Sekizinci Bölüm

252 36 14
                                    

15.11.2015

Kim demiş en güzel hediyenin parayla alındığını? En güzel hediye Tanrı'dan gelendir ve parayla alınamaz.

"Dışarı çıkmaya ne gerek var? Kutlamayalım doğum günü falan."

Onur aynadan saçlarını düzeltirken yatağına kurulmuş olan Jan'a cevap verdi.

"Kızım senin doğum günün vasıtasıyla bir dünya kız düşürürüm ben."

Jan gülerek yattığı yatağın başlığına yaslandı. 

"Ne hediye aldın bana?"

Onur aynadan bir süre Jan'a baktı.

"Bir de hediye mi alayım? Sana en  güzel hediye benim. Hediye alamadım ama düşünmem yeter diye sadece düşündüm."

Jan kahkaha attığında dönüp ona baktı Onur. Siyah saçları açık bir şekilde sol omzundan aşağı iniyordu. Dizlerinin üzerinde biten, boyun kısmında küçük taşlar olan mini bir elbise giymişti. Ayağındaki ayakkabılar tamamen kapalıydı ve Jan'ı daha uzun gösteriyordu.

O kadar güzel görünüyordu ki, bu kadına kardeş gözüyle bakmaya yatağının bu geceki misafiri o olabilirdi

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

O kadar güzel görünüyordu ki, bu kadına kardeş gözüyle bakmaya yatağının bu geceki misafiri o olabilirdi. Ama ne Onur ne Şafak Jan'a kardeşten başka bir gözle bakmıyordu. 

Onur üstüne kot pantolon ve beyaz bir gömlek giymişti. Gömleğin üstüne de bir ceket giymişti ki çok yakışıklı görünüyordu. Dağınık saçları onu daha çekici yapıyordu. Jan, kızların neden Onur'u bu kadar istediğini rahatlıkla görebiliyordu.

Jan yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdü. 

"Fazla geç kalmadan in aşağı. Şafak'ı biliyorsun, bekletilmekten hoşlanmaz."

Onur koluna saatini takarken hafifçe başını salladı. Jan Onur'un odasından çıkıp Devrim'in odasına girdi. Bu kapı asla kilitlenmezdi ve Devrim buna bir anlam veremiyordu. 

Jan odaya girdiğinde Devrim yatağında oturuyordu. Jan'ı görünce kendine çeki düzen verdi. Jan'dan korkuyordu ama aynı zamanda ona saygı da duyuyordu. 'Onun yaşadıklarını ben yaşasam muhtemelen şimdiye ölmüş olurdum.' diye düşünmekten kendini alamıyordu. 

Jan yatağın yanındaki koltuğa oturup bacaklarını üst üste attı. Devrim onların dışarı çıkacağını biliyordu. Bu gece kaçabilirdi. Ama Jan'dan kaçıp o tiksindiği insanlara mı sığınacaktı? Allah bilir babası ona neler diyecek, neler yapacaktı. Oysa burada kimse ona elini bile sürmüyordu. Hatta Jan ona sıkılmasın diye birkaç kitap ve defter almıştı. Defterleri verirken söyledikleri aklından çıkmıyordu. 

'Biliyor musun, halan da hikayeler yazarmış. Onun yazdığı son hikaye beni yarattı. Sen öyle hikayeler yaz ki kimse katil olmasın, kimsenin canı yanmasın.'

Jan bazen gelip konuşuyordu onunla ama dışarıda, odanın dışında, çok soğuk davranıyordu.

"Bu gece dışarıda olacağımızı biliyorsun. Kapı kilitli olacak ama pencere filan... Oralardan kaçarsın artık. Ama kaçacağında...", eliyle sabah Devrim'in odasına getirdiği makyaj malzemelerini gösterdi. "...bunlarla yüzünün bazı yerlerini morart ki sana elimi bile sürmediğimi bilmesini Demirhan. Eğer sana birşey yapmadığımı annenden başkasının bildiğini öğrenirsem, ki biliyorsun öğrenirim, bu sefer seni de öldürürüm anneni de. Ona göre anlaşalım."

JANOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz