25/HASTANE

722 45 34
                                    

Selamün aleyküm arkadaşlar😇 Bölüm geç geldi, farkındayım. Gerçekten hepinizden tek tek özür dilerim. Neyse, ben fazla uzatmayayım en iyisi..
Umarım beğenirsiniz🙏
İyi okumalaaaarrr👻

-Burak'tan-

Şu an yerden metrelerce yüksekte, gökyüzünde ne konuştuklarını öyle merak ediyorum ki.. Şu anda dönme dolaptan biraz uzakta Esra'yı ve Bahar'ı izliyoruz. Ne? Onları orada öylece bırakıp bir saat dolaşmak fikri gerçekten çok saçmaydı. Hem, ben Bahar'a umarım Esra seni dönme dolaptan aşağı atmaz derken şaka yapmıyordum. Eğer Esra en ufak bir sinir nöbeti bile geçirirse ne olur bilemiyorum..

Evet, Esra'nın haberi vardı ama yerden yüksekte bir yerde onları buluşturacağımızı ona söylememiştim. Evet Esra biliyordu ama bunu bu kadar ciddiye almamıştı. Mesajıma cevap olarak 'ii tmm' yazmıştı ve bu cevap Esra'nın naparsan yap, ii madem, tmm tmm, bn sze snra katlrm, pki pki gibi ünlüsü düşük geçiştirme sözlerinden sadece birisiydi.

Esra, Bahar ile görüşmeyi kabul etti çünkü bu kadar uzun bir süre konuşacakları aklının en ücra köşesinden bile geçmemişti. Her zamanki gibi Bahar'a bir iki laf sokarım, sonra da günüme kaldığım yerden devam ederim diye düşünüyordu. Tabi evdeki hesap çarşıya uymadı. Onun böyle düşüneceğini bildiğim için onları dönme dolapta buluşturma fikrini ortaya ben atmıştım. Çünkü bir an önce aralarındaki meseleyi çözmelerini istiyorum. Çünkü, Bahar'a oynadığımız bu oyun artık saçma gelmeye başladı. Evet, başlarda Esra'ya bu konuda en büyük desteği veren bendim ama.. Bilmiyorum.. Galiba.. Gerçekten saçma gelmeye başladı. Esra'nın da bunu bir an önce fark etmesini ve bu oyunu bitirmesini istiyorum.

-"B-burak! Buraaakkk!"

-"N-noldu Can? Bir şey mi var?"

-"Yine nereye daldın hiçbir fikrim yok ama yukarıda bir sorun var galiba! Yukarı bak!"

Sakin sakin eski günlerdeki gibi konuşan Esra ve Bahar yerini kan davalı iki canavara bırakmıştı sanki! Bağırdıklarını hareketlerinden ve sinirli yüz hatlarından anlamamak mümkün değildi ve şu anda ikisi de çok büyük bir tehlike altındaydı. İçinde bulundukları kabin hızlı hızlı, tıpkı bir beşik gibi sallanıyordu ama bu ne Esra'nın, ne de Bahar'ın umrundaydı! Büyük ihtimalle içinde bulundukları tartışma yüzünden ikisi de durumun farkında bile değillerdi! Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de Esra, Bahar'ın üstüne üstüne gelmeye başlamıştı!

-"Can, Can koş! Koş hemen indirelim ikisini de! Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak!"

-"Çabuk hadi hadi!" dedi ve ikimiz de dönme dolapla ilgilenen yaşlı adamın yanına koşmaya başladık. Bu adam yukarıda olanları görmüyor muydu Allah aşkına? Neden müdahale etmiyordu ki sanki! Daha sonra lunaparklarda neden bu kadar fazla ölümler oluyor? Emekli olması gereken adamları alıp buraya görevli diye dikerseniz olacağı bu işte! Eğer biz de gerçekten bir saat Can ile dolaşmak için buradan ayrılsaydık neler olurdu, tahmin etmesi pek de güç değil herhalde. Yarınki gazete manşetlerinin arasında 'Lunaparktaki Dikkatsizlik İki Can Aldı' haberini görür gibiyim..

Nefes nefese görevlinin bulunduğu kulübenin yanına vardık. Hemen elimi kapının koluna götürdüm ve kapıyı, açamadım. Noluyor yaa?

-"Hadi Burak kapıyı açsana! Ne bekliyorsun oğlum?"

-"Lan, kapı kilitli."

-"Ne demek kapı kilitli? Adam içerdedir. Seslenelim. Abiiiiiiii! Abiiiiiii!" Can seslenirken ben de kulübenin camından içeriye göz attım. Allah kahretmesin! Bir bu eksikti!

-"Can boşuna seslenip durma."

-"O ne demek be?"

-"Adam burada yok demek."

ESRAWhere stories live. Discover now