Bölüm-22

347 26 4
                                    

Şarkı ile birlikte okuyun. İyi Okumalar...!!!

Bir gün karakola gideceğimi biliyordum. Ama bunun Harry açısından olacağını düşünürken, oğlum için buradaydım. DNA testine girdiğimizden beri bir saat geçmişti. Şimdi ise sonuçları bekliyorduk. Nicky hepimizden bağımsız olarak tek başına oturdu. Üstüne gidemiyordum. Kafası zaten çok karışmıştı. Ona bunu yaşatanların cezası ölüm olmalıydı. Fakat istenilen şeyler hiçbir şekilde gerçek olamıyordu. Yani çoğu zaman.

Kendimi iyi hissetmiyordum. Başım dönüyor ve kan akışım durmuştu sanki. "Bella su ister misin?" diye sordu Harry. "Hayır. Sadece bir an önce gitmek istiyorum."

"Bunu bende çok istiyorum. Sadece biraz daha sabır bebeğim." İç çektim. "Sence sabredecek gücüm kaldı mı?"

Sesi çıkmamıştı. Bu teselli edecek sözcüklere alışmıştım artık. Bu yüzden artık inanmıyordum. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriden bize testi yapmamızda yardım eden adam çıkmıştı. Hepimiz ayaklanmıştık, fakat Amanda hala eliyle yanağını tutarak oturuyordu. Harry ona oldukça sert vurmuştu ve yanağı morarmıştı.

"Sonuç nedir?" diye sordum. Bizim çocuklar bile arkamda olumlu bir cevap bekliyordu.

"Bu çocuk sizin. Testler anne ve baba olarak sizi gösteriyor." Amanda'ya baktı. "Bu kadınla bir alakası yok." Amanda derin derin nefesler almaya başlamış ve oturduğu yere daha çok sinmişti.

"Bu doğru mu?" Arkamdan gelen ses Nicky'e aitti. Masum ve korkarak bakıyordu. "Onlar şimdi..." Adam Nicky'e doğru ilerledi ve onun boyunda olmak için çömeldi.

"Evet küçük dostum. Senin anne ve baban..." Bizi işaret etti. "Onlar." Nicky çenesini kasarak yıllardır yaşadığı yalana baktı.

Daha sonra arkasından gelen, çay ve kahve servis yapan kadını durdurdu. "Şunu alabilir miyim?" diye sordu ve tepsiden karton bardaktaki kahveyi aldı.

"Dikkat et çocuğum sıcak." dedi kadın, oğlumu uyararak. "Daha iyi." dedi

Sonra ondan beklemediğim bir hareket yapıp kahveyi Amanda'nın üstüne fırlatırcasına döktü. Amanda çığlıklarla yerinden kalktı ve üzerini üflemeye başladı. Bizimkiler gülerken, ben oğlumun öfkesini hissetmeye çalışıyordum. Karton bardağı yere atarak koşmaya başladı.

"Nicky!"

"Anne." Koşacağım sırada Bailey beni durdurdu. "Bırak onunla ben konuşayım." dedi ve peşinden gitti.

"Siz bu kadından şikayetçi misiniz?" diye sordu memur bey. "Evet. Şikayetçiyiz." dedi Harry acımayarak.

Amanda üzerine dökülen kahveden dolayı gideceği yeri düşünemiyordu. Harry'i kolundan yakalayıp kendime çevirdim. "Gidip onları bulalım." Başını salladı ve elimi tutarak diğerlerinin yanından ayrıldık.

Aşağı katlara, ön kapıya hatta kafeteryaya baktık. Fakat ikiside orada değildi. En sonunda Harry onları açık otoparkta olacağını düşündü. Ve dediğinde haklı çıktı. İkiside kaldırıma oturmuş konuşuyorlardı.

"Önce dinlemeliyiz." dedi Harry. Başımı salladım ve onları dinlemeye başladık.

"Kahveyi dökmen iyi oldu." dedi Bailey. "Bilmiyorum. İçimden öyle yapmak geçti."

"Çünkü sinirlendin."

"Bana bunu neden yaptı?" diye ablasına sordu ve ağlamaya başladı.

"Çünkü onlar anne ve babamızın mutsuz olmasını istiyor. Sadece acı çeken sen olmadın." dedi Bailey. "Ne demek bu?"

"Anneme babama, bana, çevremizdeki herkese senin için öldü dedirtiler. Annem yıkıldı ve babamdan ayrıldı." Nicky onu dinlerken her cümlesini anlamaya ve kafasında canlandırmaya çalışıyordu. Bunu bakışlarımdan anlayabiliyordum.

Satılık 3 : Son Nefes [h.s]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora