[2] Call Me Master

16.4K 1.3K 1.7K
                                    

Başı ağrıyordu, sanki birisi onu zorluyordu. Gerçekten sıcak olmamasına rağmen fazlasıyla terliyordu. Taehyug yavaşça gözlerini açtı ama zifiri karanlıkta bomboş bir yerde olduğunu zar zor fark edip, geri çekildi. O hiçbir zaman karanlıktan hoşlanan birisi olmamıştı.

Bir kez daha gözlerini kapatıp, tekrar tekrar düşünmeye başladı. Hayır, bu olmamıştı. Hayır, yeni bulduğu Jimin adlı arkadaşı onu kaçırmamıştı. Hayır, Hoseok doğum gününü onu arayarak yalnız kutlamamıştı.

Hayır. Bu sadece bir kabus olmalı.

Bütün bunları hak edecek ne yapmıştı ? Taehyung iyi birisi olmuştu.

Ama sonra, kendinden başka suçlayacak kimse yoktu diye düşündü Taehyung. Sonuçlarını bilmesine rağmen yeni tanıştığı birisiyle gitmişti.

Her şeyin bir sebebi vardır, değil mi ? Taehyung Hoseok'un onun en çok bu yanından hoşlandığını hatırlayarak, iyimser olmaya çalıştı. Ama gözyaşları durmamış, hıçkırıkları yankılanmış ve duvarlara çarpmıştı.

Derin düşünceler içinde geçen birkaç dakika sonra, Taehyung kapının gıcırdayarak açıldığını fark etti. Kapının diğer tarafından gelen ışık onu rahatsız ediyordu. Ona yaklaşan uzun boylu adamın siluetini tanıyabilmek için gözlerini kıstı.

Adamın yüzünü tamamen görebildiğinde ona baktı ve gözleri şaşkınlıkla genişledi. Anılar aklından geçmeye başladı ve gözyaşları bir kez daha kendilerini bıraktılar çünkü o sadece bunu kabul edemiyordu. Gerçekten de önündeki adamı tanıyordu. İsmini bilmiyordu ama kesinlikle nerede tanıştıklarını hatırlıyordu.

Uzun, açık tenli, yakışıklı, gümüş renkli saçlı... Hiç şüphe yoktu ki, bu markette tanıştığı yakışıklı adamdı.

Adam bakışlarını ona odaklamışken, Taehyung için hala bir şeyler doğru değildi. Eğilip sert bir şekilde çenesini kavradı, diğeri boğuk bir şekilde acıyla inledi.

"Merhaba, genç adam" Çenesini biraz daha sıkmaya başladı. "Oh, terbiyem nerede ?" Ardından Taehyung'un ağzındaki mendili çıkardı.

Yüzünde markette takındığı sırıtma vardı ve Taehyung bu gülüşün nasıl kötülük ve fesatlık ile dolu olduğunu şimdi anlıyordu. Bu, omurgasından aşağıya doğru titremesine neden olmuştu.

"N-Neden? Neden... Bunu yapıyorsun ? Neden  buradayım ?" Korkusu sesinden belli olsa bile Taehyung, sesini toparlayıp mümkün olduğunda sakin kalmaya çalıştı. Ancak, diğer adam sadece güldü ve ayağa kalktı.

"Pekala... Sen sadece yeni sahibinle birlikte olmaktasın, tebrikler" Diğeri alayla cevapladı.

Taehyung karşısındaki adamı yanlış duyduğunu kendini ikna ederek kaşlarını çattı. "S-Sahip mi ? Ne diyorsun sen ?"

"Çok fazla soru soruyorsun. Neden kendin bulana kadar beklemiyorsun, hm ?" Adam otorite dolu bir sesle söyledi ve Taehyung kendini umutsuzca dediğini yaparken buldu.

Sahip mi ? Bu kölelik değil miydi ? Taehyung bir şey bilmiyordu ve ve kendisine ne olacağı gerçeğini bilememek, onu korkutuyordu.

Adam onun etrafında yürüyüp ellerini ve ayaklarını çözmeye başladı. Taehyung durup kendini düzeltmeye başladı ve ona yardım edenlerden birini tutup ona gösterdiği yolda ilerlemeye başladı. Korkuyordu, hiçbir yere gitmek istemiyordu, Hoseok olmadan hiçbir yere gitmek istemiyordu ama Taehyung etrafını saran adamlarla hiçbir çıkış yolu olmadığını biliyordu ve umutsuz bir durumda olduğunun farkındaydı.

"Oh, bu arada, adım Namjoon. Dünden beri bilmek istediğinin farkındayım." Dedi adam.

                                                                              ***********

Shades Of Jeon | TaeKook [Çeviri]Where stories live. Discover now