise kendi kendime idrak edebilmiştim sonradan. Alıştığımız hikaye. İş yerine giren tek bacağı yaralı kuşu müşteriler rahatsız oluyor gerekçesiyle öldüren bir kafe sahibi, olaya tepki göstermek adına bağırıp duran ardından söylenerek uzaklaşan birkaç kişi ve tüm olayın merkezinde olmasına rağmen orada öylece unutulan, yerde cansız minicik bedeni ve açık gözleri ile ölmüş bir kuş.

O kadar hızlı,alelade ve alışılmış bir şekilde olup bitmişti ki bunları kavrayabilmem. Sadece izleyebilmiştim hepsini. İçeri giren işletme sahibinin elindeki süpürgeye bakacak olursam onunla öldürmüştü. Bu kadar ilkel bir acımasız olduğuna göre, zavallı kuş kafeye birkaç kez girmiş olmalıydı. Belki de yavruları vardı ve onlara yemek arıyordu.

Kafe sahibinin ve söylenerek uzaklaşan kuru kalabalığın arkasından yerdeki zavallıya yöneldim. Bu dünya için öylesine masum ve küçüktü ki. Belki bu kadar yaşadığı için bile şanslı sayılabilirdi. Onu ellerime aldım. Hemen buz gibi olmuştu bedeni. Minicik ayaklarının tekinde beyaz ufak bir sargı vardı. Bir insanın yardım edip iyileştirmeye çalıştığı canı başka bir insan gözünü bile kırpmadan öldürmüştü.

Bugün ki planlarımda kesinlikle böyle bir kısım yokken elimde ölü bir kuş ile birlikte sahile doğru yürümüştüm. Cansız bir bedeni tutuyordum.Benim için küçük bir şey değildi bu.

'Kütleyle hacim doğru orantılı değildir. Menekşe kadar küçük bir kız bir çiçek yaprağı gibi hareket eden bir kız dünyanın kütlesinden daha büyük bir güçle beni kendine çekiyor. Tam o esnada newtonun elması gibi onun üzerine yuvarlanıyorum. '

İzlediğim bir dizinin cümleleri aklımda sıralanmıştı. Bir kuşun ne denli ağır olabileceğini öğrendikten sonra daha iyi anlamıştım bu satırları. Pekii ağır gelen gerçekten minik kuşun bedeni miydi yoksa gittikçe kalpsizleşen insanların taş yürekleri miydi?

Kaç adım attığımdan habersiz kumlara ulaştığımda ayakkabım sahil kumlarına bata çıka yürürken bulduğum bir ağacın yanına oturuvermiştim.

Elimdeki kuşu yere koyduğum an gözümden süzülen yaşa karşı koyamamıştım. Diğer insanlar buna neden benim kadar üzülmüyordu? Eğer ben almasam onu öylece çöpe mi atacaklardı yani? Ufak tefek(?) düşüncelerimin birleşimi beni oyalarken kumlarda yürüyen başka birisini hissettim. Sanki hemen arkamda beni takip etmişti.

Deniz sesine eşlik eden ayak sesi yanıbaşımda durmuştu
Ve sonra eğildiğini hissetmiştim.

Elimin tersi ile nemli yüzümü silerek gelen kişiye baktığımda gözleri kuşun üzerindeyken benimle konuşmuştu:

-Tanrının değer verdiği bir şeyin böyle bir muamele görmesinden ben de hoşlanmam.

Tek elinin arasına almıştı kuşu hala yüzüme bakmadan. Diğer eli ile ağacın dibindeki toprağı hafifçe aralarken cevap veremeden ona bakmıştım. Elindeki cansız bedeni şefkatle tutuşuna ve tertemiz bembeyaz diğer elinin kahverengi toprak ile kirlenmesine bakmıştım. Kuşu araladığı toprağın içerisine narince yerleştirip üzerini kalan toprak ile kapatmıştı. Yüzündeki bir tebessüm ile yapıyordu tüm bunları. Ve o , yerden bulduğu iki tane küçük odun parçasını da kuşun mezarının başına diktikten sonra bana döndü:

-Elimizden geleni yaptık.

Hafif yaşlı kirpiklerimin ardında gözlerimi utana sıkıla ona yöneltmiştim. Elerini ensesinde birleştirip hevesle gülümserken ağladığımı farkedip duraksamıştı.

 Elerini ensesinde birleştirip hevesle gülümserken ağladığımı farkedip duraksamıştı

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Gözlerini hafifce açarak şaşkın bir şekilde sorgulayadı:

-İyi misiniz?

Sanırım bir kuşa gerçekten gözyaşı dökmüş olmama inanamamıştı. Ben de inanamamıştım.

Zeytine benzeyen gözlerine birkaç saniye baktıktan sonra yüzümü ellerimin arasına alıp ufacık gülümsemiştim. Çocuk gibi ağlamış olduğumun utancını kapatmak için değildi. Gülüvermiştim işte. Böyle bir insan görmeye ihtiyacım vardı belki de. Denizin kokusunu,etrafımızdaki ağaçların hışırtısına eşlik eden dalga seslerini de o an daha yoğun duyabilmiştim.

Ellerimi yüzümden çekip ona bakmış ve mırıldanmıştım:

-İyiyim,teşekkür ederim.

Bird-Day || KimTaehyungTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon