20.

251 37 20
                                    

Bölüm şarkısı 'Selena gomez- the heart wants what it wants'

iyi okumalar...

-Yalnız Kalmak İstiyorum Dediğimde, Kastettiğim Yer Kalbindi...

Siz hiç sevdiniz veya sevildiniz mi? Böyle dolu dolu , sonsuza kadar güvenmek isteyipte sevilmek. elbette sevmişsinizdir. Bazılarınız platonik, bazılarınız karşılıklı, bazılarınızı ise başkaları sevmiş ama karşılık bulamamıştır sizden . Bende sevmiştim ve sevildiğimi zannetmişim. ama sevilme konusunda yanılmıştım ve ben bu duygunun daha nasıl birşey olduğunu anlayamadan ihanete uğramıştım. Boşuna mı sevmek olmuştu şimdi benim ki? Bilmiyordum ama sevmiştim be!! güzel sevmiştim...
Babamdan görmediğim ilgiyi ondan görmüştüm. O sahip çıkmıştı bana , o kurtarmıştı. Zor zamanlarımda o yanımda olmuştu. Ama şimdi yine beni kendi elleriyle o itmişti.

Aslında hiç sahip olamamıştım ben ona. Sahip olmadığım birşeyi kaybettiğimi sanıyordum. Kafamın içinde o kadar çok şey vardı ki bu kafayla evin yolunu bile bulacağımı zannetmiyordum. Bu yüzden eve gitmeyip bilmediğim bir caddenin, bilmediğim sokaklarında boş boş yürüyordum. Nereye gittiğimi , bundan sonra ne yapacağımı bilmeden...

Ben ona bende en az olan duygudan vermiştim. 'Güven'. Kendimi bildim bileli o baba olacak adama kin beslemiştim. Anneme kendine güvendirip daha sonra beni öğrenir öğrenmez hiçbirşey olmamış gibi bırakıp gitmişti. Bu yüzden olmuyordu, yapamıyordum, güvenmiyordum kimseye. Tabi bu savaş' ı tanıyıncaya kadardı. Ona güvenmiştim. Belki evlenmeyi filan değil ama her zaman yanımda olacağına hatta beni sevdiğine bile salak gibi inanmıştım. Değer vermiştim ona çünkü değer sanmıştım. Bir insanın herşeyini , hayallerini , umudunu alırsanız elinde yaşama amacı olarak ne kalırdı ki? O durumdaydım işte.

İstemediğim halde durduramadığım gözyaşlarım ara vermeden akarken ben ellerimle onları silmiyordum. Çünkü bana savaş yüzünden ağladığımı hatırlatıp ona kızmamı, küfretmemi sağlıyordu. Ama ne kadar kızsamda , sövsemde, olmuyordu vazgeçemiyordum. Zaten dudaklarımda hala onun izi varken olamazdı da zaten.

Gözyaşlarımı silmediğim için görüşüm bulanıklaşmıştı ama o kadar çok kendimde değildim ki bu bile umrumda olmamıştı. Ayağım bir taşa takılınca sendeleyerek yere, ellerimin üzerine düştüm. Ellerim sıyrılmış hafif kanıyordu ama umursamıyordum. Çünkü acısını hissetmiyordum. Yada şuan acının en büyüğü kalbimde olduğu için orasının acısı hariç hissizleşmiştim.

Yerden güç alıp kalkacakken bu kez de arkamdaki daha büyük bir taşa takılıp düştüm. Yaşadıklarımı sindiremediğimdendi bunlar. Kaldıramıyordu bedenim bunları. Hayatın bana gösterdiği her acı gözümün önünden geçerken bu kez kimseyi, hiçkimseyi umursamadan hıçkırarak ağlamaya başladım. Küçükken evden okula giderken bazı kızları babalarının ellerinden tutmuş mutlu ,mutlu okula gittiklerini görüp gülümserdim. Yada ilk bisiklete binmeyi öğrenirken düştüğümde babam yerine başkaları yardım edincede gülümserdim. Sevinç gülümsemesi degildi o. Aksine acı bir gülümsemeydi. O yüzden kimsenin göründüğü gibi olmadığını en çok kendime bakarak öğrenmiştim ben .

Hıçkırarak ağlamaya devam ederken bir el omzuma dokununca irkildim ama kafamı kaldırmadım. istesemde kaldıramıyordum zaten . biraz daha böyle kalırsam büyük ihtimalle ya sinir krizi geçirecek yada yığılıp kalacaktım. Birden bütün vücudum havalanınca kaşlarımı olabildiğince çatarak kapalı olan gözlerimi açtım ve neler olduğuna baktım.

Doğuş beni bacaklarımın arkasından tutarak kaldırmış meraklı meraklı gözlerimin içine bakıyordu. Omuzlarından tuttum ve güçsüz bir şekilde itmeye çalışarak kucağından indim.

SİYAH KAR TANELERİ Where stories live. Discover now