22.Bölüm

617 57 19
                                    

"Baekhyun..." İsmini çaresizlikle söylediğimde karşımdaki sinirli yavru köpek bana dik dik baktı.

"Baek-hyun mu?" Kaşlarını kaldırarak sorduğu soruya karşılık kafamı salladım, tuhaf yüz ifademle. "Bana Bay Byun diyeceksin, seni gerizekalı. Ben senin üstünüm." Yüzündeki kibirli ifadeyi dağıtmak istiyordum ama salonda babam varken olmazdı.

Kaşlarımı kaldırarak sinir bozucu bir ifadeyle gülümsedim. "Hatırlatırım Baekhyun, ben şirketten ayrıldım. O yüzden sana istediğim şekilde hitap etmemde sakınca yok."

"Aaa, evet. Sen niye şirketten ayrıldın? Sehun'la aranda bir problem mi var?" Kaşlarımı kaldırarak sorduğu soruyu düşündüm. Masada duran çerezlerden ağzıma atıp vakit kazanırken ne demem gerektiğini tartıyordum. "Şey, aslında Bay Oh'la bir problemim yok ama bir süre çalışmak istemiyorum, diyebilirim." Gergin bir şekilde açıklarken ve Baekhyun yüzüme dikkatle bakarken bir şeylerin farkına varmak mümkündü.

Bu yüzden tabakta duran bademlerden birini alıp onun göğsüne doğru fırlattım. "Bay Oh senin üstün, seni gerizekalı."

Sırıtıp omuz silkti ve kucağına düşen bademi alıp ağzına attı. Birkaç saniye daha sessizce bakıştıktan sonra Baekhyun "Ee?" dedi sinsi bir sırıtmayla birlikte.

"Şirketten ayrılmana rağmen ona karşı resmi olman gözlerimi yaşartıyor Luhan."

Yapmacık gurur ifadesiyle sırıtmaya devam eden Baekhyun'a karşı yüzümü buruşturdum. Masanın üzerinden bana doğru eğildi. "Ama onun en azından hala senin üstünde olduğuna eminim."

"Ne saçmalıyorsun Baekhyun?!"

Kafasına bir fiske vurup kendimi geri çektim. Tanrı aşkına! Benim en büyük imtihanım Baekhyun olmak zorunda mıydı cidden? Hem de bu kadar sıkıntının ardından.

"Aishh! Doğruları söylemek de suç oluyor." Kendi kendine mırıldanıp etrafa bakınmaya başladı.

"Luhan, bir sorun mu var oğlum?" İkimiz de aynı anda kapıda duran babam baktık ve sırıttık. "Hayır efendim, sadece Luhan'la biraz şakalaşıyorduk." Babam başını salladı ve gülerek mutfağa girdi.

"Aigyo, bu çocuk ne kadar da sevimli Luhan. Bana karşı resmi olmana gerek yok oğlum." Babamın bu melek görünümlü şeytana inanması beni şaşırtmasa da kıskandırmıştı. Baekhyun inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi. "Ne... Dememi istersiniz efendim?"

Babam yavaşça Baekhyun'un omzuna vurup alınıyormuş gibi davrandı. "Ahjussi de Baekhyun-ah! AHJUSSİİ" Baekhyun da gülerek o sinir bozucu kelimeyi tekrarladı.

Ahjussi.

Ben ise akşam boyunca babamın askerlik anılarını bir tur daha dinledim ve Baekhyun'un lafta sıkı bir dost oluşumuzu anlatışını. Baekhyun'a göre üniversitede tanışmıştık ve çok iyi arkadaştık.

Hadi ordan!

Onun neden benim yanıma geldiğini anladığınızı varsayıyorum. İkimiz de birbirimize uyuz oluyorduk ama o bana muhtaçtı. Ben ise tehdit edilmekten kaçınıyordum.

"Eğer Türkiye olmasaydı Kore Savaşı'nın nasıl sonlanacağını en iyi Tanrı bilir." Babam dua edip Tanrı'ya ve Yüce İsa'ya övgüler yağdırırken ben ise nasıl bu duruma düştüğümü düşünüyordum ama cevap çok basitti.

Kyungsoo.

Onun hırsı yüzünden bu durumdaydım ama en azından o mutlu olmuştu. Lay ve Wufan da mutlu olmalıydı. Sanırım Sehun'dan başka kimsenin hayatını mahvetmemiştim. Şirketin işleri düzeldiğine göre, eski düzenime dönmek zorundaydım. Hiç olmamış gibi davranmak zorundaydım.

Star Bodies Agent | HunHanWhere stories live. Discover now