6🌙

454 63 11
                                    

Evden dışarı çıkıp kapının önünde siyah konverslerimin iplerini bağladım. Çocukluğumda birçok kez burada kalmış olmama rağmen şimdilerde çokça yeni yapı yüzünden biraz değişmişti. Farklı bir şehirde yaşadığımız için üç ayda bir belki gelebiliyorduk büyükannemin yanına. Büyükannemin evi onlarca merdiven yukarıdaydı. Etrafı yeşilliklerle çevrili merdivenleri inip en ucundaki boş parka oturacaktım. Sevgililerin buluşmak için,çocukların bisiklet sürmek,oyun oynamak için,ailelerin piknik yapmak için ve yaşlı çiftlerin termoslarındaki çaylarını birlikte içmek için geldikleri parkı seviyordum. Yıllardır değişmeyen tek yer burasıydı sanki. Hiçbir ağaç bile kesilmemiş,çevresi kirlenmemişti. Ağaçlar büyümüştü. Belki benden bile fazla büyümüşlerdi.

Kendimi zihni olgunlaşmış bir çocuk gibi hissediyordum. Bunun anlamı,yaşım ve zekam büyümüştü ama bunların beraberinde içimde bir yerlerdeki boşlukta büyümüştü. Hayalleri küçülmeye mecbur kalmış,insanlara olan güveni azalmış,bazen nerede ve kim olduğunu bulamayan bir çocuk gibi hissediyordum.
Nereye ait olduğumu bulamıyordum bazen,bazen ise en azından hayattayım diye yaşamaya bakıyordum. Belki de fazla sorgulamamak gerekirdi. Zaten sadece sorgulayarak hiçbir yere varamayacağımı anlıyordum bir süre sonra.

Merdivenlerin sonuna geldiğimde en alt basamağın kenarına oturdum. Etraftaki insanların sesini kulağımdaki müzik sayesinde duyamıyordum. Gözlerimi aylardır görmediğim parkta gezdirip içimi huzurla doldurmak ve özlemimi gidermek istesem de gözlerim tek bir noktaya dalıyor ve endişelerimi daha fazla düşünmeme neden oluyordu.

İki gün boyunca Jeon tek bir tane mesaj bile atmamıştı. Şirket seçmelerini kazandığı ve idol grup için seçildiğini benden daha ne kadar saklayacaktı merak ediyordum.
Elime aldığım telefonun ekranında kendime baktım. Kendime baktıkça okul bahçesinde olanları hatırlıyordum. Açıkcası,kendime hala acıyordum. Hala kendime Jeon'a aşık falan olmadığımı anlatsam da ne hissettiğimden ben de emin değildim. Neden o kadar canım yanmıştı ve hala yanıyordu?

Telefonumun birden titremesi ile irkilirken gelen mesajı okudum.

"Her zaman ki yerimizdesin değil mi? Gelmek üzereyim. -Sohyu "

Dışarı çıkmadan önce çocukluk
arkadaşıma buluşmak için mesaj atmış olduğum bile aklımdan çıkmıştı. Arama tuşuna bastığımda ilk çalışından sonra açılan telefonun ucundakine ona koyduğum takma ad ile seslendim:

-Evet her zaman ki yerimizdeyim Piglet. Ne kadar yakınsın? Sana doğru gelmemi ister misin? Eğer çok yakınsan telefonun hoparlörüne bir kez vur.

Ben hafifçe gülerken hoparlörden gelen tek vuruş sesine cevap verdim:

-Pekala o zaman olduğum yerde durdum seni bekliyorum.

Telefonun ucunda güldüğünü hissedebildiğim arkadaşım aramayı sonlandırdığında kulaklıklarımı çıkarıp çantama koydum. Gözlerimi etrafta gezdirirken Sohyon'u parkın ucundaki yolda her zaman ki gibi bisikleti üzerinde görmüştüm bile. Nerede olduğumu bildiği için bana bakarak gülüyor ve pedalları daha hızlıca çeviriyordu. Gülümsemesi ile ruhumdaki buzlar çözünmeye başlamışken ona doğru koştum. Aramızda birkaç adımlık mesafe varken bisikletini yavaşlattı.

Birkaç aydır görememiştim onu ve o her zamanki gibi yine güzelleşmişti.

Bisikletinden inip bana doğru geldiğinde kocaman sarılmıştık. Zihnimde yankılandı ~her şeyin yenisi,dostun eskisi~

O kadar içten gülüyordu ki gören herkes onun ne kadar iyi yürekli olduğunu anlayabilirdi. Heyecanla geri çekilip elleri ile birkaç hareket yaptığında kafamı iki yana salladım:

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 24, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Bird-Day || KimTaehyungWhere stories live. Discover now